Eyvah!

Nihayet Erkin Baba sahneye çıkıyor. Konsere bir gitar solosu ile başlıyor. Elektronik gitar yeri göğü yırtıyor. Hey babam hey! Peşinden bir “Fesuphanallah” ve yanlış hatırlamıyorsam “Estarabim”. O da ne, Erkin Baba toparlanmaya başlıyor. “Eyvah”, konser bitti mi ne?

ÇOCUKLUĞUMDA, “Arzuhalci Durdu” nam rahmetli dedemin evi gündüzleri bana ne kadar cazip gelirse, geceleri de bir o kadar ürkütücü ve esrarengiz görünürdü gözüme. Gece olunca evin önündeki armut ağacı sanki canlanır, sokak lâmbası ile birlik olur, odanın duvarlarına hayâllerimi zorlayan envaiçeşit hayâletler, masal canavarları çizerdi.

Yine öyle bir geceydi işte, genelde, benden altı ay küçük dayımla paylaştığım odada -nedense- o gün yalnızdım ve korkuyordum. Yaşım ya sekiz, bilemediniz dokuz olsun.

Biraz rahatlamak ve duvardaki gölgeden canavarların dansından kendimi uykunun hafif kollarına bırakmak için başucumdaki teybin “Play” düğmesine bastım, kaset dönmeye başladı.

Yeniler ne teybi bilir, ne kaseti, ne de tükenmez kalem ile kasetin ilişkisini.

Bir anlık bekleyişten sonra teyp ünledi: “Eyvah, eyvah, eyvah, eyvah…”

Minicik kalbim az kalsın ortadan ikiye yarılayazdı. Korkudan elim ayağım kesildi. Ve yeniden, ikinci defa: “Eyvah, eyvah, eyvah, eyvah…”

İlk “eyvah”tan sonraki eyvahlar yavaş yavaş hafifliyor ve sanki insanın içinde yankılanıyordu. Bu bir kâbus olmalıydı.

O an ne kadar korktuğumu anlatabilmeme imkân yok. Üzerinden kırk yıldan fazla geçmiş. Hâlâ o oda, o teyp, o kaset ve o hâlim dün gibi aklımda. Düşününüz işte!

Tam -affedersiniz- altıma kaçıracakken şarkının devamı geldi: “Düştüm aşkın tuzağına, eyvah, eyvah, eyvah, eyvah…”

Tanımadığım bir insanın aşkın tuzağına düşmesine bu kadar sevineceğim aklıma gelmezdi doğrusu.

İşte Erkin Baba ile tanışmam böyle ürkütücü olmuştu. Korkacak bir şey olmadığını anlayınca o kaseti uyuyana kadar kaç kez çevire çevire dinlediğimi hatırlamıyorum.

Bambaşka bir ses, bambaşka bir tarz ve bambaşka bir lezzet. O günden sonra çok sevdim Erkin Koray’ı, çok dinledim, hep dinledim. Tüm şarkılarını severek, içimden tekrar ederek… Bıkmadan, usanmadan ve ilk günkü zevkle…

***

Ortaokul ve liseyi yatılı okumuştum. Yaz tatili için evime döndüğümde Erkin Baba dinlemek istedim.

Erkin Koray ile tanıştığım gecenin sabahında iç ettiğim o kaseti teybe koydum ve “Play” tuşuna bastım. Eyvah!

Kasetin üzerinde hâlâ Erkin Koray yazıyordu ama çalan Bülent Ersoy’du. Birisi o kasetin üzerine Bülent Ersoy kaydetmiş. Eyvah ki ne eyvah!

Gitti güzelim kaset!

***

Üniversite yıllarım ve hâlâ en sevdiğim sanatçılardan birisi Erkin Baba. Sarıyer çarşıda bir kasetçimiz vardı, kulakları çınlasın, bizi de severdi. Aldığımız kasetlerde hatırı sayılır öğrenci indirimi de yapardı.

Ondan bizim için karışık bir Erkin Koray kaseti hazırlamasını rica etmiştik, amcamız da mırın kırın etmişti. O esnada dükkânda bulunan bir beyefendi -muhtemelen kendisi de Erkinci idi- “Ben hazırlarım çocuklar” dedi, “Yarın bu saatlerde yine burada buluşalım, kasetinizi vereyim”.

