“Ey İsrailoğulları!”

“Bu mîsakı kabul eden sizler, (verdiğiniz sözün tersine) birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmak size haram olduğu hâlde (hem çıkarıyor, hem de) size esirler olarak geldiklerinde fidye verip onları kurtarıyorsunuz. Yoksa siz Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaydık, kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir.” (Bakara, 85)

KONU İsrailoğulları olduğunda en doğru sözlerin Rabbimize ait olduğu kesinlik arz eder. Biz de Allah’ın (cc) ayetlerine müracaat etmeyi en doğru yol görerek ayetlere müracaat ettik.

Kur’ân-ı Kerîm’de pek çok ayet var onlarla ilgili, ancak Bakara Sûresi’nden aşağıya alıntıladığımız ayetlerin meramımızı anlatmaya yeteceğini düşünüyoruz. Dedem rahmetli, “Bir derdin, bir sıkıntın varsa, Kur’ân’dan rastgele bir yer aç, bakalım ne diyecek” derdi, ben de bu yönteme müracaat ettim, takdirlerinize sunuyorum.

Allah’a emanet olunuz… 

***

83. Vaktiyle Biz, İsrailoğullarından, ‘Yalnızca Allah’a kulluk edeceksiniz; ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz’ diye söz almış ve ‘İnsanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin’ diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.

84. (Ey İsrailoğulları!) Birbirinizin kanını dökmeyeceğinize, birbirinizi yurtlarınızdan çıkarmayacağınıza dair sizden söz almıştık. Her şeyi görerek, sonunda bunları kabul etmiştiniz.

85. Bu mîsakı kabul eden sizler, (verdiğiniz sözün tersine) birbirinizi öldürüyor, aranızdan bir zümreyi yurtlarından çıkarıyor, kötülük ve düşmanlıkta onlara karşı birleşiyorsunuz. Onları yurtlarından çıkarmak size haram olduğu hâlde (hem çıkarıyor, hem de) size esirler olarak geldiklerinde fidye verip onları kurtarıyorsunuz. Yoksa siz Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaydık, kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir.

86. İşte onlar, ahirete karşılık dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden ne azapları hafifletilecek, ne de kendilerine yardım edilecektir.

87. Andolsun, Biz Mûsâ’ya Kitabı verdik. Ondan sonra art arda peygamberler gönderdik. Meryem oğlu Îsâ’ya da mucizeler verdik. Ve onu Rûhu’l-Kuds (Cebrail) ile destekledik. (Ne var ki) gönlünüzün arzulamadığı şeyleri söyleyen bir elçi geldikçe ona karşı büyüklük tasladınız. (Size gelen) peygamberlerden bir kısmını yalanladınız, bir kısmını da öldürdünüz.

88. (Yahudiler peygamberlerle alay ederek,) ‘Kalplerimiz perdelidir’ dediler. Hayır, küfür ve isyanları sebebiyle Allah onlara lânet etmiştir. O yüzden çok az inanırlar.

89. Daha önce kâfirlere karşı zafer isterlerken kendilerine Allah katından ellerindeki (Tevrat’ı) doğrulayan bir kitap gelip de (Tevrat’tan) bilip öğrendikleri gerçekler karşılarına dikilince onu inkâr ettiler. İşte Allah’ın lâneti böyle inkârcılaradır!

90. Allah’ın kullarından dilediğine peygamberlik ihsan etmesini kıskandıkları için Allah’ın indirdiğini (Kur’ân’ı) inkâr ederek kendilerini harcamaları ne kötü bir şeydir! Böylece onlar, gazap üstüne gazaba uğradılar. Ayrıca kâfirler için alçaltıcı bir azap vardır.

91. Kendilerine ‘Allah’ın indirdiğine iman edin’ denilince, ‘Biz sadece bize indirilene (Tevrat’a) inanırız’ derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Hâlbuki o Kur’ân, kendi ellerinde bulunan Tevrat’ı doğrulayıcı olarak gelmiş hak kitaptır. (Ey Muhammed!) Onlara, ‘Şayet siz gerçekten inanıyor idiyseniz, daha önce Allah’ın peygamberlerini neden öldürüyordunuz?’ deyiver.

