Faizle âbâd olunmaz

Başkan Erdoğan’ın seçimlere on yedi ay kala faize karşı savaş açması, çoğunluğun sandığı gibi bir macera ve intihar değil, aksine büyük bir zaferin dibacesidir. Göreceksiniz, bu sürecin sonunda Karun da, Firavun da mağlûp olacak ve Türkiye, makus talihini yenerek hem kendisini, hem de kendisi ile beraber hareket eden milletleri şeytanın ağından kurtaracaktır.

DÜNYA ekonomik düzeni, Kovid-19 Salgını’ndan önce başlayan ancak bu süreçle çok daha açık hâle gelen bir büyük ve plânlı saldırı altındadır. Bu saldırıyı yapanların dünya ekonomik yapısını şekillendirerek ellerinde tutan küresel güç odakları oldukları malûmdur.

Küresel güçten kastımız, elindeki ekonomik gücün verdiği büyüklük ve gurur hissiyle âlemleri yaratan ve o âlemler içerisinde bu dünyayı insanlar için donatan Cenab-ı Allah ile savaşa giren şeytanî tayfadır.

Evet, bu şeytanî tayfa, dünyanın hak ve adalet namına yürümesine ve yürütülmesine savaş açarak, yerine haksızlık ve hukuksuzluğu yani zulmü ikâme etmeye çalışmaktadır.

Şurasını unutmamak lâzımdır: Cenab-ı Allah’ın rızasından uzak olan bir güç ve servet birikimi daima zulme yönelir ve bu zulüm de âlemin Hakk’ın murad ettiği bir düzenle yürütülmesine mâni olur. Çünkü şeytan, bu dünyayı zulüm ile berbâd etmek üzere vardır. Şeytanın varlık nedeni, insanlığı zulüm ve zulmet ile kuşatarak, onu hak, hakikat ve ümit ışığından mahrum etmektir. Şeytan, bu amaç için güç ve servetin daima kendine mensup olan zalimlerin eline geçmesi için uğraşır.

Bu girişten maksadım, şu an dünyadaki güç ve servetin şeytanî odakların elinde olduğu gerçeğinin altını çizmektir. Dünya, küresel ölçekte bu güçlerin eline geçmiş ve her bir günü diğer gününü aratacak biçimde mukadder kıyametine doğru gitmektedir. 

Dünya hâlihazırda ulu bir vicdan, büyük bir merhamet ve yüce bir adalet gözetmektedir. Eğer bizde bir beklenti oluşuyorsa, o beklenti, mutlak şekilde Cenab-ı Allah’ın ruh ve gönüllere aşıladığı bir ümit filizinin yeşermesinden başka bir şey değildir.

Evet, dünyaya bakıyoruz; azgınlık, sapkınlık, zulüm ve sömürü bu cihanı uçtan uca tutmuş görünmektedir. Ancak şartlar ne olursa olsun, inananlar için ümitsizliğe düşmeye asla izin yoktur. Bütün dünya zifirî karanlık içinde kalsa ve bu karanlık içinde de toplu iğne başı kadar bir ışık olsa -değil mi ki o ışık var- “Karanlık içinde kaldık” demeye asla hakkımız yoktur. Bu, her şeyden önce edepsizlik olur. 

Aziz okuyucu, dünyanın bu gidişine “Dur!” demek için bir peygamber gelmeyeceğine göre, bu gidişi tersine çevirecek olanların Son Peygamber’in izinden gidenler olacağı açıktır. Cenab-ı Allah şeytanî tayfanın zulüm ile bu dünyaya kâbus gibi çökmesini murad etmediğine göre, mutlaka ama mutlaka o tayfanın gücünü kıracak ve servetini akim kılacak bir oluşumu olayların eliyle harekete geçirir. Cenab-ı Allah’ın bu kanunu asla şaşmaz!

Şimdi soruyorum size: Dünyada bu gidişi tersine çevirmek üzere harekete geçen bir güç yok mudur?

Olmaz olur mu? Bu güç, Allah’ın izniyle harekete geçmiş olan bu güzel ülkedir. Bu güzel ülke, Cenab-ı Allah’ın özel kılıcıdır. Evet, Cenab-ı Allah, bu kılıcı uzun zamandır bileyerek parlattı ve çok şükür, 2016 yılından itibaren kınından çıkardı!

Bizim zaman şuurumuz dar ve ibret gözümüz kapalı olduğu için, kınından çekilen bu kılıcı görmedik. Hoş, o kılıcın ziyasından gözü kamaşan küfür erbâbı da onu uzun müddet görmedi. Ancak şimdi anladı ki, bu kılıç kınından çekilmiş ve omuzundaki uğursuz başı düşürmek için harekete geçmiştir.

Şimdi kitabın ortasından konuşalım…

Bugünkü Türkiye’nin durumu, Hazreti Musa’nın durumu, onun şu anki ilkeleri ve attığı adımlar da onun asâsı gibidir. Karşımızdaki güç sahipleri firavunluk gibi, küresel gücün üzerimize gelen sermayesi de firavunluk ile gücünü birleştiren ve Hazreti Musa’yı çökertmek için harekete geçen Karun gibidir.

Günün sonunda ne oldu? Karun’un onca serveti yere geçti, Firavun’un onca kudreti suya battı. O büyük mücadeleden kim galip çıktı? Elbette elinde Hak asâsı olan Hazreti Musa!

Aziz okuyucu, bugün karşımızda Firavun yok, firavunluklar vardır. Ancak Hazreti Musa’nın asâsı gibi olan doğruluk ve iman bizim elimizde olmaya ve o şekilde durmaya devam ettikçe asla mağlûp olmayız!

Üzerimize askerî olarak hiçbir gücün geleceğini sanmıyorum. Bunu dolaylı yollardan denediler ve boylarının ölçüsünü aldılar. Şimdi tekrar toparlandılar ve güçlerini Karun’un gücü olan zekâtsız sermaye ile birleştirerek finansal açıdan üzerimize geliyorlar. Dolar baskısı ve faiz kıskacı ile amansız  bir saldırı içerisindeler. 

Bu durumda Hak asâsının yapması gereken şey, o asâyı faizin belinin ortasına vurarak o melun yılanın belini kırmaktır.

Eğer Cenab-ı Allah’ın yasak ettiği bir şeyi ortadan kaldırmak için harekete geçiyorsanız, o konuda yardımcınız Bizzat Cenab-ı Hakk’tır. Mücadele uzun sürebilir, ancak azim, sabır ve kararlılıkla zafer, mutlaka sırtını Hakk’a dayayanların olur!

Başkan Erdoğan’ın seçimlere on yedi ay kala faize karşı savaş açması, çoğunluğun sandığı gibi bir macera ve intihar değil, aksine büyük bir zaferin dibacesidir. 

Göreceksiniz, bu sürecin sonunda Karun da, Firavun da mağlûp olacak ve Türkiye, makus talihini yenerek hem kendisini, hem de kendisi ile beraber hareket eden milletleri şeytanın ağından kurtaracaktır.

Vesselâm…