ÜLKEMİZ Finlandiya; Rusya,
İsveç, Norveç ve Baltık Denizi ile sınırı olan, yüzde 76’sı ormanlarla kaplı,
338 bin kilometrekarelik yüzölçümü ile bir huzur ülkedir.
Toplam
286 milyar dolarlık ülke gelirini hepi topu 5 buçuk milyon nüfusumuza bölünce kişi
başına düşen 52 bin dolarlık gelirle ülkemizde refah içerisinde yaşarız.
Her
ne kadar kışlar uzun ve sert geçse de yazları bir başka güzeldir ülkemizde.
Uzun
kış gecelerinde kutup ışıkları bile görünür kuzey bölgelerimizden. Bu görsel
şölen gerçekten izlenmeye değerdir.
Batı
sınırımız boyunca uzanan Baltık Denizi, balıkçılık ve deniz ticareti konusunda
harika imkânlar sağlar.
1917
yılında bağımsız bir devlet olan ülkemiz, o günden bugüne komşuları ile
problemsiz ilişkiler içerisindedir.
Avrupa
Birliği’ne de katıldıktan sonra huzurumuz katmerlenmiş, Rusya ile olan doğu
sınırımız, AB sınırı hâline gelmiştir.
Nereden
mi çıktı bu Finlandiya? Bazı dostlarımız Finlandiya’da yaşadığımızı
zannediyorlar; onlar için genel kültür olması bâbından bilgi vermek istedim…
Oysaki
bizler Türkiye’de yaşıyoruz ve “Coğrafya kaderdir” diyor İbni Haldûn. Sadece
coğrafya değil, tarih de kaderdir aslında.
Biz
de Finlandiya gibi Avrupa’nın bir köşesinde küçük ve mutlu bir ülke olabilirdik.
Coğrafya, tarih, hâsılı kader işte!
Bize
de “Dörtnala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu
memleket bizim!” demek düştü.
Ama
bize düşen bir şey daha var: Akdeniz’e kısrak başı gibi uzanan bu memleketi
sevmek ve sahip çıkmak!
Oysa
yirmi yıldır nelerle uğraşmadık ki?
Necip
Hablemitoğlu Cinayeti…
Danıştay
Saldırısı ve sonrasında yaşananlar…
Rahip
Santora Cinayeti…
Umut
Kitabevi Baskını…
ABD’nin
Irak’ı işgali…
Cumhuriyet
Mitingleri…
367
Krizi…
Kuvvet
Komutanlarının istifası…
Deniz
Baykal’a kaset kumpası…
Hrant
Dink Cinayeti…
Muhsin
Yazıcıoğlu Suikastı…
Savcı
Kiraz’ın şehit edilmesi…
Gezi
Kalkışması…
Hendek
Olayları…
7
Şubat, MİT’e operasyon…
17/25
Aralık…
MİT
tırlarına baskın…
Rus
uçağının düşürülmesi…
Rus
büyükelçinin öldürülmesi…
15
Temmuz…
Suriye’de
iç savaş…
Sınırımıza
terör devleti kurulmasına teşebbüs…
Libya’daki
gelişmeler…
Karabağ
Savaşı…
Suni
olarak çıkarılan ekonomik krizler…
Son
orman yangınları…
Bir
solukta tarih sırası gözetmeden aklıma gelenler bunlar. Biraz daha düşünsem ve
arşiv taraması yapsam daha onlarca gündem maddesi bulurum “ülkemize operasyon”
parantezinin içerisine yazacak.
Finlandiya’nın
ülke tarihi boyunca yaşamadığı ve yaşayamayacağı olayları bir senede yaşıyoruz
biz. Üstelik bu ve benzeri olaylarda, “Akdeniz’e kısrak başı gibi uzanan bu
memlekete”, bizim memleketimize çekilen operasyonlarda tam da operasyon
çekenlerin istedikleri gibi davranıyor olmamız işin ilginç tarafı.
Birlik
olmamız gereken zamanlarda birbirimizi yemede yarışıyor olmamız ne acı!
Failler
ortada iken, hattâ failler açık açık “Bu işin arkasında biz varız” derken bile,
sırf siyâsî saiklerle ve ideolojik husumetle, ısrarla ama ısrarla Hükûmete (ve
aslında Devlet erkine) saldırmak ne kolaycılık!
Tam
da oyun kurucunun istediği bu!
Ha
gayret, az kaldı. Oyun kurucu, Akdeniz’e uzanan bu kısrak başını kökünden
kesmek istiyor. Görmüyoruz, göremiyoruz… Ne kahredici bir körlük!
Şimdi
de bir Afgan mülteci meselemiz oldu. Hayırlı olsun hepimize.
ABD,
yirmi yıldır çöreklenmiş olduğu Afganistan’dan çekildi, çekiliyor. Çekilirken
de tüm hafif ve ağır silahlarını, mühimmatını, tankını, topunu geride
bırakarak; aslında Taliban’a hibe ederek ülkeden çıkıyor. Çekilirken, “Afgan
halkı ülkesi için savaşmalı” diye talkın veriyor Sam Amca.
“Taliban,
Afganistan demek” imiş Sam Amca’ya göre. Peki, sormazlar mı “Yirmi yıldır siz
kiminle savaştınız birader?” diye?
Beyaz
adam, girdiği bir coğrafyadan çıkıyorsa, çıktığı o coğrafya istediği kıvama
gelmiş demektir. Bunu artık biliyoruz.
Ve
beklenen gerçekleşiyor. Taliban, Afganistan’ı ele geçiriyor. Ülkemize bir
düzensiz göçmen akını olduğu ortada ve maalesef bu durum devam edecek gibi
görünüyor.
Ve
ülkemizde oyun kurucunun son kurguladığı oyun için oyuncular ve dekor hazır.
Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memlekete son operasyon Afgan ve
Suriyeli göçmenler üzerinden çekiliyor/çekilecek.
Hem
Devlet olarak, hem de millet olarak serinkanlı olmak zamanıdır. Millet olarak
bize de Devletimize yardımcı olmak, işlerini kolaylaştırmak düşer.
Birbirimize
ve Devletimize topyekûn saldırmak kimseye fayda sağlamayacağı gibi, tam da Sam
Amca’nın istediği davranış biçimi olacaktır.
2
bin 500 yıllık kadim devlet aklı, ülkemizdeki göçmen problemini elbet çözecektir,
hiç şüphem yok. Hattâ Afganistan’daki rejim problemini de çözebilecek tek güç,
bu devlet aklıdır, başka bir şey değil!
Yeter
ki, kurulan oyunu görelim, oyun kurucunun üzerimize biçtiği rolü reddedelim!
Fay hatlarımıza, tarihimize, coğrafyamıza ve Devletimize sahip çıkalım.
İşlerini zorlaştırmayalım.
Odunlarla
cam çerçeve indirmek, linç girişimlerinde bulunmak veya nefret söylemleriyle
insanları galeyana getirmek, oyun kuruculardan başka kimseye bir şey
kazandırmaz.
Ha,
oyun kurucu kazansın istiyorsanız, ona da bir şey diyemem. O zaman da oyun
bitince dünya haritası üzerinde gidebileceğiniz bir yer seçin şimdiden
kendinize!
Ama
şunu da aklınızdan çıkarmayın: Gideceğiniz o yerde sizleri ellerinde çiçeklerle
bekleyen kimse olmayacak!
Kalınız sağlıcakla efendim…