Fiil ve ifade fakiri

Doğru iletişim herkesi memnun eder. İletişimi kuran tüm taraflar, doğru iletişimden kârlı çıkarlar. Kitap okumak faydalı ise de hayalî durumlar için geliştirilmiş ifade ve fiiller gerçek hayatta işe yaramayabilir, o bakımdan durumun gerçekçi olmasına dikkat etmek lazım.

JÜPİTER’DEN gelen biriyle karşılaşsanız ilk sözünüz ve/veya davranışınız ne olurdu? Yahut su verdiğiniz çiçek sizin anlayacağınız lisanda konuşmaya başlasaydı? Jüpiter’den gelen biriyle bildiğim kadarıyla hiç karşılaşmadım, çiçeklerim de bildiğim lisanlardan herhangi biriyle konuşmadı ama öyle durumlarla karşılaştım ki o duruma ait sözlü/görüntülü ifade veya fiil fakiri olduğumu hissettirdi bana. Sadece bana mı, bana karşı birçok insanın da aynı yokluktan nefesinin koktuğuna şahit oldum. Belki de sebebi siyah beyaz hayatlarımız, kalıplara sıkışmış zihinsel ve bedensel fiillerimiz. Sebebi bu ise, yapılacak belli demek ki...

Belli kalıp cümlelerimiz var. Öğrenciyken yeni tanıştığımız birine başlangıç sorularımız         “Bölümün ne?”, “Yurtta mı kalıyorsun?”, “Kaçıncı sınıftasın?” gibi sorular sorardık. Okulu bitirdik, tanışma sorularımız da değişti. “Memleket nire?”, “İçinden mi?”, “Ne iş yapıyorsun?”, “Çoluk çocuk?”… Fiillerimiz de kalıplanmış. İlk karşılaştığımızda tokalaşmak için el uzatmak, yemek yenen bir ortama geldiysek sofraya oturmamak ve çağrılınca “Tokum” deyip ısrar edilince sınır tanımadan yemek, yemekten sonra “Tokum diyenden korkacaksın” demek ve arkasından sanki ilk defa söylenen süper bir espriymiş gibi gülmek… Bu ve bunun gibi birçok ifade ve fiil kalıbı birkaç tane de değil tabiî. Ortamın resmiyet durumundan kalabalıklık durumuna kadar kalıplarımız mevcuttur. Ya bu kalıplara göre davranmazsak ne olur?

Davetli olmadığımız bir yemek üzerine gelmişsek ve kimseye sorup etmeden, hemen sofrada boş bulunan yere çöküvermişsek, ona göre şekillenen cümlelerin yüzümüze veya arkamızdan söylenmesine hazır olmamızda fayda var.

Ünlü televizyon sunucularıyla karşılaşınca insanların kalıp bir cümleleri var: “A! Ekrandakiyle bu haliniz çok farklı…” Meşhur sunucu da, “Evet, televizyon daha kilolu gösterir” der. Ya kör biri olarak ben bu sunucuya ilk cümle olarak ne diyeyim? Hem bir latife, hem de durumu hicvetmek babında ben de görenlerin cümlelerini taklit ederek şöyle mi? “Ekranda daha farklı görünüyorsunuz. Ekrana göre daha incesiniz…” Tabiî meşhur sunucu bana da o teknik cümleleri kekeleyerek, kelimeleri karıştırarak izah etmeye çalışıyor ama nafile, çoktan açığa düştü bile. Salondakilerin gülüşlerine cevaben birtakım espriler üretmeye çalışsa da o fiil ve ifade fakirliğinin gözü çıksın işte!.. Adamcağız nereden bilsin, körün biri gelecek, onun yıllardan beri duyduğu ve duyduklarına göre icat ettiği ifadelerin dışında bir şey söyleyecek...

Kaçacak mısın, tanışacak mısın?

Asıl zor soru şimdi geliyor! Parka gittiniz, orada biri, kendi başına bankta oturuyor. Anlıyorsunuz ki görme engelli, siz de yalnızsınız. Merak edip konuşmayı arzu ettiniz. Peki, ne dersiniz? Tabiî selam verdiniz, ama karşınızdaki selamı kendisine verdiğinizi anlamadı. Şimdi ne yaparsınız? Görme engelli kişiyle bir şekilde sohbete başladınız, içinde görmekle, körlükle, gözle ilgili kelimeler geçen cümleleri nasıl kurarsınız? Yahut böyle cümleler kurabilir misiniz? “Önündeki direği görmüyor ve çarpıyor Allah’ın körü” gibi bir cümle ağzınızdan çıkınca ne yaparsınız?

Genellikle yapılanları söyleyeyim: Bu tür risklere girmek istemeyenler, ne kadar iyi insan olurlarsa olsunlar, iletişim kurmamayı tercih ediyorlar. Komşu da, iş arkadaşı da, okul arkadaşı da olsa, nasıl o görme engelli onu görmüyorsa, o kişi de onu görmezden gelmeyi tercih ediyor. Bir başka ifadeyle kör birken iki oluyor yani. Çok az da olsa medenî cesareti yüksek olup fiil ve ifade fakiri olmayanlar, iletişim kurmak için bir yolunu buluyor, belki de hayat boyu sürecek bir dostluğu başlatıveriyorlar. Selamına cevap gelmediyse, “Yanınız boş görünüyor, oturmamda sakınca var mı?” diye sormaya devam ediyor, elindeki, başındaki, ayağındaki bir şeyden yola çıkarak sormaya devam ediyor, “Elinizdeki çanta hakiki deri mi, yoksa yapay mı?” gibi bir sorunun cevabını bilse de sormaya devam ediyor ve bu başlangıcı yaptıktan sonra memleket-meşguliyet soruları da ardından geliyor ve “körlük” gibi kelimeleri de “Toplum bu tür deyimler icat etmiş; doğru yanlış, ama gerçek olduğu ortada. Böyle durumlarda kırılıyor musunuz? İnşallah alışkanlıkla ben de ağzımdan kaçırmam kazara da olsa” diyerek gardını alıyor.

Yeri geliyor, buna benzer pek çok durumun gerektirdiği, şık ve estetik bir davranışımız, fiilimiz olmayabiliyor, en güzel cümleyi kuramayabiliyoruz. Yüz ifademiz, bakışlarımız ortama ters olabiliyor. Doğrusu kolay bir durum değil. Ama yardımlaşarak, dayanışma halinde bunları da aşarız. Mesela bulduğunuz ifade ve fiilleri başkalarıyla paylaşırsanız, başkaları da sizinle paylaşır. Güzellikler dalga dalga böylece yayılır. Doğru iletişim herkesi memnun eder. İletişimi kuran tüm taraflar, doğru iletişimden kârlı çıkarlar. Kitap okumak faydalı ise de hayalî durumlar için geliştirilmiş ifade ve fiiller gerçek hayatta işe yaramayabilir, o bakımdan durumun gerçekçi olmasına dikkat etmek lazım.

Velhasılıkelam, fiil fakirliğinden de, ifade fakirliliğinden de çok çalışarak, çok farklı durumlar yaşayarak kurtulabiliriz. Bu fakirlik öyle bir fakirliktir ki, sadece kendi fakirine değil, muhataplarına da zarar verir. Fiil ve ifade zenginliği temennilerimizle, hoşça kalın!