ŞEHİT
olan oğlunu morgda son kez öpüp kokladı Filistinli Ümmü Ahmet Ana. Üçüncü oğlu
da şehit düşmüştü. Kameralar oradaydı. Ağzından dökülen ilk cümle ise, “Allah’a
hamdolsun!” oldu.
Sözlerine şöyle devam etti o muhterem Ümmü Ahmet Ana:
“Cidden çok gururluyum. Çünkü bu bize Allah’ın ikramıdır.
Rabbimizin bize yazgısı… Bu bizim kaderimizdir. Bütün anneler çocuklarını bu terbiye
üzerine yetiştirmeli. İslâm terbiyesi üzerine… Biz ribat ehliyiz.
Topraklarımız işgal altında. Binalarımız yıkılabilir.
Gençlerimizi yitirebiliriz. Bütün bunlar yerine konulabilir. Gençlerimizin
yerine yeni gençler gelir. Allah’a hamdolsun, bunlar
yitirdiklerimiz değil, tam aksine kazanımlarımızdır. Onlar Naim olan Cennet’e
gittiler. Şimdi üçüncü parçamı kaybettim. Ve o da benden evvel Cennet’e gitti.
Şimdi kaybedecek hiçbir şeyim yok. Onlar Cennet ehlidir. Allah’a hamdolsun!
Ev, bina yıkılabilir, önemli değil. Yerine yenisi
yapılabilir. Mescid-i Aksâ’nın yerine yenisini yapamayız. Mescid-i Aksâ’ya feda
olsun hepsi. Allah’ın yolunda gittiler, elhamdülillah!
Hepimiz fâniyiz, öleceğiz. Neden şehadetle olmasın?”
Aman Ya Rabbi, şu teslimiyete, sabra, tevekküle bakar
mısınız?!
Yüzünde hüzünden çok vakar vardı. Sözlerinde asla bir sitem
yoktu. Biliyordu ve inanın, şehit oğullarını âdeta cennette görmüşçesine
söylüyordu bütün o sözleri.
***
Ve sonra şehid Ahmet El Abed’in eşi Ümmü Halid konuştu:
“Gözlerimiz yaşlı, kalbimiz mahzun. Ama o şehadeti istiyordu.
Allah’a hamdolsun, istediğini aldı. Eşim şehadeti hak ediyordu. Tek sorun, bu
yolda beni geçmesidir. Benden önce zafere ulaşıp şehadete kavuştu, hamdolsun.
Benden önce Rabbine kavuştu.
Dört evlâdım var. Allah’ın izniyle, Allah yolunda cihad ve
şehadet için yetiştireceğim. Hepimiz Allah için ve Kudüs için feda oluruz.
Allah’ım, Sen bizden razı olana kadar kanımız ve canımız sana
feda olsun. Tâ ki Sen bizden razı olana dek…”
Aman Ya Rabbi, şu teslimiyete, sabra, tevekküle bakar
mısınız?!
Sesinde hüzünden çok gurur vardı. Sitemi ise eşinin şahadet
yolunda kendisini geçtiği içindi. O da biliyordu. O da inanmış ve sanki Naim Cennet’indeki
eşini görmüşçesine söylüyordu bu sözleri.
Vallahi kıskandım seni şehit Ahmet El Abed kardeşim. Şehadetin
mübarek olsun, gözün arkada kalmasın. Ardında Hira dağı bir Anne ve Tur dağı
gibi bir Eş bırakmışsın. Mirasın emin ellerde…
***
Ve bir başka ibretlik sahne yaşanıyordu Gazze’deki
hastanelerden birinde. Hemen az önce ailesini kaybetmiş bir kardeşimiz
konuşuyordu kameralara:
“Karım ve çocuklarım, kardeşlerine, bayramlaşmaya gittiler. Masum
çocuklar bayramlıklarını giyip gitmişlerdi. O evi hiçbir uyarı yapmadan havadan
vurdular. Allah’a hamdolsun, eşim şehit oldu. Oğlum Sohaib 14 yaşında, o da şehit
oldu. Oğlum Abdurrahman 8 yaşında, o da şehit oldu. Bir oğlum daha şimdi yoğun
bakımda…”
Tam sözlerine devam edecekti ki canlı yayında bu oğlunun da o
an şehit olduğu haberi kendisine iletildi:
“Bakın, Usame 5 yaşında, o da şimdi şehit oldu, hamdolsun.
Şimdi öğrendim şehit olduğunu, hamdolsun. Elhamdülillah. Elhamdülillah. Her hâlime
hamdolsun. Elhamdülillah…
Bir tek sağ kalan, 5 aylık oğlum Ömer, ona da hamdolsun. Beni
tek başıma bırakmayan Rabbime hamdolsun. 11 yaşındaki oğlum Yahya ise kayıp.
Her hâlime hamdolsun…”
Aman Ya Rabbi, şu teslimiyete, sabra, tevekküle bakar
mısınız?!
Elbette çok üzgündü ama sükûnetini asla yitirmemişti. Neredeyse
tüm ailesi şehit olmuştu. Ama o asla taşkınlık yapmıyordu. Öfke, nefret, sitem,
hakaret yoktu sözlerinde. Sadece Müslümanlığın izzet ve asaleti vardı
duruşunda. Şüphesiz ki o da bilenlerdi.
***
Gazze’de son 1 hafta içinde 61’i çocuk, 34’ü kadın olmak
üzere 200 Filistinli şehit oldu. Binlerce yaralı var. İsrail terör örgütü, işgal
ve katliamlarına devam ediyor.
Ama bu son saldırılarda İsrail dâhil herkes şu gerçeği daha
fazla fark etti: İsrail hızla sonuna doğru gidiyor. İşgal ve saldırılarını artırdıkça
Filistin halkı “Ya özgürlük, ya şehadet!” diyerek dâvâsına daha fazla sahip
çıkıyor.
Özgür Filistin ve kutsal Kudüs dâvâsı, şehit verdikçe büyüyor.
Ve İsrail, ilerledikçe aslında kaybediyor. Filistin halkı, genci yaşlısı,
kadını çocuğu ile kıyama kalkmış hâlde kendisini bu dâvâya adamış. Biz diğer
Müslümanlar dâvâmızı ve hakikati unuttuk. Bir avuç Filistin halkı bu dâvâya sahip
çıkıyor. Biz diğer Müslümanlar kendimizi ve çocuklarımızı Batılıların
özendirmesi ile X, Y, Z, alfa kuşağı olarak yetiştiriyorken, onlar kendilerini ve
çocuklarını cihad ve şehadet kuşağı olarak yetiştiriyor. Biz diğer Müslümanlar
kendimizi ve çocuklarımızı bu sahte dünyanın geleceğine hazırlarken, onlar
kendileri ve çocuklarını ahirete ve Cennet’e hazırlıyor.
Bu bir avuç Müslümanın teslimiyeti, tevekkülü, sabrı ve
mücadelesi, bize kaybettiğimiz imanımızı, inancımızı, izzet ve şerefimizi,
cihad şuurumuzu, hak dâvâmızı yeniden hatırlatır inşaallah.