92. Andolsun, Mûsâ size apaçık mucizeler getirmişti. Sonra onun ardından zalimler olarak buzağıyı (tanrı) edindiniz.

93. Hatırlayın ki, Tûr dağının altında sizden söz almış, ‘Size verdiklerimizi kuvvetlice tutun, söylenenleri anlayın’ demiştik. Onlar, ‘İşittik ve isyan ettik’ dediler. İnkârları sebebiyle kalplerine buzağı sevgisi dolduruldu. De ki, ‘Eğer inanıyorsanız, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!’.

94. (Ey Muhammed, onlara,) ‘Şayet (iddia ettiğiniz gibi) ahiret yurdu Allah katında diğer insanlara değil de yalnızca size aitse ve bu iddianızda doğru iseniz, haydi ölümü temenni edin (bakalım)’ de.

95. Onlar, kendi elleriyle önceden yaptıkları işler (günah ve isyanları) sebebiyle hiçbir zaman ölümü temenni etmeyeceklerdir. Allah zalimleri iyi bilir.

96. Yemin olsun ki, Sen onları yaşamaya karşı insanların en düşkünü olarak bulursun. Putperestlerden her biri de arzular ki, bin sene yaşasın. Oysa yaşatılması hiç kimseyi azaptan uzaklaştırmaz. Allah onların yapmakta olduklarını eksiksiz görür.

97. De ki, ‘Cebrail’e kim düşman ise şunu iyi bilsin ki, Allah’ın izniyle Kur’ân’ı Senin kalbine bir hidayet rehberi, önce gelen kitapları doğrulayıcı ve müminler için de müjdeci olarak o indirmiştir.

98. Kim Allah’a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail’e ve Mikâil’e düşman olursa bilsin ki, Allah da inkârcı kâfirlerin düşmanıdır.

99. Andolsun ki, sana apaçık ayetler indirdik. (Ey Muhammed!) Onları ancak fasıklar inkâr eder.

100. Ne zaman onlar bir antlaşma yaptılarsa, yine kendilerinden bir grup onu bozmadı mı? Zaten onların çoğu iman etmez.

101. Allah tarafından kendilerine, yanlarında bulunanı tasdik edici bir elçi gelince Ehl-i Kitap’tan bir grup, sanki Allah’ın Kitabını bilmiyormuş gibi onu arkalarına atıp terk ettiler.

102. Süleyman’ın hükümranlığı hakkında onlar, şeytanların uydurup söylediklerine tâbi oldular. Hâlbuki Süleyman büyü yapıp kâfir olmadı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Babil’de Hârut ile Mârut isimli iki meleğe indirileni öğretiyorlardı. Hâlbuki o iki melek, herkese, ‘Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olmayasınız’ demeden hiç kimseye (sihir ilmini) öğretmezlerdi. Onlar, o iki melekten, karı ile koca arasını açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah’ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fayda vereni değil de zarar vereni öğrenirler. Sihri satın alanların (ona inanıp para verenlerin) ahiretten nasibi olmadığını çok iyi bilmektedirler. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kötüdür! Keşke bunu anlasalardı!

103. Eğer iman edip kendilerini kötülükten korusalardı, şüphesiz Allah tarafından verilecek sevap daha hayırlı olacaktı. Keşke bunları anlasalardı!

113. Hepsi de kitabı (Tevrat ve İncil’i) okumakta oldukları hâlde, Yahudiler, ‘Hıristiyanlar doğru yolda değillerdir’ dediler. Hıristiyanlar da, ‘Yahudiler doğru yolda değillerdir’ dediler. Kitabı bilmeyenler de birbirleri hakkında tıpkı onların söylediklerini söylediler. Allah, ihtilâfa düştükleri hususlarda kıyamet günü onlar hakkında hükmünü verecektir.

114. Allah’ın mescitlerinde O’nun Adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır? Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. (Başka türlü girmeye hakları yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır.