Ersan Şen’in suçu ne?

Film daha yeni başlıyor. Siz bu arada biraz soluklanın, patlamış mısır alın isterseniz. Tekrar yerinize oturana kadar, bu vurdu kırdılı filmin yeni bölümü başlamış olacak. Bakanlık ve milletvekilliği pazarlıkları başlasın, daha neler görecek bu gözler!

BİR arkadaşı Temel’den yardım istemiş, “Bir baksana, sinyal çalışıyor mu?” demiş. Temel arabadan inmiş, sinyalleri kontrol etmiş: “Çalışayi, çalışmayi, çalışayi, çalışmayi…”

Geçen hafta Meral aplanın masayı devirdiğini söylediğim yazımın mürekkepi kurumadan, aplamız masaya geri dönüverdi.

Oysa Meral apla, sadece masayı devirmekle kalmamış, muhataplarını kavgada bile söylenmeyecek ağır sözlerle yerden yere vurmuştu.

CHP kanadı ise bu ağır sözlere daha ağırları ile mukabelede bulunmuş, bir kadına, bir anneye edilebilecek en ağır hakaretleri çekinmeden ortalığa kusmuştu.

Fazıl Say’ın bir sanatçı inceliği ile kaleme aldığı “Sifonu çek. Gitsin” tavsiyesi, mezkûr hakaretlerin en hafiflerinden sadece birisi. Diğerlerini burada yazmama imkân bile yok.

Siyaset biraz da böyle bir şey. O masayı kuranlar, bugünlere kadar getirenler, ne yaparlar ederler, dosyalarını, ses kayıtlarını ortaya dökerler, maruz kaldığın onca hakaretten sonra tekmeleyip devirdiğin masayı yeniden düzeltme, sarı bezle tozunu alma, masa örtüsünü serme görevini yeniden sana verirler Meral apla.

“Kazanamayacak aday” dediğin adamı da ortak adayınız diye kabul ettirirler.

*

Ha, Meral apla masaya geri döndü diye geçen haftaki yazımızı tekzip edecek değiliz.

Sanmayınız ki masa tekrar eski hâline geldi, muntazaman onarıldı.

Durumu “kırılan vazo” örneği ile açıklamak isterdim lâkin bu misal çok eskitildi. Bunun yerine “Masanın kırılan ayağı şeffaf bant ya da 404 ile yerine monte edildi” demek istiyorum.

Masaya ümit bağlayanların yerinde olsam artık o masaya hayatta güvenmezdim. Masa basit bir çarpmada, hafif bir darbede yeniden yerle yeksan olmaya namzet görünüyor.

Kemal abimizin adaylığı açıklanırken Meral aplanın suratındaki tiksinti ve öfkesini ortaya koyan o ifade, yapacaklarının, hatta yapabileceklerinin teminatıdır.

Film daha yeni başlıyor. Siz bu arada biraz soluklanın, patlamış mısır alın isterseniz. Tekrar yerinize oturana kadar, bu vurdu kırdılı filmin yeni bölümü başlamış olacak.

Bakanlık ve milletvekilliği pazarlıkları başlasın, daha neler görecek bu gözler!

Bunu öngörmek için siyaset ya da vücut dili uzmanı yahut müneccim olmaya bile gerek yok. Ortalama bir zekâya sahip olmak ziyadesiyle kâfidir.

*

Çadırın (affedersiniz masanın) bu hâlini görünce Erdoğan’ın ne büyük bir lider ve Türk siyasetinde ne kadar alfa bir karakter olduğunu bir kez daha anlayabiliyoruz.

Hem CHP, hem de İP kanadının onca hakareti sineye çekmesini…

“Yenilgi yenilgi büyüyen küçük hesapların yapıldığı kumar masasına” Meral aplanın “noter” olarak yeniden oturmasını…

Yıllarca başörtü zulmüne ait her zulmümün altında imzası bulunan Kemal abiye SP’li kardeşlerimizin “Mücahit” yakıştırması yapmasını…

“Mücahit” Kemal’in konuşmasında Beraat Kandili kutlamasını ve konuşmasını “Haydi bismillah” diye bitirmesini…

Halil İbrahim sofrasının başköşesine oturtulan HDP’ye hiçbir sofra sahibinin gıkını çıkaramamasını…

Terörist Demirtaş’ın mahpushane mektubuna Meral aplanın okkalı bir cevap veremiyor olmasını…

Birbirini sevmeyen, hatta nefret eden genel müdürlerin inatla masaya yapışmış olmalarını…

Açıklayabileceğiniz tek sebep varsa, o da Erdoğan’ın büyüklüğüdür.

Bu amorf yapı seçime kadar sürekli “çalışayi, çalışmayi, çalışayi, çalışmayi” modunda olacaktır. Bu yazı yayına girene kadar masada yeni bir kriz çıkması işten bile değildir.

Bu ülkenin, önü tuzaklarla ve keskin virajlarla dolu bu çetrefilli yolda, bir çalışan bir çalışmayan sinyal lâmbasından ziyade, önüne çıkanları uzunlarını yakarak yoldan çekilmeye zorlayacak, gece karanlığını bile gündüze çevirecek neon farlara ihtiyacı olacaktır.

Anladınız siz onu!

*

Son sözümüz de, yeniden yedili, belki de dokuzlu olan masanın mensuplarına gelsin: Tamam, birbirinizden bu kadar nefret ediyorsunuz da Ersan Şen’in suçu neydi arkadaş?

Koskoca hukuk profesörünü 23 Nisan çocuğuna çevirdiniz ya! Koca adam, aday adaylığı koltuğunda 23 Nisan çocuğundan daha kısa oturdu. Harcadınız “cağnım” profesörü.

Bari adamcağızı da Adalet Bakanı yapsaydınız. Yahut ne bileyim, Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nün başına getirseydiniz…

Bir Ersan Şen kolay mı yetişiyor sanıyorsunuz?

Kalınız sağlıcakla efendim.