Fıkra gibi

Yalancının mumu yatsıya kadar da dayanmıyor artık. Meğer sahnenin, pardon evin elektriğini Elektrik İdaresi değil, asfalyadan* ajans kesmiş. Sahne sona erince de, “Bu kadar karanlık yeter, dolaptaki etlerin buzu çözülecek” diye tekrar açmışlar. Tam da bu trajikomik sahne canlandırılırken şakacı bir vatandaş asfalyaları kaldırsa Kemalciğimin hâli nice olurdu?

MÜPTEZEL, mahkemenin önünde tükürükler saça saça hançeresini yırtıyor.

Gezi özgürmüş, Kavala özgürmüş. O gün tutuklanan bütün arkadaşları özgürmüş. Tarih önünde Recep Tayyip Erdoğan mahkûm olacaktır-mış, hesap verecektir-miş. Üç kere ant olsun-muş…

Müptezelin adı, “Özgür Özel”. CHP Grup Başkan Vekili…

Yürek yemiş müptezel, yılları karıştırmış zahir. Seneyi 1960, Erdoğan’ı Menderes, 15 Temmuz’u çıplak elleri ile durduran bu halkı da Menderes idam edilirken radyo başında gözyaşı döken vatandaş sanıyor.

Ne de olsa genlerinde darbe sevicilik, sicillerinde başbakan yargılamak ve asmak var. Sütle giren huy canla çıkarmış.

Bunlardaki huy biraz daha inatçı. Can çıksa da huy çıkmıyor. Huyları büzülesiceler!

Anlamadığım, Alpay Özalan’ı yolda görse korkudan yolunu değiştirecek bu müptezel, damarlarını çıkara çıkara, tükürükler saça saça Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı’nı böyle pespaye şekilde tehdit etme cüretini nereden alıyor?

Özgürcüğümün mesleği eczacılık. Sanırım kimyevî maddelerden beyni hoşaf olmuş, esrik bir hâlde.

Hani epeyce içtikten sonra farenin “O kedi buraya gelecek” diye masaya yumruğunu vurması gibi…

Şaka yapıyorsa komik değil, ciddi ciddi konuşuyorsa ziyadesiyle komik.

Tıpkı Genel Müdürleri Kemalciğimin bizatihi kendisi gibi...

Bu arada Kemalciğimin elektrik tiyatrosu kabak tadı vermeye başladı. Konu uzadıkça Genel Müdür boğazına kadar pisliğe batıyor ve işin garibi, kendisi bunun farkında değil.

Elektrik tiyatrosunun ikinci perdesinde, -güya- dört aydır elektriği kesik bir eve soldan giriş yapıyor Kemalciğim.

Mum ışığı altında, sahne, pardon ev halkının dertlerini dinliyor. Ajansın hazırladığı skeci yetenekleri elverdiği nispette oynuyor.

Yalancının mumu yatsıya kadar da dayanmıyor artık. Meğer sahnenin, pardon evin elektriğini Elektrik İdaresi değil, asfalyadan* ajans kesmiş.

Sahne sona erince de, “Bu kadar karanlık yeter, dolaptaki etlerin buzu çözülecek” diye tekrar açmışlar.

Tam da bu trajikomik sahne canlandırılırken şakacı bir vatandaş asfalyaları kaldırsa Kemalciğimin hâli nice olurdu?

Böyle bir tiyatroya teşne olurken Kemalciğimin tek kusuru, elektrik sayacının kendisinden daha akıllı olduğunu düşünememiş olması.

Zira akıllı sayaçtan, sahnenin, pardon evin elektriğinin kaçta kapatıldığı ve kaçta yeniden açıldığı okunabiliyor. Meğer sahnenin, pardon evin elektriği öyle dört aydır filan değil, sadece sahne gereği iki saat filan kesikmiş.

Üstelik sahne, pardon ev sahipleri devletten birkaç kez de fatura yardımı almışlar.

Böyle bir yalanın ortaya çıkması durumunda normal bir insan ezilir, utanır, yüzü kızarır, en azından özür diler yahut attığı tiviti siler. Bir şey yapar yani.

Lâkin konu Kemalciğim olunca, normallerden bahsetmek abesle iştigal. Bir yalanı ifşa olunca kulağının üzerine yatmak, ölü taklidi yapmak, bir şey olmamış gibi davranmak Kemalciğimin normali.

O değil de… Madem böyle bir tiyatro düzenlenecek, Ankara’da gerçekten elektriği kesik bir hane bulamadınız mı mübârek?

Hani çobanla girdiği iddiayı kazandıktan sonra o kadar koyunun içinden uyuz köpeği alan Temel’in fıkrası gibi…

Seçimler yaklaştıkça hesap uzmanı Kemalciğim ile tatil uzmanı Ekremciğim arasındaki -haydi “savaş” demeyeyim- mücadele kızışacak gibi görünüyor.

Zira Ekremciğim yine her akşam yetmiş kez iftarlar düzenlemeye, kırkar rekât teravihler kılmaya, cemaate dualar ettirmeye başlamış. Günde yetmiş iftar yapabilmek için de hâliyle “işe” ikindiden başlamak gerekiyor.

 

Bu iftarlarda, sahurlarda, dualarda gözümüz “onca yıl dinsiz yaşamış” İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nu arıyor lâkin kendileri yeterince “dinî ritüellere boğulmaktan” sıkılmış olmalı. Bu Ramazan’ı pas geçmeyi tercih etmiş olmalı.

Seçime yakın olması hasebiyle bir sonraki Ramazan daha uygun olacaktır Canan Hanım için.

Tam da kalplerin İlâhî feyzle dolduğu, Ekremciğimin dualarının niyazlarının semalara ulaştığı böylesine mübârek bir dönemde, İBB’ye -muhtemelen DİAYDER ve Kandil referansı ile- alınmış olan bir personelin PKK kampında elinde Kaleşnikof tüfekle görüntüleri basına yansıdı.

Haberi ilk duyduğumda “normal bir vatandaş” tepkisiyle küplere binmiştim lâkin mezkûr personelin “sicilinin temiz olduğunu” öğrenince bir rahatlama geldi sanki.

Ekremciğim ilâhî bir dua, niyaz, iftar, sahur ritmine girmişken böyle talihsizliklerin yaşanması pek de hayra alâmet değil.

Hani ziyarete gittiği hasta evinde hastaya beddualar eden, sonra da “Bu aralar yukarısıyla aram bozuk, ne istersem tersini veriyor” diyen Bektaşi fıkrasında olduğu gibi...

Üç fıkra anlattım ama gülen olmadı?

Aslında fıkralar komikti de ben güzel anlatamadım galiba. Yoksa fıkraları biliyordunuz, o yüzden mi gülmediniz?

Canınız sağ olsun…

Kalınız sağlıcakla efendim ve Ramazan Bayramınız mübârek olsun!

 

*Asfalya: Özellikle laik İzmir şehrimizde elektrik sigortasına verilen Yunanca kökenli ad.