Ey Müslüman, sen X, Y, Z ya da Alfa kuşağı değil, cihad ve şehadet kuşağısın!

Özgür Filistin ve kutsal Kudüs dâvâsı, şehit verdikçe büyüyor. Ve İsrail, ilerledikçe aslında kaybediyor. Filistin halkı, genci yaşlısı, kadını çocuğu ile kıyama kalkmış hâlde kendisini bu dâvâya adamış. Biz diğer Müslümanlar dâvâmızı ve hakikati unuttuk. Bir avuç Filistin halkı bu dâvâya sahip çıkıyor…

ŞEHİT olan oğlunu morgda son kez öpüp kokladı Filistinli Ümmü Ahmet Ana. Üçüncü oğlu da şehit düşmüştü. Kameralar oradaydı. Ağzından dökülen ilk cümle ise, “Allah’a hamdolsun!” oldu.

Sözlerine şöyle devam etti o muhterem Ümmü Ahmet Ana:

“Cidden çok gururluyum. Çünkü bu bize Allah’ın ikramıdır. Rabbimizin bize yazgısı… Bu bizim kaderimizdir. Bütün anneler çocuklarını bu terbiye üzerine yetiştirmeli. İslâm terbiyesi üzerine… Biz ribat ehliyiz.

Topraklarımız işgal altında. Binalarımız yıkılabilir. Gençlerimizi yitirebiliriz. Bütün bunlar yerine konulabilir. Gençlerimizin yerine yeni gençler gelir. Allah’a hamdolsun, bunlar yitirdiklerimiz değil, tam aksine kazanımlarımızdır. Onlar Naim olan Cennet’e gittiler. Şimdi üçüncü parçamı kaybettim. Ve o da benden evvel Cennet’e gitti. Şimdi kaybedecek hiçbir şeyim yok. Onlar Cennet ehlidir. Allah’a hamdolsun!

Ev, bina yıkılabilir, önemli değil. Yerine yenisi yapılabilir. Mescid-i Aksâ’nın yerine yenisini yapamayız. Mescid-i Aksâ’ya feda olsun hepsi. Allah’ın yolunda gittiler, elhamdülillah!

Hepimiz fâniyiz, öleceğiz. Neden şehadetle olmasın?”

Aman Ya Rabbi, şu teslimiyete, sabra, tevekküle bakar mısınız?!

Yüzünde hüzünden çok vakar vardı. Sözlerinde asla bir sitem yoktu. Biliyordu ve inanın, şehit oğullarını âdeta cennette görmüşçesine söylüyordu bütün o sözleri.

***

Ve sonra şehid Ahmet El Abed’in eşi Ümmü Halid konuştu:

“Gözlerimiz yaşlı, kalbimiz mahzun. Ama o şehadeti istiyordu. Allah’a hamdolsun, istediğini aldı. Eşim şehadeti hak ediyordu. Tek sorun, bu yolda beni geçmesidir. Benden önce zafere ulaşıp şehadete kavuştu, hamdolsun. Benden önce Rabbine kavuştu.

Dört evlâdım var. Allah’ın izniyle, Allah yolunda cihad ve şehadet için yetiştireceğim. Hepimiz Allah için ve Kudüs için feda oluruz.

Allah’ım, Sen bizden razı olana kadar kanımız ve canımız sana feda olsun. Tâ ki Sen bizden razı olana dek…”

Aman Ya Rabbi, şu teslimiyete, sabra, tevekküle bakar mısınız?!

Sesinde hüzünden çok gurur vardı. Sitemi ise eşinin şahadet yolunda kendisini geçtiği içindi. O da biliyordu. O da inanmış ve sanki Naim Cennet’indeki eşini görmüşçesine söylüyordu bu sözleri.

Vallahi kıskandım seni şehit Ahmet El Abed kardeşim. Şehadetin mübarek olsun, gözün arkada kalmasın. Ardında Hira dağı bir Anne ve Tur dağı gibi bir Eş bırakmışsın. Mirasın emin ellerde…

***

Ve bir başka ibretlik sahne yaşanıyordu Gazze’deki hastanelerden birinde. Hemen az önce ailesini kaybetmiş bir kardeşimiz konuşuyordu kameralara:

“Karım ve çocuklarım, kardeşlerine, bayramlaşmaya gittiler. Masum çocuklar bayramlıklarını giyip gitmişlerdi. O evi hiçbir uyarı yapmadan havadan vurdular. Allah’a hamdolsun, eşim şehit oldu. Oğlum Sohaib 14 yaşında, o da şehit oldu. Oğlum Abdurrahman 8 yaşında, o da şehit oldu. Bir oğlum daha şimdi yoğun bakımda…”

Tam sözlerine devam edecekti ki canlı yayında bu oğlunun da o an şehit olduğu haberi kendisine iletildi:

“Bakın, Usame 5 yaşında, o da şimdi şehit oldu, hamdolsun. Şimdi öğrendim şehit olduğunu, hamdolsun. Elhamdülillah. Elhamdülillah. Her hâlime hamdolsun. Elhamdülillah…

Bir tek sağ kalan, 5 aylık oğlum Ömer, ona da hamdolsun. Beni tek başıma bırakmayan Rabbime hamdolsun. 11 yaşındaki oğlum Yahya ise kayıp. Her hâlime hamdolsun…”

Aman Ya Rabbi, şu teslimiyete, sabra, tevekküle bakar mısınız?!

Elbette çok üzgündü ama sükûnetini asla yitirmemişti. Neredeyse tüm ailesi şehit olmuştu. Ama o asla taşkınlık yapmıyordu. Öfke, nefret, sitem, hakaret yoktu sözlerinde. Sadece Müslümanlığın izzet ve asaleti vardı duruşunda. Şüphesiz ki o da bilenlerdi.

***

Gazze’de son 1 hafta içinde 61’i çocuk, 34’ü kadın olmak üzere 200 Filistinli şehit oldu. Binlerce yaralı var. İsrail terör örgütü, işgal ve katliamlarına devam ediyor.

Ama bu son saldırılarda İsrail dâhil herkes şu gerçeği daha fazla fark etti: İsrail hızla sonuna doğru gidiyor. İşgal ve saldırılarını artırdıkça Filistin halkı “Ya özgürlük, ya şehadet!” diyerek dâvâsına daha fazla sahip çıkıyor.

Özgür Filistin ve kutsal Kudüs dâvâsı, şehit verdikçe büyüyor. Ve İsrail, ilerledikçe aslında kaybediyor. Filistin halkı, genci yaşlısı, kadını çocuğu ile kıyama kalkmış hâlde kendisini bu dâvâya adamış. Biz diğer Müslümanlar dâvâmızı ve hakikati unuttuk. Bir avuç Filistin halkı bu dâvâya sahip çıkıyor. Biz diğer Müslümanlar kendimizi ve çocuklarımızı Batılıların özendirmesi ile X, Y, Z, alfa kuşağı olarak yetiştiriyorken, onlar kendilerini ve çocuklarını cihad ve şehadet kuşağı olarak yetiştiriyor. Biz diğer Müslümanlar kendimizi ve çocuklarımızı bu sahte dünyanın geleceğine hazırlarken, onlar kendileri ve çocuklarını ahirete ve Cennet’e hazırlıyor.

Bu bir avuç Müslümanın teslimiyeti, tevekkülü, sabrı ve mücadelesi, bize kaybettiğimiz imanımızı, inancımızı, izzet ve şerefimizi, cihad şuurumuzu, hak dâvâmızı yeniden hatırlatır inşaallah.