Filtreli yaşamlar ve eşler arasındaki ilişkiler

Sosyal medyadan etkilenen çiftler veya çiftlerden biri, oradaki filtrelenmiş ve kurgulanmış yaşam kesitlerini gördüklerinde kendi ilişkilerine yönelik tatminsizlik hissine kapılabilir. Bu da hem iç huzursuzluğa, hem de ilişkide mutsuzluğa yol açar.

ERGENLİK, çocuksu tutum ve davranışların olgunlaştığı, cinsiyet kavramının çok daha derinden keşfedildiği, bireyin yetişkinlik dönemine hazırlandığı devre olarak tanımlanır.

Ergenlik dönemine giren bireylerde toplumsal kabullenilme, bir grubun parçası olma (süperego ve ego), kimlik ve kişiliğin olgunlaşması gibi durumlar belirginleşmeye başlar.

Ergenlik dönemindeki bireyler, bu dönem boyunca yetişkinliğe yönelik gelişimlerini henüz tamamlamadıklarından, yetişkin sayılmazlar. Bu dönemde sözünü ettiğim hususlara yönelik bocalamalar da oluşur.

İletişim teknolojilerindeki gelişmelerin yanı sıra internetin, özellikle de sosyal medyanın ortaya çıkmasıyla birlikte dünya, iletişim ve ilişkiler bağlamında bir ergenlik dönemine girdi. Yani insanoğlu daha önce tecrübe etmediği bir ortam nedeniyle tıpkı ergenlik çağındaki gibi bocamalar yaşamaya başladı. Öyle ki, gerçek yaşamda son derece olgun olarak bilinen, kemâle ermiş olarak görülen bireyler bile sosyal medyayla tanıştıktan sonra ergence davranışlar sergileyebiliyorlar. 

Bu nedenle sosyal medyanın tüm ilişki biçimlerine hem olumlu, hem de olumsuz etkileri oldu. Bu yazıda sosyal medyanın eşler arasındaki etkilerine değinmeye çalışacağım.

Karamsar bir tablo çizmek istemem ama sosyal medyanın eşler arasındaki ilişkilerde çok ciddî olumsuz etkileri var.

Sosyal medya gerçekçi olmayan beklentiler oluşturabilir

Sosyal medyada karşılaştığımız görüntülerin çok çok büyük bir kısmı gerçekçi olmayan, filtrelenmiş gönderilerden oluşur. Filtrelenmiş bu görüntüler, başkalarının gıpta edeceği tarzda görüntülerdir. Daha doğrusu, insanlar paylaşımlarında genellikle hayatlarının en gıpta edilecek kesitlerini sosyal medyaya taşırlar. Özellikle çiftlerin ya da çiftlerden birinin eşiyle olan ilişkilerine ilişkin yaptığı paylaşımlar, yaşamın diğer alanlarındaki paylaşımlara göre daha fazla filtrelenmiş görüntülerden oluşur.

Mükemmel bir hayata sahip olduğunu, mükemmel bir eşe sahip olduğunu ya da mükemmel bir ilişkiye sahip olduğunu göstermeye yönelik paylaşımlar olabildiğince süslenir. Bu görüntüleri izleyen başka çiftler, eğer buradaki filtrelenmiş ve aşırı boca edilmiş kusursuzluk ve mükemmellik görüntüsüyle kendi yaşamlarını karşılaştırırlarsa ilişkilerinde sorunlar ortaya çıkmaya başlar. Bu görüntüleri referans alarak ilişkisini biçimlendirmeye çalışmaksa hayâl kırıklığına yol açar. Bu hayâl kırıklığı ilişkiyi baltalayabilir ya da eşini hor görme, onu beğenmeme, ilişkiyi monoton ve sıkıcı bulma gibi sonuçlar doğurur. Çünkü sosyal medyada gördüğü ve imrendiği mükemmel ilişki ya da ideal olarak düşündüğü ilişki gerçekte onlarca filtreden geçmiş ve defalarca kurgulanmış görüntülerden başka bir şey değildir.

Sosyal medyadan etkilenen çiftler veya çiftlerden biri, oradaki filtrelenmiş ve kurgulanmış yaşam kesitlerini gördüklerinde kendi ilişkilerine yönelik tatminsizlik hissine kapılabilir. Bu da hem iç huzursuzluğa, hem de ilişkide mutsuzluğa yol açar.

Şunu hiçbir zaman unutmamak gerekir: Sosyal medyadaki yaşam kesitleri, hele bir ilişkiye yönelik kesitler, filtrelenmiş, kurgulanmış, hatta aşırı derecede süslenmiş yaşam kesitleridir. Gerçek yaşamda bu yaşam kesitleri hemen hemen hiç yoktur. Onun için sosyal medyadaki yaşam kesitleriyle bir tür kıyaslar yapmak gerçek hayattaki ilişkiye, iletişim ortamına ve zeminine zarar vermekten başka bir işe yaramaz.