Floyd Olayı’nın perde arkası: Sıradan bir cinayet mi, plânlı bir eylem mi?

Floyd Cinayeti plânlı bir eylem değildi. Ama herkes bu olayı kendi çıkarı için kullanmak istedi. Hemen her olayda olduğu gibi bu olayda da provoke edilip kullanılanlar, en fazla zarar görenler ve sonuçta kurban edilenler, garibanlar oldu. İlâhî adaletin olmadığı her yerde zulüm sistemi hüküm sürer.

GEÇTİĞİMİZ ay ABD’nin Minneapolis kentinde Siyahî George Floyd, Beyaz bir polis tarafından tutuklanırken orantısız müdahale sonucu öldürüldü. Olay ânı çevrede bulunan tanıklar tarafından canlı olarak kaydedildi ve sosyal medyada paylaşıldı. Olay sonrası “ırkçılık” karşıtı eylemler patlak verdi. Eylemler önce ABD geneline, sonra Avrupa’nın pek çok ülkesine yayıldı.

Amerikan polislerinin “ırkçılık” ve “şiddet” konusunda sicili oldukça kabarık. George Floyd bu şiddetin son kurbanlarından biri. Tam olarak 8 dakika 46 saniye boyunca nefessiz bırakıldığı için “boğularak öldüğü” açıklandı. Olayın tanıklar tarafından ana akım sosyal medya plâtformlarında paylaşılması ile birlikte başta Siyahîler olmak üzere “ırkçılık” karşıtı milyonlarca insan sokaklara döküldü. Eylemler günlerce devam etti.

Büyüyen sokak eylemleri “provokasyonlarla beraber” zaten gergin olan halkta taşkınlığa, şehirlerde yağma ve talana dönüştü. Binlerce dükkân, alışveriş mağazası, elektronik market yağmalandı. Pek çok bina ve araç ateşe verildi.

Olaylar kontrolden çıkmaya başladı. Bazı eyâletlerde bağımsızlık sesleri bile yükselmeye başladı. Yine bazı şehirlerde halk silahlanıp hükûmet ve emniyet binalarını ele geçirdi. Olaylar, hükûmetin ordudan yardım istemesine kadar gitti.

Bütün bunlar olurken, insanlar, “Acaba bir iç savaş olur mu? ABD eyâletlere bölünür mü?” diye sormaya başladılar…

Olaylar bir iç savaşa neden olur mu?

Bugün ve yakın geçmişte dünya üzerinde nerede bir savaş, nerede bir çatışma, nerede bir karışıklık, nerede bir huzursuzluk varsa mutlaka bir tarafında, içinde, arkasında, önünde, yanında, doğrudan veya dolaylı olarak hep ABD oldu. ABD arkasındaki “derin aklın” plânları doğrultusunda emperyalist amaçlar için küresel bir hâkimiyet alanı kurdu. Doğal olarak, zaman içinde dünyanın geri kalanının nefretini kazandı.

Bu yüzden biliyoruz ki, ABD’deki olayların bir iç savaşa dönüşmesini, ABD’nin parçalanmasını ve küresel emperyalist zulüm ve sömürü krallığının artık son bulmasını bekleyen, dileyen, isteyen milyarlarca insan var.

Ancak hemen belirteyim; yakın tarihte böyle bir olayın gerçekleşme olasılığı çok zayıf. ABD, idarî ve adlî sistemler bakımından çok sağlam temellere oturmuş güçlü bir devlet. Eylemlerin bu kadar büyümesinin arkasında ise üç etken var.

Birincisi; Amerikan polisinin sıkça eleştirilen, şiddete dayalı sert tutumu. Özellikle ırkçılığa dayanan davranışları…

İkincisi; küresel salgının ABD’yi çok ciddî şekilde etkilemesi. Özellikle alt gelir seviyesindeki insanların ekonomik açıdan ciddî kaosa düşmeleri...