Nasıl sevinmiştik. Kasette hangi şarkılar olmasını söylememize bile gerek yoktu ama biz yine de aklımızdakileri sıraladık: “Çöpçüler, Fesuphanallah, Yalnızlar Rıhtımı, Estarabim, Kızları da Alın Askere, Komşu Kızı, Arap Saçı, Şaşkın…”

Ve benim özel şarkı: “Eyvah”.

Ertesi gün sözleşmiş olduğumuz gibi o beyefendi oradaydı ve kasetimizi hazırlamıştı. Sağ olsun, para da almamıştı bizden. Emin olmak için yine de sorayım dedim: “Abi ‘Eyvah’ da var değil mi kasette?”

Adam ne dese beğenirsiniz: “Eyvah!”

Unutmuş!

***

Yine aynı seneler… Sarıyer çarşısındaki direklerde afişler asılı. Hafta sonu Bahçeköy ormanında bir spor şenliği (sanırım kros koşusu filandı) varmış ve Erkin Koray konser verecekmiş. Kaçırır mıyım?

Bahsi geçen yere arabanız olmadan gitmek akıl kârı değil normalde. Olsundu, o konsere gidilecek, Erkin Baba dinlenecek. Orman Fakültesi’ne kadar otobüsle, oradan orman girişine kadar otostopla, girişten etkinlik alanına kadar da epeyce yürüyerek ve kan ter içinde kalarak konser alanına ulaştım.

Biraz hayâl kırıklığı yaşadım doğrusu. Küçük bir sahne, küçük bir alan ve toplasanız yirmi yahut yirmi beş kişi dinleyici. Erkin Baba’nın hiç okula göndermediği kızı pıtır pıtır sahneyi hazırlıyor. Kız on iki, bilemediniz on üç yaşlarında var ya da yok.

Nihayet Erkin Baba sahneye çıkıyor. Konsere bir gitar solosu ile başlıyor. Elektronik gitar yeri göğü yırtıyor. Hey babam hey!

Peşinden bir “Fesuphanallah” ve yanlış hatırlamıyorsam “Estarabim”. O da ne, Erkin Baba toparlanmaya başlıyor. “Eyvah”, konser bitti mi ne?

Yine de şansımı deneyerek istek yapıyorum. İstek için bağırmama bile gerek yok. En fazla yirmi beş dinleyici var. “Erkin Baba! Çöpçüler!” diyorum.

“Bu kadar seyirciye bu kadar konser” diyor Baba. Baba haklı! Eyvah, “konser” gerçekten bitti.

Oraya kadar ne meşakkatle geldiğimi ve aynı şekilde döneceğimi bilmiş olsa eminim o gün “Çöpçüler”i söylerdi bu kardeşi için. Öyle güzel bir insandı.

***

Geçenlerde günlük mutat tivitlerimi atmak ve Ekremciğime birkaç kelâm etmek için Twitter’e giriş yapıyorum. O da ne? Erkin Koray gündemin ilk sırasında “TT olmuş”. İçimden ılık ılık bir şeyler akıyor, gayriihtiyari “Eyvah!” diyorum.

Elim titreyerek etiketi açıyorum. Maalesef doğru. Erkin Koray Hakk’ın rahmetine kavuşmuş. Allah rahmet eylesin, mekânı Cennet olsun. Şahsen ben “iyi” bilirdim.

***

Birkaç gün sonrası Haber Ajanda sayfasına giriyorum. Mehmet Şeker abimizin “Bir Erkin Koray Geçti” yazısını görüyorum.

Yine “Eyvah!” diyorum, Mehmet Abim yapacağını yapmış, benden önce davranmış, lafı ağzımızdan almış. Onun yazısı üzerine yazı olmaz ama ne yaparsınız, Erkin Koray gibi “Baba” dediğimiz bir sanatçının ardından da kendisini rahmetle anmasak olmaz.

Nur içinde yatsın inşallah.

Kalınız sağlıcakla efendim.