Evde “Şşş! Kızlar Bağırmaz” ile Sevginin Gücü’nü temâşâ

Çoğumuz evlerde sıkılıyor ve bir uğraş bulamıyor, bu nedenle de günün büyük bölümünde dizi ya da film izliyor. Ben de bu gerçekten yola çıkarak hafta sonunu evlerinde geçirecek olanlar için bazı film önerilerinde bulunacak, bunu yaparken film sektörünün yükselen yıldızları Hint ve İran sinemasından iki örneğe değineceğim…

SON günlerde hem Devlet yetkilileri, hem de bilim insanları, “Hayat eve sığar” ve “Evde kal” mottosu eşliğinde, mecburî nedenler dışında kimsenin dışarı çıkmaması gerektiğini ısrarla söylüyorlar. Zaman zaman bazı aksaklıklar olsa da insanımız bu çağrılara olabildiğince uymaya çalışıyor.

Baharın kapımızı araladığı şu günlerde yeşilin ve çiçeklerin binbir tonu ve kokusu hepimizi dışarıya çağırıyor. Güneş hepimizi dışarı çıkmak üzere kışkırtıyor. Çoğumuz evlerde sıkılıyor ve bir uğraş bulamıyor, bu nedenle de günün büyük bölümünde dizi ya da film izliyor.

Ben de bu gerçekten yola çıkarak hafta sonunu evlerinde geçirecek olanlar için bazı film önerilerinde bulunacak, bunu yaparken film sektörünün yükselen yıldızları Hint ve İran sinemasından iki örneğe değineceğim…

Önereceğim ilk film, İran sinemasının önemli yapımlarından biri olan “Şşş! Kızlar Bağırmaz” veya diğer bir adıyla “Şşş! Kızlar Çığlık Atmaz” filmi…

2013 yapımı filmde Şahap Hüseyni (Shahab Hossaini), Tennaz (Tannaz) Tabatabai, Babek Hamidian ve Sitare İskenderi gibi İran sinemasının önemli oyuncuları rol alıyor.

İstismarın getirdiği derin psikolojik yırtılmalar ustalıkla işlenmiş

Bu film, çocuk istismarının psikolojik etkilerine dair izleyebileceğiniz nadir filmlerden biri. Filmi izlerken körpe bedenlerin duyduğu acıyı, çâresizliği ve ürpertiyi iliklerinize kadar hissediyorsunuz.

Film, düğün hazırlığı yapan Şirin’in fotoğraf çekimi için kendisini dışarıda bekleyen nişanlısının yanına kanlar içerisinde varması ile başlıyor…

Şirin kapıcıyı öldürmüştür. Üstelik adamı tanımamaktadır. Dolayısıyla cinayeti neden işlediği ilk başta anlaşılamaz. Üstelik Şirin olaydan sonra hiç konuşmaz. Şirin’in cinayeti niye işlediğinin peşine düşen nişanlısı, Şirin’e dair daha önce bilmediği gerçeklerle karşılaşır.

Şirin daha önce iki kez nişanlanmış, intihara kalkışmış ve akıl hastanesinde yatmıştır. Şirin’i savunmak için tutulan avukat, Şirin’in cezaî ehliyetinin olmadığına dair rapor almak isteyince Şirin konuşmaya başlar ve cinayeti neden işlediğini anlatır.


Cinayetin altında büyük bir dram vardır. Küçük yaşta uğradığı tacizden dolayı travmalar yaşayan bir çocuk, “El âlem ne der?”, “Başkaları bize ne gözle bakar?” gibi toplumsal baskılar nedeniyle sesini ailesine dahi duyuramaz. Yaşadığı travmanın ağır yükünden kurtulmak için el uzattığı ailesi ve öğretmeninin kayıtsızlığı, Şirin’in yaşadığı psikolojik yırtılmayı derinleştirir. Topluma karşı rezil olma duygusu nedeniyle Şirin’e yapılanları görmezlikten gelen ailesi, olayı âdeta geçiştirir. Yani Şirin’e kulak dahi asmazlar. Şirin’in cinayetten sonra savunma dahi yapmayıp sessiz kalışı, çocuk yaşta sesini duyuramamasının bir sonucu.

Ailelerin toplum baskısı yüzünden istismarları nasıl örtbas ettikleri, filmde mükemmel bir şekilde işlenmiş. Çocukların psikolojik gelişiminde ailenin nasıl roller üstlendiğine dair filmin alt metninde, kendinize pay çıkaracağınız harika anlatımlar var.

