Evliliği kolaylaştırmak-3

Bugüne kadarki çalışmaları, sadece iş hayatında aktif olan hanımlara dönük bulunan Aile Bakanlığımız, evde sabahtan akşama kadar çalışmalarına rağmen bu gayretleri çalışmadan sayılmayan, sadece ev hanımlığı yapanlar -ki günümüzde en zor işlerden biridir ve takdir edilmesi ve desteklenmesi gereken bir durumdur- AK Parti iktidarında da hiç desteklenmeyen bir çoğunluktur.

EVLİLİĞİ kolaylaştırmak neden gündemimiz ve derdimiz olmalı, sorusuna gelince… Eğer olması gerekeni kolaylaştırmayıp zorlaştırırsanız istemediğiniz ve istemeyeceğiniz şeyler ortaya saçılır. 

Zaten ülkemizde “yeminli” evlilik düşmanları var. Bizim içimizde de bilerek veya bilmeyerek onlara çok iyi destek veren hiç de azımsanamayacak sayıda insan var.

Yeminliler, önceleri evliliği düşüremeyeceklerini bildiklerinden ya da ne koparırlarsa kâr saydıklarından nüfusumuzu azaltmak için müthiş kampanyalar yaptılar. Kürtajın serbest olmasını sağladılar. Ve ülke nüfusunun çoğalma hızını ve çocuk sayısının düşüklüğünü sağlamak için yurt içinden ve yurt dışından maddî ve manevî destekler aldılar. 

Ülkemizin anlı şanlı zenginleri ülke nüfusunu düşürmek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Evliliği, özellikle de erken evliliği kötülediler. Erken evlilik yapan insanların yuvalarını dağıttılar. Babalarını adi birer suçlu gibi hapislere attılar, onları “tecavüzcü” kategorisine soktular. Ve bu insanlar Allah’ın emri ve Peygamberin sünnetini uyguladıkları için cezalandırdılar. Bu insanlar hâlâ hapishanelerde. Eşleri olan hanımlar ise çocukları ile zor durumda ortada kaldılar. Bazılarının aileleri dağıldı, çoğu da ailesini bir arada tutmaya ve birçok sıkıntıya rağmen çocuklarını babasız büyütmeye çalışıyorlar. 

Şer cephesinin başarısından bahsettim buraya kadar. Ne yazık ki bilerek veya bilmeyerek bizim insanlarımızdan da büyük bir kitle bunlara yardım ve yataklık etti. 

Peki, bu zaman zarfında bizler neler yaptık? Nerede ise hiç, diyeceğimiz şekilde pek bir şey yapamadık. Bu uğurda gerçekten mücadele veren ve vermeye çalışan çok küçük bir azınlığımız var, onların önünde saygıyla eğiliyor ve onları tebrik ediyorum. Benden büyük iseler ellerini öpmek istiyorum. Benden küçük iseler hepsinin önünde ceketimi ilikliyor, saygı gösteriyor, takdir ediyorum. 

Bu ülkenin yani Anadolu insanının büyük bir çoğunluğu sustu ve bu konuyu hiç dert edinmedi. Çevresine bile bu derdin büyüklüğünü anlatmadı, anlatamadılar. 

Malûm zihniyete destek verenler elbette ki ahirette onlarla haşr olacaklardır. Buna susanların ahiretteki hükmü ise beni aşar. 

Bir susmak, bir de bu konu ile ilgili hiçbir derdi olmamak var. Bence ikincisi daha büyük bir sıkıntı. Derdiniz ve sıkıntınız yoksa zaten otomatikman susarsınız veya hiçbir hareketiniz olmaz. Sadece seyredersiniz olup biteni. Tâ ki herhangi bir taraftan canınız yanana kadar…

Ülke nüfus artışının ne düzeylere indiği konusunda bilgisi olanınız var mı bilemiyorum. Tabii ki vardır ancak çok azınlık olduğunu düşünüyorum. Şu anda ülke nüfusumuz olması gereken seviyenin altında, yani eksilerde seyrediyor.  Nüfusumuz 100 yıldır ilk defa eksiye düştü, daha vahimi ise hızla düşmeye devam ediyor olması. Tabii, bu nüfus, topraklarımıza fazla, ülkemiz için iyi değil diye kendini paralayanlardan, dikkatinizi çekiyorsa hiç ses çıkmıyor. Çünkü onlar gizli gizli ellerini ovuşturuyorlar. Köşelerinde, inlerinde kutlamalar yapıyorlardır emin olun. 

Peki, bizler ne yapıyoruz? 

Acilen Sayın Cumhurbaşkanımız, iktidar partisi ve MHP’nin de desteği ile bir kanun çıkarıp erken evlilikten dolayı zindanda yatanlar affedilmeli. 

Bunun tespitinin zor olduğunu zannetmiyorum. Önce bu durumda olanlar net bir şekilde tespit etmelidir. Sonra da kanun çıkarılmalıdır, mağduriyet olmasın ve tecavüzcüler bu işten kârlı çıkmasın diye. 

Sonra bu fesat dairenin tersine dönmesi için ellerinden ne geliyorsa yapmaları icap eder. Şu anda 3 çocukla ilgili bir çalışma yapılıyor. Bu çok iyi ancak nasıl çıkacağı daha çok önemli. 

Kanun çıktıktan sonra düzeltmesi çok zor ve yıllar alır. Bir de kanun bazı gurupların baskısı ile yetersiz (kadük) çıkarsa hiçbir işe yaramaz.

