Fethin müjdesi: Yollar, köprüler ve tüneller

2003 yılından günümüze kadar inşâ edilen hastane sayısını merak edip araştırdım ve “678” sayısına ulaştım! “At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır”…

YEPYENİ bir takvimden eksilen sayfa sayısı “6” olmuş. “Yeni” yıla girerken yapılan temenniler ve beklentiler, başta salgın olmak üzere yakamızı bırakmayan felâketlerin son bulması yönündeydi…

Neticede insanoğlunu yarına umudu taşıyordu. Bu umutla girdiğimiz 2021 yılında, Milli Piyango’nun 100 milyon TL’lik büyük ikramiyesinin Manisa’nın Akhisar ilçesinde satılan çeyrek bilete isabet ettiği ve satılamayan üç biletin ikramiye tutarı olan 75 milyon liranın da Türkiye Varlık Fonu’na devrettiği, yılın ilk manşeti olarak yer aldı gazetelerde.

Ertesi gün, Somali'de Türk şirketine yönelik gerçekleştirilen terör saldırısında, 2’si Türk vatandaşımız olmak üzere 4 kişinin hayatını kaybettiğini öğrendik.

Hemen akabinde, Başkent’te bir binanın garajında araç içerisindeki 3 gencin cesedine ulaşıldığı haberini aldık.

Aynı gün, en korkunç olanını duyduk ve adına “töre” yahut “namus cinâyeti” dediğimiz, dünden kalan alışkanlıklarımızın hız kesmeden devam ettiğini gördük. Öyle ki, namuslarını temizlemek isteyenler, kendi canlarından bir parça olan genç kıza kıymakla kalmamış, ona sevdâlanan gencin namus olgusunu da canıyla birlikte elinden almışlardı!

Satırlarımızı üçüncü sayfa haberlerinin fihristini vermekle doldurmayacağız elbette. Eskilerden kalma bir başka teselli söz var hâlen kulağımda: “Yeni seneye nasıl başlarsan öyle devam eder.”

Gurur verici bir eser

Senenin ikinci günü aldığımız haberlerden biri, ötekilerden farklıydı ve dikkatimi çekmişti. Kullanılan çelik miktarı ve “dünyanın dördüncüsü” unvanını almış olması, dikkat için yeterliydi.

380 metrelik orta açıklığıyla, dünya listelerinde dördüncü sırada yer bulmuştu kendisine. 7 bin ton çelik kullanılarak inşâ edilen “Kömürhan Köprüsü ve Bağlantı Tüneli” açılışından bahsettiğimi anlamış olduğunuzu düşünüyorum…

Eksiği var, fazlası yok!

Geçen yıl ise Menemen-Aliağa-Çandarlı, Ankara-Niğde ve Kuzey Marmara Otoyolu ile Amasya Çevre, Sarıkamış-Karakurt-Horasan Yolu, Botan Çayı Beğendik Köprüsü, Gölbaşı Şehir Geçişi, Samsun-Sivas Demiryolu Hattı Modernizasyonu, Çanakkale 1915 Köprüsü Kuleleri ve Gayrettepe-İstanbul Havalimanı Metro Projesi ilk ray kaynağı…

Ilısu, Yusufeli, Bayburt, Kars, Konya, Reyhanlı ve Gaziantep’te yapılan barajlar ve ıslah çalışmaları…

Ve ulaşımın dışında yükselen eserler, âdeta Cumhuriyet dönemi Türkiye’sinin yeniden inşâsını hatırlatıyordu.

Akıllarda kalanlardan bazıları şöyle: Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi, Demokrasi ve Özgürlükler Adası, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Konser Salonu, BTK Ulusal Siber Olaylara Müdahale Merkezi, Teknopark İstanbul 2. Etap, TOGG Üretim Merkezi, TÜBİTAK Mükemmeliyet Merkezleri, Kalyon Güneş Teknolojileri Fabrikası, ROKETSAN Uydu Fırlatma ve İleri Teknolojileri Araştırma Merkezi, ETİ Maden Lityum Üretim Tesisi, MİT Kale, Türk-Alman Üniversitesi, İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi Burhan Felek Atletizm Pisti, 50’nin üzerinde hidroelektrik santrali, TSK Mühimmat Ayırma ve Ayıklama Tesisi ile onlarca Millet Bahçesi…

İnsanı insana ulaştıran da, fetihleri gerçekleştiren de cenneti ayaklar altına seren de işte bu ve buna benzer imaretlerden geçiyor! Tıpkı dün ecdâdın yaptığı gibi… O serler ki, asırlardır ayakta ve her biri fethin sancaktarlığını, şanlı geçmişimizin de şâhitliğini yapmaktadırlar.

“Kazanmak için bazen kaybetmek, ayağa kalkmak için de düşmek gerekir…”

Kim ne derse desin, düşe kalka da olsa bir şahlanışın tarihi yazılmaktadır. Liderler ve iktidarlar sevildiği kadar sevilmeyebilir, icraatı takdir edildiği gibi eleştirilebilirler. Çünkü insanın var olduğu yerde hatâ ve kusurdan da bahsedebiliriz, o ayrı, ama evvelinde yiğidin hakkını teslim etme cihetine gitmeliyiz.

Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın öncülüğünde yürütülen “Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı”, ilk günkü heyecanla devam ediyor. Biten her bir programla yörenin kalkınması, başta kadın gücü olmak üzere sağladığı istihdamla göz kamaştırıyor.

Geride bıraktığımız yıla baktığımızda, Koronovirüs’e rağmen yatırımlara ara verilmemiş, 24 saat esâsına göre 9 ilimizde, biri yenilenen bina olmak üzere tam 18 tane dev hastane inşâ edilmiş. Rakamsal karşılığı, 12 bin 500 yatak kapasite artışı anlamına geliyor.

Bir yıl gibi kısa bir sürede sağlık alanında yapılan yatırımlar, ülkemizin ihtiyaçlarını uzun yıllar karşılayacak cinsten.

İstanbul’da Prof. Dr. Cemil Taşçıoğlu, Başakşehir Çam ve Sakura, Göztepe Prof. Dr. Süleyman Yalçın, Kartal Dr. Lütfi Kırdar, Tekirdağ İsmail Fehmi Cumalıoğlu, Erzurum ve Konya Şehir Hastaneleri, İstanbul Prof. Dr. Ferha Öz, Yeşilköy Prof. Dr. Murat Dilmener, Lefkoşa Acil Durum Hastaneleri, Marmara Üniversitesi Pendik, Giresun Üniversitesi ve Batman Eğitim ve Araştırma Hastaneleri, Mersin Üniversitesi Onkoloji, Hadımköy Dr. İsmail Niyazi Kurtulmuş, Marmara Üniversitesi Dr. Asaf Ataseven, Bilecik Devlet ve Bayburt Devlet Hastaneleri…

2003 yılından günümüze kadar inşâ edilen hastane sayısını merak edip araştırdım ve “678” sayısına ulaştım!

Son söz atalardan gelsin: “At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır!”

Evet, “Her nefis ölümü tadacaktır” gerçeğinden yola çıkarak, cenk meydanlarında bize fetihler sunan yiğitlerin altındaki atlardan sonra bize mîras kalan bu topraklar üzerine inşâ edilen eserler ile o eserlere imza atanlar unutulmadı, unutulmayacak. Tıpkı insanlığa şifâ olma adına gecesini gündüze katan ve bu uğurda hayatını kaybeden fedakâr sağlık çalışanlarımız gibi… İsimleri, bu hastanelerde kıyâmete kadar yaşayacak.

Onları rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.