İSRAİL, kurulduğu 1948 yılından beri Filistin topraklarını işgal ve Filistinliler üzerinde baskı kurma noktasında hiçbir hukuk kuralını tanımıyor.
İsrail, “Kkendini savunma” ve “güvenlik” kisvesi altında tarihî ve stratejik öneme sahip Filistin topraklarını sistematik bir şekilde işgal ediyor ve bunun için sadece askerî yöntemleri kullanmıyor.
İnsanlık dışı uygulamalar neler?
İsrail, 1967 Savaşı’na kadar Filistin topraklarını askerî baskı altında tutarak ve sıkı bir dolaşım politikası uygulayarak Filistinlilerin dolaşımını engelledi. Ayrıca Filistinlilerin mülklerine el koydu. Bunun için köyleri yaktı, insanları göçe zorladı. Kendine karşı gelenleri hukuksuzca askerî mahkemelerde yargıladı.
İsrail bu eylemlerine hukukî meşruiyet kazandırmak için hem kendi yönetmeliklerini çıkardı, hem de İngiliz işgali döneminden kalan yönetmeliklerden işine gelenleri alıp kullandı.
Baskılar ve işgaller sonucu yurtlarını terk eden ve başka bölgelere yerleşen Filistinlilerin terk ettikleri topraklara geri dönmelerini önlemek için yerleştikleri yerlerden çıkışlarını yasakladı. Bu kuralı o kadar katı bir şekilde uyguladı ki hastalık tedavisi gibi nedenlerle bile çıkışlara çok sıkı engeller getirdi. Hatta Filistinliler, işlerini görmek için bile dolaşımdan mahrum tutuldular.
İsrail bununla da yetinmeyip, Filistinlilerin terk ettikleri bölgelerdeki yerleşim yerlerini yakıp yıktı. Bunun dışında ise buralara Yahudi yerleşimcileri yerleştirdi. İsrail, siyasal özgürlükler başta olmak üzere örgütlenme ve dolaşım özgürlüğü gibi en temel özgürlükleri olabildiğince kısıtladı. En ufak bir protesto eylemini bile terör eylemi sayarak katılımcıları tutukladı, yargıladı, hapse attı.
1967 Savaşı durum daha da ağırlaştı
İsrail’in insanlık dışı uygulamaları sonucu patlak veren 1967 Savaşı veya “Altı Gün Savaşları” olarak adlandırılan Arap-İsrail Savaşı 1967’de başladı. Savaşta üstünlük kuran İsrail, işgalini Batı Şeria ve Gazze Şeridi’ne kadar genişletti.
İsrail, savaştan sonra işgalini genişletmekle kalmayıp eski uygulamalarını da işgal ettiği topraklarda uyguladı. Buralardaki Filistinlilerse göçe zorlandı. Filistinlilerin geçim kaynaklarına el konuldu, siyasal örgütlemeleri daha da sıkı engele takıldı. Gözaltı, kovuşturma ve yargılama koşullarını uluslararası hukuka aykırı bir şekilde ağırlaştırdı.
İsrail, 1967’den bu yana Filistin’de 800 binden fazla Filistinli erkek, kadın ve çocuğu tutukladı. Birçoğunu, sistematik olarak uluslararası adil yargılama standartlarını karşılamayan ve dâvâların büyük çoğunluğunun mahkûmiyetle sonuçlandığı askerî mahkemelerde yargıladı. Filistinlilerin petrol ve doğalgaz başta olmak üzere doğal kaynaklara erişimlerine çok sıkı denetimler getirerek bu kaynaklardan yararlanmalarının önüne geçildi. Bu uygulamalar hâlen devam ediyor.
Buna karşın “Yahudi yerleşimcilere” Filistinlilerin yaşam alanlarına ve özgürlüklerine müdahale eden haklar verildi. 1970’lerin sonundan beri Filistinlilerle aynı bölgelerde yaşayan “Yahudi yerleşimcilere”, daha doğrusu işgal sonrası işgal edilen bölgelere yerleştirilen İsraillilere ayrı bir hukuk uygulandı.
“Yahudi yerleşimciler” Filistinliler için uygulanan sıkı denetim ve askerî uygulamalardan muaf tutuldular. Örneğin, işgal altındaki Filistin topraklarında yaşayan “Yahudi yerleşimciler” bir suç işlemeleri durumunda sivil mahkemelerinde yargılanırlarken, Filistinliler sudan sebeplerle askerî mahkemelerde yargılanıyorlar.
(Devam edecek…)