Fazla ironi kısırlık yapar mı?

Marmaray’ın kabızlık, Yavuz Sultan Selim’in şişkinlik ve İstanbul Havalimanı’nın gaz yaptığı bir şehirde, Kanal İstanbul’un kısırlık yapacağını söylemek için kartvizitinizde “profesör” yazmasına gerek yok zannımca. Muhalif olmak kâfidir…

MUHTEREM Hâzirun,

Bu fakir gıyabında “Nasıl bilirdiniz?” diye soracak olsanız, bu mütevazı köşenin müdavimlerinden alacağınız en popüler cevap, muhtemelen “nüktedan” olurdu.

Doğrudur da. Derdimi anlatırken köşeli cümleler yerine dolaylı ve “eğlendirişli” ironiler kullanmaktan keyif alırım kalemim döndüğü kadarıyla.

Ancak son dönemde nasıl da zorlandığımı anlatamam; zira bu konuda rekabet ziyâdesiyle kızışmış ve çıta epeyce yükselmiş durumda…

***

Misâl, geçen gün bir televizyon programında kerli ferli bir gazetecimizin ağzından, Marmaray’ı rahmetli Ecevit’in yaptırmış olduğunu duydum. Marmaray’ın, Ecevit’in ölümünden yedi yıl sonra hizmete girdiğini bildiğimden mütevellit, önce yanlış duymuş olduğumu düşündüm.

Lâkin bu muharrir “yarkadaşımız”, iddiasında gayet sebatkâr idi. Meğer rahmetlinin Marmaray, bir aralık aklından geçivermişmiş. Dolayısıyla da Marmaray’ı Ecevit yaptırmışmış.

Zaten aya ilk giden kişi de Neil Armstrong’tan 104 yıl evvel (1865’te) “Aya Yolculuk” kitabının yazarı Jules Verne’dir (Amstrong’un da aya gitmiş olduğuna inanmayanlardanımdır bu arada).

Bolu Tüneli’nin de Süleyman Demirel tarafından yaptırılmış olduğunu unutmamak gerektir bu arada. Gerçi Baba’nın tünel niyetine yapmış olduğu şey, patates deposundan ibaretti; ama olsun, gidiş yoluna da puan vermek lâzım, hakkını yemiş olmayalım.

***

Misâl, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği Kanal Çalıştayı’nda konuşan bir profesör doktor da Kanal İstanbul’un kısırlık yapacağını söylemiş.

Marmaray’ın kabızlık, Yavuz Sultan Selim’in şişkinlik ve İstanbul Havalimanı’nın gaz yaptığı bir şehirde, Kanal İstanbul’un kısırlık yapacağını söylemek için kartvizitinizde “profesör” yazmasına gerek yok zannımca. Muhalif olmak kâfidir…

***

Son bir örnek daha vereyim istedim…

Aklı evvelin birisi de (ismi lâzım değil), İstanbul Havaalanı güvenli olmadığı için Putin’in uçağının Atatürk Havaalanı’na indiğini söyledi, iyi mi?

Neymiş efendim, İstanbul Havaalanı güvenli bir liman olsaymış Putin oraya inermiş. Bu “gerçeği” şak diye faş etmeselerdi iyiydi. Trump’un uçağını yeni havaalanına indirip dünyayı bu dertten kurtaracaktık ama plân ortaya çıktı artık. Bundan sonra Trump’u İstanbul Havaalanı’na inmeye nasıl ikna edeceğiz, soruyorum size!

Bu arada, Putin’in Atatürk Havaalanı’na indiği gün, takriben bin iki yüz uçak yeni havaalanımıza iniş gerçekleştirmiş ama bu yine de İstanbul Havaalanı’nın güvenli olduğunu göstermez, haksız mıyım?

***

Daha bunun gibi onlarca, yüzlerce örnek sayabilirim ne kadar zor durumda olduğumu anlamanız açısından.

Görüyorsunuz işte ne kadar zor şartlarda çalıştığımı!

Her yazımın öncesinde, bu çıtayı düşürmeden yeni ironiler, “eğlendirişli” şeyler bulmak zorundayım. Gerçekten bu hiç de kolay değil! Çok güçlü rakiplere karşı mücadele vermekteyim…

Tek tesellim şudur ki, bendeniz, cümlelerimi kurarken ironi yaptığımın farkındayım ve pek değerli okuyucum da yapmaya çalıştığım nükteleri nasıl okuyacağını gayet iyi bilir.

Rakiplerim ise (birkaç örneğini verdiğim) bu cümleleri nükte olsun diye kurmuyor, ciddî ciddî, inanarak söylüyorlar. Ve rakiplerimin takipçileri de bu cümleleri ciddiyetle satın alıyorlar. Alan memnun, satan memnun…

Ne diyelim, Allah muhabbetlerini arttırsın!

Kalınız sağlıcakla…