KÂİNATTAKİ büyük intizam ve
nizamın Yaratıcısının sıfat, fiil, isim ve çeşitli mertebelerde zuhur etmesine
dayalı olarak mânevî tecrübeyle elde edilen bilgiye irfan veya mârifet denir. Çevrede
görülen her şey “eşya” olarak ifâde edildiğinde bunun iki yüzü ortaya çıkar:
Birisi mevcut durumdaki insanla olan münasebeti, diğeri ise bu eşyanın varlık
nedenine dair zihinde canlanan verileridir.
Zihinde
canlanan veriler şekliyle eşya, insan için bir sınama vesilesidir. Mevcut eşya
kabul edilip, mevcudiyetinin anlamına dair sorgulama yapmamanın hikmet ve
anlamlandırma arayışında olmamanın bir değeri yoktur. Zira eşya fânîdir ve
geçici olanlarda bir kıymet aranmaz. Ortaya çıkan mânâ, bir değer arz eder.
Toplumların
ayakta kalmasını sağlayan en önemli etken, irfan geleneğidir. Zira bir binanın
inşâ edilmeden önce plân ve projesinin çizilip onaylanması akla yatkınken,
toplumların ortaya koydukları medeniyet ve oluşumların devam edip ayakta
kalması da toplumun doku ve mayasına uygun plân ve projenin ortaya konulmasıyla
mümkündür.
Modernizmin
toplumları sömürge aracı olarak kullandığı toplumların kendi varlıklarını devam
ettirmekte zorlandıkları, ülkelerinin maden/yeraltı zenginliklerini
koruyamadıkları ve topraklarını dahi kaybetmekle karşı karşıya oldukları bir
vakıadır. Modernizm hareketinin İngiliz sömürge idâreleri altındaki İslâm
ülkelerinde filizlendirilmesi, asla hâfızalardan çıkarılmamalıdır. Bir krallık
olan İngiltere’nin özellikle Doğu toplumlarına modernizm pazarlaması asla iyi
niyet göstergesi değildir.
Galileo’nun
itibarını iade edememiş Batı’nın Doğu medeniyetlerine ders vermesi mümkün
değildir. Toplumların birer birer Batı materyalist kıskacında yok edildiği
günümüz dünyasında kendi medeniyetlerini muhafaza ederek ayakta kalmasının
yegâne yolu, canlı/yaşayan bir irfan geleneği inşâ etmektir. Zira fânî işlerin
bâkîye üstün olması mümkün değildir. Diğer bir ifâde veya amiyâne bir tâbir ile
“adam olmanın” muhafaza edilmesi kaçınılmaz bir zorunluluk arz etmektedir.
Modernizm,
fânî işlerle uğraşır ve bâkî işleri fânîye yükler. Yaşayan bir irfan/mârifet
geleneği tersi olarak bütün işleri bâkîye tebdil eder. Diğer bir ifâdeyle, her
şey aslında değer ve kayıt altında muhafaza edilerek bir kıymet oluşturur. Bu
pencereden bakıldığında, yaşayan bir irfan geleneği olmadan hiçbir medeniyet ve
gelenek ayakta kalamayacağı gibi, hayatın kılcal damarlarına da işleyemez.
Müslüman
toplumların kendi medeniyet ve irfan geleneklerine uygun olarak doğru düşünme
yollarını öğrenmeleri hayatî öneme sahiptir. Genel olarak Müslüman ülkelerin
irfan geleneklerini sözde savundukları, gündelik hayatta ise modernizm ve
kapitalist sistemin gönüllü aparatı olarak uygulayıcıları oldukları
görülmektedir. Bu çok tehlikeli durumun fark edilmemiş olması bir yana, her
günü kemirmesine seyirci kalınması da dehşetli bir vakıadır.
Pandemi
nedeniyle ekonomik sarsıntıdan bütün ülkeler nasibini aldı. Kamuda para, mâkâm,
şan ve şöhretin itibar vesilesi ve geçer akçe olduğu gerçektir. Çarşı pazarın, esnafın
“serbest piyasa” adı altında ürünlerine en az iki, üç, hâttâ dört katına
satmaları, değil akılları, zihinleri ve vicdanları kanatmıştır. Ayrıca bu durum
kader-i İlâhîyeye de dokunmuştur.
Vitrindeki
ürünün etiket fiyatı ile kasadaki fiyatının farklı olması, insanların açıkça kandırılmasıdır.
Hem denetlemekle yükümlü devlet görevlilerinin işinde noksan kalmaları, hem de
satıcıların meydanı boş bulup millet üzerinden fahiş kazanç sağlamaları kabul
edilebilir bir durum değildir. Bu durum tam anlamıyla İslâm ülkelerinde sömürge
aracı olarak filizlendirilen modernizmin meyve verdiğinin delilidir. “İngiltere
başta olmak üzere, Batı ülkelerinin Müslüman toplumlara serptikleri zehir
tohumları yeşermiştir” dense yanlış olmaz.
Müslüman
toplumların gözlerine öyle bir perde inmiş ki para, mâkâm ve arsa itibar vesile
olmuş ve fahiş fiyatla millet üzerinden haksız kazanç sıradanlaşmış durumdadır.
Böyle bir bataklık kurutulmadığı ve aziz milletin gönlündeki yangınlar
söndürülmediği takdirde, ekonomik olarak ilerlense bile medeniyet olarak
düşüşte olunduğu asla unutulmamalıdır.
Bu girdaptan kurtulmak için önce bu bataklığın fark edilmesi, ardından da bataklığı kurutacak fidanların dikilmesi zorunludur. Bu uğurda bir atılımın toplumun geneline teşmil edildiği söylenemez. Aksi durumda her şey için çok geç olabilir. Zira çevrenizde, yakınınızda veya yolda bir genç görürseniz konuşun; bu genç, fırsatını bulursa ülkeden gitmek istiyor mu, istemiyor mu?