DÜNYA ekonomik
düzeni, Kovid-19 Salgını’ndan önce başlayan ancak bu süreçle çok daha açık hâle
gelen bir büyük ve plânlı saldırı altındadır. Bu saldırıyı yapanların dünya
ekonomik yapısını şekillendirerek ellerinde tutan küresel güç odakları
oldukları malûmdur.
Küresel güçten kastımız, elindeki ekonomik
gücün verdiği büyüklük ve gurur hissiyle âlemleri yaratan ve o âlemler
içerisinde bu dünyayı insanlar için donatan Cenab-ı Allah ile savaşa giren
şeytanî tayfadır.
Evet, bu şeytanî tayfa, dünyanın hak
ve adalet namına yürümesine ve yürütülmesine savaş açarak, yerine
haksızlık ve hukuksuzluğu yani zulmü ikâme etmeye çalışmaktadır.
Şurasını unutmamak lâzımdır: Cenab-ı
Allah’ın rızasından uzak olan bir güç ve servet birikimi daima zulme yönelir ve
bu zulüm de âlemin Hakk’ın murad ettiği bir düzenle yürütülmesine mâni olur.
Çünkü şeytan, bu dünyayı zulüm ile berbâd etmek üzere vardır. Şeytanın varlık
nedeni, insanlığı zulüm ve zulmet ile kuşatarak, onu hak, hakikat ve ümit
ışığından mahrum etmektir. Şeytan, bu amaç için güç ve servetin daima
kendine mensup olan zalimlerin eline geçmesi için uğraşır.
Bu girişten maksadım, şu an
dünyadaki güç ve servetin şeytanî odakların elinde olduğu gerçeğinin altını
çizmektir. Dünya, küresel ölçekte bu güçlerin eline geçmiş ve her bir günü
diğer gününü aratacak biçimde mukadder kıyametine doğru gitmektedir.
Dünya hâlihazırda ulu bir vicdan,
büyük bir merhamet ve yüce bir adalet gözetmektedir. Eğer bizde bir beklenti
oluşuyorsa, o beklenti, mutlak şekilde Cenab-ı Allah’ın ruh ve gönüllere
aşıladığı bir ümit filizinin yeşermesinden başka bir şey değildir.
Evet, dünyaya bakıyoruz; azgınlık,
sapkınlık, zulüm ve sömürü bu cihanı uçtan uca tutmuş görünmektedir. Ancak
şartlar ne olursa olsun, inananlar için ümitsizliğe düşmeye asla izin yoktur.
Bütün dünya zifirî karanlık içinde kalsa ve bu karanlık içinde de toplu iğne
başı kadar bir ışık olsa -değil mi ki o ışık var- “Karanlık içinde kaldık”
demeye asla hakkımız yoktur. Bu, her şeyden önce edepsizlik olur.
Aziz okuyucu, dünyanın bu
gidişine “Dur!” demek için bir peygamber gelmeyeceğine göre, bu gidişi
tersine çevirecek olanların Son Peygamber’in izinden gidenler olacağı açıktır.
Cenab-ı Allah şeytanî tayfanın zulüm ile bu dünyaya kâbus gibi çökmesini murad
etmediğine göre, mutlaka ama mutlaka o tayfanın gücünü kıracak ve servetini
akim kılacak bir oluşumu olayların eliyle harekete geçirir. Cenab-ı Allah’ın bu
kanunu asla şaşmaz!
Şimdi soruyorum size: Dünyada bu
gidişi tersine çevirmek üzere harekete geçen bir güç yok mudur?
Olmaz olur mu? Bu güç, Allah’ın
izniyle harekete geçmiş olan bu güzel ülkedir. Bu güzel ülke, Cenab-ı Allah’ın
özel kılıcıdır. Evet, Cenab-ı Allah, bu kılıcı uzun zamandır bileyerek parlattı
ve çok şükür, 2016 yılından itibaren kınından çıkardı!
Bizim zaman şuurumuz dar ve ibret
gözümüz kapalı olduğu için, kınından çekilen bu kılıcı görmedik. Hoş, o kılıcın
ziyasından gözü kamaşan küfür erbâbı da onu uzun müddet görmedi. Ancak şimdi
anladı ki, bu kılıç kınından çekilmiş ve omuzundaki uğursuz başı düşürmek için
harekete geçmiştir.
Şimdi kitabın ortasından konuşalım…
Bugünkü Türkiye’nin durumu, Hazreti
Musa’nın durumu, onun şu anki ilkeleri ve attığı adımlar da onun asâsı gibidir.
Karşımızdaki güç sahipleri firavunluk gibi, küresel gücün üzerimize gelen
sermayesi de firavunluk ile gücünü birleştiren ve Hazreti Musa’yı çökertmek
için harekete geçen Karun gibidir.
Günün sonunda ne oldu? Karun’un onca
serveti yere geçti, Firavun’un onca kudreti suya battı. O büyük mücadeleden kim
galip çıktı? Elbette elinde Hak asâsı olan Hazreti Musa!
Aziz okuyucu, bugün karşımızda Firavun
yok, firavunluklar vardır. Ancak Hazreti Musa’nın asâsı gibi olan doğruluk
ve iman bizim elimizde olmaya ve o şekilde durmaya devam ettikçe asla mağlûp
olmayız!
Üzerimize askerî olarak hiçbir gücün
geleceğini sanmıyorum. Bunu dolaylı yollardan denediler ve boylarının ölçüsünü
aldılar. Şimdi tekrar toparlandılar ve güçlerini Karun’un gücü olan zekâtsız
sermaye ile birleştirerek finansal açıdan üzerimize geliyorlar. Dolar baskısı
ve faiz kıskacı ile amansız bir saldırı içerisindeler.
Bu durumda Hak asâsının yapması
gereken şey, o asâyı faizin belinin ortasına vurarak o melun yılanın belini
kırmaktır.
Eğer Cenab-ı Allah’ın yasak ettiği
bir şeyi ortadan kaldırmak için harekete geçiyorsanız, o konuda yardımcınız
Bizzat Cenab-ı Hakk’tır. Mücadele uzun sürebilir, ancak azim, sabır ve kararlılıkla
zafer, mutlaka sırtını Hakk’a dayayanların olur!
Başkan Erdoğan’ın seçimlere on yedi
ay kala faize karşı savaş açması, çoğunluğun sandığı gibi bir macera ve intihar
değil, aksine büyük bir zaferin dibacesidir.
Göreceksiniz, bu sürecin sonunda
Karun da, Firavun da mağlûp olacak ve Türkiye, makus talihini yenerek hem
kendisini, hem de kendisi ile beraber hareket eden milletleri şeytanın ağından
kurtaracaktır.
Vesselâm…