ÜLKELERİN sistem ve
yönetimleri kendi doku ve mayalarına uygun olabilir. Bu doğal süreç, ülkelerin
sınırları içinde bulunan azınlıkları bağlamamalıdır. Ülkelerin yönetimleri,
bağımsızlık ve bayrakları, ülke içerisindeki bütün milletleri bağlar.
Azınlıklıklar,
bağımsızlık noktasında devlete bağlı olmalıdırlar. İnanç ve eğitim açısından kendi
geleneklerini devam ettirmelerininse normal olması gerekir. En azından medenî
ülkeler açısından durum bundan ibaret olmalıdır.
Rusya’nın
haksız bir şekilde Ukrayna’ya saldırısı yanlı yönleri ortaya çıkarmıştır. Gerek
Batılılar, gerekse diğer bazı kesimler Ukraynalılara kucak açtı. Bu durum insanlık
davranışı olarak görülebilir. Ancak aynı kişilerin Suriyeli ve Iraklılar için
aynı tutumu sergilemedikleri bir gerçektir.
Yani
kısaca Batılılar ve onlar gibi düşünenler taraflı davranmaktadırlar. Batılılar,
iş Doğu’ya gelince ketum bir tutum sergilemektedirler. Benzer durum Rusya, Çin,
İran ve Hindistan’da da görülmektedir.
Rusya
Türk devletlerini asla yalnız bırakmak istememektedir. Üstelik özgür ülkeler
olmalarına rağmen Türk cumhuriyetlerine karşı tutumu da medenî değildir. Benzer
şekilde Hindistan’da Müslümanlar zaman zaman zulüm görmektedirler.
Böyle
insanlık dışı tutumların yaşandığı yerlerden biri Çin, diğeri de İran olarak
görülüyor. Çin, asırlardır sınırları içerisindeki Müslüman Türklere zulmediyor,
inançlarına karışıyor ve onları soykırım politikasına tâbi tutuyor.
Çin’in
en son yaptığı zulümse ezan ve kametin değiştirilmesi olmuştur. Ekonomik
darboğazdan geçen ülkelerin kendi işleriyle uğraşmalarını fırsat kollayan Çin,
kapitalizm kıskacından dışarı çıkamıyor. Müslümanlara zulüm, kin, nefret ve
müdahaleye devam ediyor.
Azınlık
haklarına ve özellikle dinî inançlarına karışmak, dünyada yaygın hâle gelmeye
başlandı. Özellikle nerede azınlık statüsünde Müslümanlar varsa zulüm
görmektedirler. Bu zulmü yapanların özgürlük ve medeniyet anlayışından
bahsetmeleri ne aklî, ne de medenî bir tutumdur. Tam anlamıyla soykırımın şekil
değiştirmiş hâlidir.
Çin,
Müslüman Türk halkına zulmederek ABD ve Batı’ya alternatif bir medeniyet
anlayışı ortaya koyamaz. Hele ABD’nin teknolojik arka bahçesi olmaktan öteye
geçemez. Bu durum, Çin’in “kapitalist Çin” olma yolunda ilerlediğini gösterir.
Oysa kadim Çin medeniyetini inşâ etmesi beklenen ve istenen durumdur.
Farkındalık
ortaya koyacak ve insanlığın kabiliyetlerinin yansımasını ortaya çıkaracak
geleneksel Çin medeniyeti, dünyadan da kabul alacaktır. Ancak Doğu Türkistan ve
diğer Müslüman Türklerin inançlarına müdahale ederek, ezanı değiştirerek bir
adım ileri gidemez. Müslüman ülkelerin en azından bu noktadan Çin’in yanlış
yaptığını ilân etmeleri gerekir.
Benzer
bir durum İran için de geçerlidir. Kendisini farklı bir düzeyde konuşlandıran
İran, Batı’nın düşmanı gibi gösterilse de her defasında Batı ile stratejik
anlaşmalar yapmaktadır. Yumuşak bir strateji uygulayarak Müslüman coğrafyayı
Batılılara karşı açık pazar hâline getirmek isteyen İran’dır.
İran,
diğer farklı ülkelerden farklı bir anlayış gerçekleştirerek Müslüman toplumlara
karşı güya “alternatif bir anlayış” sunma derdine düşüp Batı’nın taşeronu hâline
gelmiştir. Bu taşeronluk yıllarca Irak-İran savaşını yaptırttı. Ardından Kuveyt
işgal edildi. Ardından Irak işgal edilerek petrol, nüfus müdürlükleri ve
müzeler ABD askerlerinin kontrolüne geçti. Müslüman topraklar Batılı askerlerin
ayaklarına serildi. Şimdilerde ise İran, benzer politikalarla Batı’nın ekmeğine
yağ sürmektedir. ABD, Rusya ve İngiltere gibi devletler bugün Suriye ve Irak’ta
at koşturuyorlarsa, bunda İran’ın payı büyüktür.
Görünen
o ki, Türkiye’den başka alternatif bir medeniyet anlayışı sunan modern bir
Müslüman ülke yoktur. 2023 öncesinde sanırım Türkiye çok sayıda çetrefilli yola
sokulmak istenecektir.
Türkiye’nin
ehliyet, liyakat ve farkındalık ile bu darboğazlardan geçmesi kolay olacaktır.
Bekleyip göreceğiz. İşin ehil kişilerde olması Türkiye’nin işini
kolaylaştıracak ve yolunu açacaktır. Bakalım ne kadar kolay olacak bu iş, göreceğiz.