FETÖ’nün yeni kirli oyunu: Mağdurlar tiyatrosu

Amaçları belli; öncelikle mağdur edebiyatı yaparak halkımızın bu örgüte karşı duyduğu tepkiyi ve nefretini azaltmak… Şu an yapılan ve bundan sonra yapılacak olan FETÖ operasyonlarını zayıflatmak istiyorlar. Yurtdışında bile iyice köşeye sıkışan diğer örgüt üyelerine moral vermek istiyorlar. FETÖ’ye karşı Devlet’in yapmış olduğu büyük mücadeleyi durdurmak istiyorlar.

YANLIŞ hatırlamıyorsam, 7 veya 8 yıl önceydi… Ailemle alışveriş yaparken, bir mağazanın önündeki kuyruk dikkatimi çekmişti. Çocuklara futbol topu dağıtılıyordu. Kızım henüz 7 veya 8 yaşlarındaydı. Heyecanlanmış ve “Biz de alalım” diye kolumdan çekip kuyruğun sonuna kadar götürmüştü.

Mağaza, “Takdiri getir, topu götür” şeklinde bir sosyal kampanya yapıyordu. Çocuklar karnesini ve takdir belgesini gösteriyor, görevli bir kişi belgelere bakıyor, kayıt alıyor ve akabinde çocuğa ücretsiz olarak bir futbol topu veriyordu.

Yanımızda karne yoktu. Görevli bir başka kişiye kampanyanın ne kadar süreceğini sormak için yaklaştığımda, kayıt yapılan yerdeki bir başka uyarı yazısı dikkatimi çekti. Yazıda, katılım şartı olarak “Sadece 5, 6 ve 7’nci sınıflar katılım sağlayabilir” diyordu. Kızım ilkokuldaydı, “Hediye sadece ortaokullaraymış” deyip oradan ayrılmıştık. İlk gördüğümde hoşuma giden, “Allah razı olsun adamlardan, çocukları mutlu ediyorlar” dediğim olay, daha sonra düşününce garip gelmişti. Meselâ neden sekizinci sınıflar yoktu? Öyle ya, madem maksat başarıyı ödüllendirmekti, neden sadece 5, 6 ve 7’nci sınıflar vardı?

Yıllar geçti… Bir gün bir tanıdık, oğlundan bahsediyor, oğlunu FETÖ’cülerin eline kaptırmaktan son anda nasıl kurtardığını anlatıyordu.

Başarılı bir çocuğu vardı. Oğlunu bir gün “abiler” aramış ve liseye hazırlık için dershaneye davet etmişler. Uygun ödeme koşullarıyla ve büyük bir ilgi alâka ile ikna etmişler babayı. Daha sonra dershane dışında da “abiler”, etüt için çağırmaya başlamışlar çocuğu.

Birkaç ay sonra oğlunda bazı değişiklikler görmeye başlamış baba. Bir gün oğlu, “Baba ben büyüyünce asker olmak istiyorum” demiş. Babası şaşırmış: “Hani doktor olacaktın sen?”

Biraz sıkıştırınca, “Abiler asker olmamın daha iyi olduğunu söylediler” demiş çocuk. Baba çok rahatsız olmuş bundan. Niyetlerini sezmiş ve hemen almış dershaneden. Ve nihâyetinde birkaç aylık maceradan sonra ucuz kurtulmuşlar.

***

O tanıdığa, “Peki, sizi nasıl bulmuşlar?” diye sordum. Dedi ki, “Birkaç yıl önce bunların mağazasından (NT) bedava top almıştı çocuk, kaydını almışlardı. O şekilde aradılar”. İşte o an, bir kez daha bu örgütün ne kadar tehlikeli ve ne kadar sinsi olduğunu anlamış oldum! Başarılı çocukları tespit etmek ve yanlarına çekmek için kullandıkları buna benzer pek çok yöntemleri vardı.

Masum bir topun bile bu terör örgütünün elinde nasıl büyük bir tuzağa dönüşebildiğini gördüm.
Maalesef ülkemizin geleceği ve yarınları olan binlerce çocuğun beyni, bu örgütün elinde, “abiler/ablalar” ile kandırılarak yıkandı ve pek çoğu maalesef birer Haşhaşiye dönüştürüldü. Öyle ki, bu Haşhaşilerin bazıları kendi halkını, kendi askerini, kendi polisini gözünü bile kırpmadan şehit etmekten geri durmadı. Kendi Meclis’ini, kendi Emniyet binasını, kendi camisini, kendi İstihbaratını, kendi halkını bir an bile tereddüt etmeden bombaladı. Bu çocuklar maalesef bir teröristten bile daha tehlikeli, daha hain ve daha zalim birer silaha dönüştürüldüler.