Ayrıca bugüne kadar fiili olarak iş hayatına katılmayan ev hanımları ile ilgili projesi olmayan Aile Bakanlığımız bu konuda ne yapacak?

Bugüne kadarki çalışmaları, sadece iş hayatında aktif olan hanımlara dönük bulunan Aile Bakanlığımız, evde sabahtan akşama kadar çalışmalarına rağmen bu gayretleri çalışmadan sayılmayan, sadece ev hanımlığı yapanlar -ki günümüzde en zor işlerden biridir ve takdir edilmesi ve desteklenmesi gereken bir durumdur- AK Parti iktidarında da hiç desteklenmeyen bir çoğunluktur. 

Onlar, her türlü teşvike ve yönlendirmeye rağmen iş hayatına girmeyerek sadece ülkesine evlat yetiştirmeyi kendilerine şiar edinen hanımlardır. Onlarla ilgili ne yapacağız bilmiyorum, çünkü bugüne kadar hiç ama hiçbir şey yapılmadı. Hep hor ve hakir görüldüler. 

Sayın Cumhurbaşkanımızın 35 yaş altı yeni evlenen bireylere 150.000 TL’lik kredi vadi de şu an için sadece deprem bölgeleri için yürürlüğe girdi. Ülkemizin tamamı için ne zaman yürürlüğe gireceği bilinmiyor. Bunu yüksek sesle dillendiren de yok.

Şu anda üzerinde çalışma yapılan üç çocuklu annelere aylık bir ücret uygulaması da üç çocukla sınırlı olarak düzenlenirse o da sıkıntılı bir durum olacak. Mutlaka bu çalışmaya 4, 5 hatta 6 çocuklu olanlar da eklenmelidir. Bunun dışındaki palyatif tedbirlerle nüfusumuzu artırmamız pek mümkün gözükmüyor. 

Bir dostumla konuştuğumda iki evladının da evli olduğunu ve ancak her iki evladının da birer çocukları bulunduğunu söylemişti. Bu da yüzde 50 eksi nüfus artışı demektir. 

Ne yazık ki ülkemizin konuyla alakalı görünen manzarası böyle. Bundan sonra da anne adaylarını çalışma hayatına teşvik edersek olacağı da zaten bu, bundan ileriye gitmesi de mümkün değil. 

Aşağıda paylaşacağım bazı istatistiki veriler, ülkemizdeki nüfus artışı ve nüfusun yaşlanması vahametini gözler önüne sermektedir. 

2008-2009 yılında ülke nüfusumuzun artış oranı yüzde 14,1, 2009-2010 aralığında 16’ya yükseliyor, 2011-2012 yıllarında 14,1 seviyelerine iniyor. 2018-2019 aralığına kadar düşüş ve artış eğilimleri sonucu 13-14 seviyelerini muhafaza ediyor, 2019/2020 arası nüfus artış oranları 5,1’lere kadar geriliyor.  2023 yılına gelindiğinde bu oran ne yazık ki yüzde 1,1’lere kadar düşüyor.

2007 yılında ülke nüfusumuzun yoğunluğu 0-29 yaş aralığında. 2023 yılında ise bu yoğunluk 0-44 aralığına yükselmiş.

Yıllar itibarıyla Türkiye’nin ortalama yaşı 1935 yılında 19, 2018 yılında 28,5’e ve 2020 yılına gelindiğinde ortalama yaş hızlı bir artışla 33’e yükselerek istenmeyen bir seviyeye ulaşmış.

Türkiye’nin yıllar itibarıyla tek kişilik hane halkı sayısı da vahim boyutlarda… 

Tek kişilik hane sayısı 2014-2.931.085 iken, 2018 yılında 3.730.505 haneye, 2021 yılında ise 4.781.600 haneye ulaşarak 2014-2021 arası yüzde 61 artış olmuş tek kişilik hane sayısında. Toplam olarak bu artış, 2014-2023 arası büyük ihtimalle yüzde yüzü aşmıştır. 

Türkiye’nin nüfusu 2007 yılı ile 2019 yılları arasında istikrarlı bir artışla 70,6 milyondan 83,2 milyona doğru yükseliş göstertmiş, 2019/2020 yıllarında bu artış sekteye uğramış. 2022 yılına kadar yine artış var ancak 2022-2023 yıllarında ise nerede ise nüfus sabit kalmış. 2022 yılında 85,3 milyon, 2023 yılında 85,4 milyon. 

Bu istatistik rakamlarını daha da çeşitlendirmemiz mümkün ancak bu kadarı zannederim yeterlidir. Ülkemizin nüfus artışındaki düşüşü ve ülke nüfusunun içindeki ileri yaşlı sayısının çoğalmasını görmek açısından açık bir tablo var.

Rakamlar ortada ve bu rakamlar ülkemizin geleceği için çok vahim.

Bu vahim tablodan her kime ne sorumluluk ve görev düşüyorsa herkes sorumluluğu ve görevi ile ilgili yapması gerekeni acilen yapmalıdır. Bizler de ferden ferda evlilikleri artırıp nüfusun durağandan artıya dönmesini sağlamalıyız.   

Bir sonraki yazımda inşaallah önerilerimi sunmaya çalışacağım. Her kesin de bu hususta, neler yapabilirim, diye kafa yorup, düşündüklerini hayata geçirebilmek için zihinsel mesai harcaması en büyük temennim ve beklentimdir.