Fites ile delalet

Cahillikleri ve tabuları o kadar derinde ki oraya ulaşabilmenin imkânı yok. Tunçcuğuma tek tavsiyem şudur ki; gaflet, dalalet (delalet değil) ve hıyanet arıyorsa, eğilip Yedili Masanın altına bakması ve HDP ile yapılan bakanlık pazarlıklarına kulak kabartması olacaktır. Sonrasında dans etmeye devam edebilir. Haydi Tunçcuğum, çalışmaya mı geldik? Biz biliyoruz da mı oynuyoruz?

MUHALEFETİN bu “kemikli” duruşuna hastayım. Bir kere olsun bizi yanıltmıyorlar.

Daha geçen hafta, tam da bu köşede muhalefetin ajandasından, HDP’ye verecekleri bakanlıklardan bahsetmiştik.

Geçen hafta Gürsel Tekin bizi yeniden doğruladı.

TV100’de spiker tane tane soruyor:

“Siz Millet İttifakı olarak ya da Altılı Masa olarak -artık onu bilmiyoruz, ittifakınız tam netleşmedi zannediyorum- iktidar olursanız HDP’ye bakanlık verir misiniz, verecek misiniz?”

“Benim hiç geri ‘fitesim’ yok. Elbette verilebilir.”

Gürselciğimin tek kusuru vitese “fites” demesi olsaydı da mazur görseydik keşke!

İktidara gelirlerse HDP’ye elbette bakanlık verecekler. Artık Millî Savunma Bakanlığı mı olur, İçişleri mi, Dışişleri mi, Millî Eğitim mi, bilemem.

Bildiğim bir şey varsa, o bakanlıklar HDP’ye verilecek.

Bunu HDP sayesinde kazandıkları belediyelerden görüyoruz zaten.

Bırakınız HDP’yi, PKK üyesi teröristlere bile belediyelerde verilen mâkâmları yakinen biliyoruz.

Millî Güvenlik Kurulu’nda “bölgelerini savunan silahlı oluşumun” temsilcilerinin olması da millî güvenliğimiz açısından gayet yerinde olur böylece.

Hatta HDP’ye verilecek bakanlıkların önünde Türk askeri yerine elinde Kalaşnikof olan ayağı Mekaplı hevallerin beklemesi de bizleri şaşırtmasın.

Bölgelerini korudukları gibi bakanlıklarını korumaları da hakları sonuçta.

***

İzmir’in “Osmanlı işgalinden” kurtuluşunun 100’üncü yılını Tarkan konseri ile kutladık, elhamdülillah!

Konserden iki gün önce konserin verileceği çelik platform, Hükûmet tarafından yıkılmıştı. Öyle diyorlar.

Ama Hükûmet bu konserin verilmesine engel olamamış. Böyle de diyorlar.

Konser öncesi Atina, pardon İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer sahneye çıkıyor ve dokunaklı bir konuşma yapıyor.

“Yüz yıl önceydi. Bu toprakları yönetenler gaflet, ‘delalet’ ve hatta hıyanet içindeydi…”

Tunçcuğumun tek kusuru dalalete “delalet” demesi olsaydı da mazur görseydik keşke!

Devam ediyor:

“Gençleri, kadınları, çocukları, geleceği hiç düşünmediler. Saraylarındaki saltanatı korumak için bütün bir milleti ateşe attılar…”

“Ve bir sabah emperyalist ülkelerin askerleri (Yunanlar diyemiyor) kirli çizmeleri ve kirli emelleriyle körfezin sularını ve güzelim şehrimizi işgal etti.”

Körfezin sularının ne koktuğunu ve güzelim İzmir’in ne hâlde olduğunu anlatmaya gerek yok sanırım.

Tunçcuğumun belediye başkanı olarak bu problemleri gidermek için yaptığı en iyi şey, zıplayarak dans etmesi şüphesiz.

Soyer yeterince dans ederse bu problemler kendiliğinden ortadan kalkacak ve İzmir’in dağlarında yeniden çiçekler açacak.

Aslına bakarsanız, Tunçcuğumun (ve benzerlerinin) böyle hadsiz konuşmasından daha ziyade, tarih konusunda nasıl bunca cehalete sahip olabildiklerine şaşırıyorum.

Bir gün ölümüm bunların cahilliklerinden olacak.

Şimdi Tunçcuğuma İzmir’in Mondros Mütarekesi’nin 7’nci maddesi hükmünce işgal edildiğini, Mondros’a giden yolun Filistin Cephesi’ndeki hezimetten geçtiğini, Filistin Cephesi’nde neler olduğunu, 7’nci Ordu’nun kimseye haber vermeden geri çekildiğini, 7’nci Ordu’nun başında kimin olduğunu filan anlatacağım ama nato kafa, nato mermer!

Cahillikleri ve tabuları o kadar derinde ki oraya ulaşabilmenin imkânı yok.

Tunçcuğuma tek tavsiyem şudur ki; gaflet, dalalet (delalet değil) ve hıyanet arıyorsa, eğilip Yedili Masanın altına bakması ve HDP ile yapılan bakanlık pazarlıklarına kulak kabartması olacaktır.

Sonrasında dans etmeye devam edebilir.

Haydi Tunçcuğum, çalışmaya mı geldik? Biz biliyoruz da mı oynuyoruz?

Kalınız sağlıcakla…