Üçüncüsü; ABD’nin kendi iç yönetimsel güç mücadelesinin etkileri…  

Bu çaptaki kitlesel eylemlerin devlet otoritesini yıkması mümkün değil. Irkçılık karşıtı eylemlerin ise çok uzun soluklu olmayacağını düşünüyorum. Eylemler provokasyonlarla ve bence devletin bilerek göz yumması ile büyüdü ve sonra kamu malına zarar vermeye, yağma ve talana dönüştürüldü.

Halk ise illegal eylemleri, Vandallığı, taşkınlığı sevmez. Olayların çığırından çıkması ile beraber protestoların arkasındaki destek azalmaya başladı.

Corona salgını ABD’ye çok ama çok büyük zarar verdi. 40 milyondan fazla insan işsiz kaldı. Ekonomik olarak milyarlarca dolar zararı var ülkenin. Ancak küresel ekonomik sistemin kurucusu, yöneticisi, patronu ve kural koyucusu olduğu için krizi ötelemeyi bir şekilde yine başaracaktır.

Olay bir kurgu mu?

Bu olayın “plânlı bir eylem” olduğunu iddia edenler var. Floyd’un sadece bir kurban olduğu ve onu öldüren polisin bu işin içinde olduğu iddia ediliyor. Bunlara göre amaç, salgınla birlikte ekonomik kriz yaşayan ABD halkını kışkırtarak Trump’ı köşeye sıkıştırmak ve seçimler öncesi Cumhuriyetçileri yıpratmak…

Bir başka enteresan iddiaya göre ise amaç, toplumsal eylemleri kışkırtarak başta alt gelir seviyesindeki Afro-Amerikalı insanlar olmak üzere salgının yayılma hızını arttırmak…

Failin açık olduğu ve göstere göstere yapılan böyle derin bir plân hiç mantıklı değil. Floyd bence psikopat ve şiddet meraklısı (sicili benzer olaylarla dolu) bir polisin uyguladığı orantısız şiddetin sadece kurbanı.

Protestoların ve sokak gösterilerinin yayılması sonrası çıkan illegal şiddet olayları ise, evet, bence plânlıydı. Bir anlamda ABD içindeki güç odaklarının Trump ile belirginleşen mücadelesinin sokaktaki yansımasını seyrettik.

Eylemler Trump karşıtları tarafından büyütüldü. Özellikle Demokratların güçlü olduğu eyâletlerdeki yönetimlerin göz yumması ile eylemler kontrolden çıktı. Sivil halk bir anlamda kışkırtıldı. Bu olay zaten iyice gerilmiş ve patlamak için bir kıvılcım bekleyen insanları da sokaklara dökmüş oldu.

Yani salgın sonucu çöküş yaşayan alt gelire sahip insanlar, salgın sürecinde bunalan -özellikle- gençler bu olayı bahane ederek sokaklara döküldü.

Hükûmet ise olaylara ciddî şekilde müdahale etmeyip akıllıca bekledi. Bahsettiğim gibi, olayları provoke edip illegal hâle getirdi ve sonunda protestolar yağma ve talana dönüştürüldü. Önce eylemlerin arkasındaki halkın desteği azaldı. Sonra özür mâhiyetinde, ırkçılık karşıtı ve polis şiddetini engellemeye yönelik yeni uygulamalar getirilerek tepkinin dozu düşürüldü.

Salgın ile ilgili iddialar da bence doğru değil. ABD ve Trump zaten baştan beri salgını çok fazla ciddîye almıyor. Salgının başından beri gerekli tedbirleri alıp gerekli ciddiyeti göstermediler. Salgını küçümsediklerinden değil, kapitalist bir yaklaşımla, “Zayıflar elensin” şeklindeki mantıkla konuyu ele aldılar. Ölenlerin çoğunu, zaten sokaklarda yaşayan evsizler ve tedavi imkânı olmayan fakirler oluşturuyor.

Sonuç olarak, Floyd Cinayeti plânlı bir eylem değildi. Ama herkes bu olayı kendi çıkarı için kullanmak istedi. Hemen her olayda olduğu gibi bu olayda da provoke edilip kullanılanlar, en fazla zarar görenler ve sonuçta kurban edilenler, garibanlar oldu.

İlâhî adaletin olmadığı her yerde zulüm sistemi hüküm sürer.