
BİR fare yüzünden bir yolcu uçağı mecburî iniş yaptı birkaç gün önce. Hangi havayolu şirketi, hangi uçak, hangi havalimanı; bunlar bizim için lüzumsuz ayrıntı.
Fare, yolculara verilecek yemek paketleri uçağa taşınırken araya karışmış.
Bir bakıma kaçak yolcu.
Havalandıktan sonra ortaya çıkınca, uçak içinde yolcular panik yaşamış.
Çığlıkların kahkahalara karıştığını tahmin edebiliriz. Kimi korkar, kimi tiksinir, kimine de yaşanan o kargaşa komik gelir.
Fare bilet almış olsaydı, belki durum değişirdi.
“Fare bilet mi alırmış?” demeyin. Biz ne fareler gördük, hisse senedi bile alıyorlardı.
*
Eski zamanlardan kalma bir fare hikâyesi vardır.
Erdal İnönü’ye eşi seslenmiş: “Koş Erdal, mutfakta fare var!”
Koltukta gazete okuyan Erdal Bey, oturduğu yerden, hiç istifini bozmadan cevap vermiş:
“Niye beni çağırıyorsun? Ben kedi miyim?”
*
Eskiden kediler fare peşine düşer, sonuna kadar kovalar, tutmaya çalışır, yakalayınca da ham hum şaralop yaparlardı.
Kısa zaman içinde yalayıp yutarlardı.
Yutmadan önce biraz oynamayı da ihmal etmezlerdi elbette.
Bugünün fareleri kedilerden korkmuyor, çünkü kediler farelerin peşinde değil.
Karşısına fare çıksa bile ne yapacağını bilmiyor kedilerin çoğu.
Bu yüzden aşırı komik sahneler ortaya çıkıyor.
Geçen gün bir kısa videoda rastladım. Uyuklayan kedinin sırtına bir fare çıkmış, oturmuş. Kedi başını çeviriyor, bakışıyorlar.
Kedi ne yapacağını bilmediği için hiç hareket etmiyor. Fare de arsız olduğundan, sınırları zorluyor. Bakıyor ki tehlike yok, sarı bir civciv gibi kedinin sırtında oturmaya devam ediyor.
*
Neden böyle?
Çünkü dünyanın dengeleri değişti. Her şey bir tuhaf oldu.
Sadece ozon tabakasının delinmesi, çevre kirliliği değil mesele.
Hayvanların da, mevsimlerin de ve tabiî insanların da dengesi değişti.
Marketlerde satılan mamalar yüzünden kediler, artık fareye düşman değil.
Kedi kovalayan fareler, fareden kaçan kediler görüyoruz.
*
Bu sebeple çizgi filmler bile anlamsız hâle geldi.
Bugün bir çocuk, Tom ve Jeri isimli çizgi filmi seyretse, bunlar niye böyle kavgalı, kedi niçin fareyi habire kovalıyor, fare can havliyle köşe bucak kaçıyor, anlayamaz büyük ihtimal.
“Kedinin fareyle oynadığı gibi” sözü de boşlukta artık. Kendi hâlinde sallanıp duruyor.
İstesek de, istemesek de tamamen anlam kaymasına uğradı o deyim.
Söz konusu oyunun mahiyetini çocukların tam anlamıyla kavraması zor.
Ucunda ölüm olan bir oyun hiçbirinin aklına gelmez. Saklambaç, kovalamaca gibi bir şey sanırlar.
Bir fare, uçak bile indirtebiliyor, daha ne olsun?
Neyse ki, kedi köpek arasındaki geçimsizlik hâlâ yerini koruyor. Düşmanlığın sebebi bizce meçhul olsa da.
Sözün bizi getirdiği yerde, rahmetli Kayahan’ı anmamız şart oldu. Ne diyordu şarkısında…
“Bir aslan miyav dedi/ Minik fare kükredi/ Fareden korktu kedi/ Kedi pır uçuverdi/ Yalan mı?/ Tuhaf mı?/ Yoksa inanmadın mı?”
Bir zamanlar absürt olan, bugün kısmen normalleşti. Üç vakte kadar kedinin uçuşunu, aslanın miyavlamasını görürsek, çok da şaşırmayız.