Filmde Şirin’i savunan avukatın müdafaası da meseleye o kadar başka bakış açılar getiriyor ki yaşadığınız duygu heyelanı içerisinde rûhunuzun menfezlerinde ve zihninizde bambaşka düşünceler ve sahneler beliriyor.

Çocuklarının sadece maddî ihtiyaçları ile ilgilenen ve onların rûhî gıdalarının neler olduğunu dahi merak etmeyen ailelerin, istismara uğramış çocukların kâbuslarına nasıl kayıtsız kaldıklarına şâhitlik edeceğiniz filmde, bu kâbusların nasıl sonuçlar doğurduğuna dair filmin alt metininde o kadar mükemmel anlatımlarla karşılaşacaksınız ki rûhunuzun irkildiğini, etlerinizin söküldüğünü hissedecek ve içinizde kabaran öfkeyi kontrol etmekte zorlanacaksınız.

Film ülkemiz televizyonlarında yayınlandı mı hatırlamıyorum, ama evde vakit geçirdiğiniz bugünlerde izleyebileceğiniz ve sizi dünyanın boğucu gündeminden bir nebze olsun uzaklaştırıp farklı dünyalara götürecek bir film.

İzlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum!

Ötekileştirilmiş hayatlar, gerginlikler ve ayrılıkları bitiren formül: Sevgi

Önereceğim ikinci film ise, ülkemizde de çok sayıda hayranı bulunan Hint sinemasının yakışıklı aktörü Selman Khan’ın başrollerinde oynadığı, dilimize “Sevginin Gücü” diye çevrilen ve orijinal adı “Bajrangi Bhaijiaan” olan 2015 yapımı Hint filmi…  


Film, işitme engelli, Pakistanlı küçük bir kız olan Shahida ile onu ailesine kavuşturmaya çalışan Hindistanlı Pavan’ın hikâyesini anlatıyor.

Tedavi olmak için Hindistan’a giden Shahida ya da diğer adıyla Munni, yolculuk sırasında kaybolur. Tek başına sokaklarda dolaşan Shahida, Pavan ile tanışır ve aralarında tarifi zor bir sevgi bağı oluşur.

Shahida’yı evine kavuşturmaya karar veren Pavan, daha sonra Shahida’nın Müslüman olduğunu öğrenecektir. Kendisi katı bir Hindu tarikatına mensup olan Pavan, buna rağmen Shahida’yı ailesine kavuşturmaya karar verir. Bunun için uzun bir yolculuğa çıkarlar. Yolculuk esnasında bir sürü problemle karşılaşsalar da aralarında oluşan sevgi bağı, bu sorunları aşmaya yetecektir.

Hindistan ile Pakistan arasındaki gerilimin sıradan hayatlara yansımaları ve iki toplumun inançları sonucu oluşan karşıtlıklarının doğurduğu sonuçlar, filmin alt metninde oldukça ustalıkla işlenmiş.

Ayrıca inançların hem toplum, hem de insan hayatında ne kadar önemli olduğu da yine filmin alt metninde kendine yer bulmuş.

Azımsanmayacak sayıda insan, kendinden olmayan, kendi gibi konuşmayan, kendi gibi inanmayanları öteki olarak görür. Onu hiç tanımasa bile sırf öteki gördüğü için dışlar. Kendinden gördüğü kişilerin hatâ ve günahlarına karşı ise olabildiğince toleranslıdır. Bu bağlamda karşıtlıklar ve ötekiler üzerinden inşâ edilmiş hayatların ve zorlukların sevgi ile aşılabileceğini çok güzel bir şekilde anlatan bu filmi izlerken gözyaşlarınıza hâkim olamayacağınız çok sayıda sahne ile karşılaşacaksınız.

Pakistan ve Hindistan toplumlarında ayrılıklar üzerine inşâ edilen korkuların insanların hayatlarına nasıl etki ettiğini ve bazen bu korkuların istemeden insanlara yanlış şeyler yaptıracağına dair ustaca işlenmiş detayların yer aldığı filmde sevgi ile bu korkuların aşılabileceği gösteriliyor.

Yanlış hatırlamıyorsam, filmin Türkçe dublajı ülkemizde yayınlandı. Ama ben her iki filmi de önceki yıl altyazılı olarak izlemiştim. En kısa sürede yeniden izleyeceğim.

Siz de öyle yapın!

Evde kalın ve bu güzel filmleri temâşâ etmeyi unutmayın!

Evde kaldığımız şu günlerde güzel film arayışında olanlar için film önerilerinde bulunmaya devam edeceğim…