Bu bildiğiniz gerçekleri neden hatırlatma gereği duydum, biliyor musunuz?

***

Geçen hafta Hakan Şükür’ün bir videosu düştü sosyal medyaya…

Hani şu yaşadığı maddî sıkıntılar yüzünden ABD’de artık taksi şoförlüğü yaptığını söylediği video…

İnsanın içinden, “Beter olsun!” diyesi geliyor. Hattâ pek çok kişi, sosyal medya üzerinden bu minvâlde “ibret olsun diye” paylaşmış videoyu.

Bu videonun ardından, özellikle kalabalık mekânlarda ve toplu taşıma araçlarında provokatör eylemler yapan birtakım kişiler türemeye başladı!

FETÖ operasyonları ve KHK kararları üzerinden Hükûmet’e karşı açıklamalar yapıyorlar bu videolarda. Sözde, sadece adalet istiyorlar...

İnsanlar bu eylemleri de sosyal medya yoluyla paylaşıyorlar. Sıkıntı şu ki, farklı şehirlerde, aynı anda ve dikkat ederseniz aynı kaynaktan geldiği belli olan benzer söylemlerle benzer şekillerde yapılıyor bu eylemler. Sıkça “Mağduruz” edebiyatı yapıyorlar. Mağdur olan, iftiraya uğrayan, hatâ yapılan ve haksızlığa uğramış olan yok mudur? Elbette var, ama tüm dâvâlar incelenip sırasıyla hakları geri veriliyor.

Görevden alınanlardan bazıları görevlerine geri döndüler. Ama bu tür hatâlara takılıp bu büyük ve ciddî mücadeleyi görmezden gelemeyiz!

Bu örgüt öyle tehlikeli ve sinsi ki, her paylaşımları, her haberleri, her videoları, her manşetleri, kısacası her türlü eylemleri titizlikle incelenmeli ve çok dikkat edilmelidir. Örgüt, emellerine ulaşmak için her yolu, her mecrayı, her imkânı ve herkesi her şekilde kullanmayı çok iyi biliyor.

Bu örgütün, ajitasyonun her türlüsünü çok iyi kullandığını, insan psikolojisini etkilemek konusunda usta olduğunu, her türlü kılığa rahatlıkla girip her türlü fırıldağı çevirdiğini asla unutmamamız gerekiyor. Kripto mesaj konusunda çok usta olduklarını, insanların hassasiyetlerine, kutsal değerlerine ve inançlarına göre hemen saf değiştirip şekil aldıklarını, fitne çıkarmak ve münafıklık konusunda mükemmel olduklarını hatırımızdan asla çıkarmamalıyız!

Bu hainler, hele örgütün göz önündeki elemanları, kendi başlarına hareket etmezler, edemezler.

Hakan Şükür veya diğerleri, bu adamların her türlü eylemlerine ve söylemlerine dikkat etmek gereklidir. Bundan sonra bu tür eylemlerin, başka bir ifadeyle “mağdurlar tiyatrosu”nun artacağına inanıyorum…

Amaçları belli; öncelikle mağdur edebiyatı yaparak halkımızın bu örgüte karşı duyduğu tepkiyi ve nefretini azaltmak…

Şu an yapılan ve bundan sonra yapılacak olan FETÖ operasyonlarını zayıflatmak istiyorlar. Yurtdışında bile iyice köşeye sıkışan diğer örgüt üyelerine moral vermek istiyorlar.

FETÖ’ye karşı Devlet’in yapmış olduğu büyük mücadeleyi durdurmak istiyorlar.

Bunların yaptığı her eylemin, emin olunuz ki çalışılmış, denenmiş, provası yapılmış büyük bir senaryo olduğunu ve ardından bizi sinsi birer tuzağın beklediğini asla unutmamamız gerekiyor. Onların eylemlerini, söylemlerini, yaptıklarını paylaşarak, sadece onlara hizmet etmiş oluyoruz.

Onlara asla güvenmeyin!

Sözlerine ve pişmanlıklarına asla inanmayın!

Lütfen, 15 Temmuz gecesini ve şehitlerimizi unutmayın!

Lütfen, tuzaklarına düşmeyin!