Ermenistan, Azerbaycan’a değil, Türkiye’ye saldırmıştır

Rusya ile doğal gaz anlaşmasının bittiği 2020 yılı itibarıyla Rusya’nın Türkiye doğal gaz pazarındaki payı yüzde 17’ye düşerken, Azerbaycan’ın pazar payı yüzde 33’e yükselmiştir. Azerbaycan’ı Türkiye’ye bağlayan doğal gaz, petrol ve tren hatları da Tovuz’dan geçtiğine göre, Ermenistan’ın neden Tovuz’u hedef seçtiği net bir şekilde anlaşılmaktadır!

12 Temmuz 2020 günü öğle saatlerinde, Ermenistan’ın Azerbaycan topraklarına Tovuz sınırında ânî ve sinsi bir saldırı düzenlemesi, üzerinde oldukça fazla soru işareti taşıyan bir durumdur!

Ermenistan’ın an itibarıyla içinde bulunduğu ekonomik ve askerî vaziyet, böyle bir saldırıya geçmek için kumar oynamaktan farksızdır. Hele Ermenistan’ın, 2016 Nisan ayında yaptığı benzer bir saldırıda Azerbaycan ordusu karşısında aldığı ağır darbe ve kaybettiği topraklara rağmen yapmasına bakılırsa, akıl ve mantık kuralları ile açıklamak oldukça zordur.

Nisan 2016 saldırısında Ermenistan’ın Azerbaycan ordusunun hışmından Rusya’nın araya girmesiyle kurtulması, hâfızalarımızdaki tazeliğini hâlâ koruyor. Kaldı ki, geçen dört yıllık süreçte Azerbaycan ordusu modern silahlara yatırım yaparak üzerine koymaya devam ederken, Ermenistan ordusu ise eski mekanik silahların altında gittikçe güç kaybederek etkisizleşti.

Pekâlâ, gerçekler bu kadar berrak ve tablo Ermenistan’ın aleyhine bir durumu gösterirken, Ermenistan hangi akla hizmet ederek böyle bir maceraya girişti?

Bu sorunun Ermenistan açısından hem iç faktörler, hem de dış faktörler bakımından iki cevabı vardır.

İçte, Aralık 2018’de Paşinyan’ın yönetime gelmesi, Sarkisyan ve Koçeryan gibi komitacı başkan tiplerinden sonra farklı bir beklenti oluşturdu. Ancak rejimin derin yolsuzluklar ve sürekli başarısızlıklarla aldığı yaralar kolay tedavi edilebilecek bir manzara sunmuyordu. Paşinyan’ın selefleri, böyle durumlarda işgal ettikleri Dağlık Karabağ’dan sınır ihlâlleri yaparak iç kamuoyunu susturuyorlardı.

Paşinyan onlara göre biraz daha aklı başında işler yapabilecek bir portre görüntüsü verdi. Lâkin hem tecrübesizliği, hem de bürokrasi ve ordunun Rusya güdümünde bir pozisyonda olması, Paşinyan için temel bir sorundu. Ermenistan içine Çarlık döneminden beri çöreklenen Rusya, bir asırdır, kullanışlı bir kukla olan Ermenistan’dan kolay vazgeçmezdi. Rusya’nın bu çöreklenme siyasetinden koskoca Ukrayna bile önemli bedeller ödeyerek zar zor kurtuldu. Kaldı ki, Ermenistan’ın Rusya’dan bağımsız olmak gibi bir derdi de yok.

Paşinyan’ın kısmen de olsa bağımsızlık arar gibi olması sonucunda Rusya, derhâl içteki mülkî ve askerî işbirlikçilerini harekete geçirerek malûm Tovuz saldırısına imza attı.

Saldırının asıl maksadı ne?

Rusya faktörü, Ermenistan’ı kilitleyen bir faktördür. Bu itibarla Rusya, Ermenistan için hem dâhilî, hem de hâricî bir aktördür. Öyle anlaşılıyor ki, Rusya, Paşinyan’ı istediği çizgiye gelmezse içten vurmaya hazırdır. Bu durumda Ermenistan’ın Rusya çıkarlarına uygun bir siyaset izlemesi kaçınılmazdır. Ancak bu çıkmaz, ekonomik kıskaçta boğulan Ermenistan’ı uzak olmayan bir tarihte kaçınılmaz olarak iflâsın eşiğine getirecektir.

Ermenistan’ın pekiyi renkler sunmayan iç manzarasının durumu kısaca bu minvâl üzeredir. Böyle giderse -ki gideceği anlaşılıyor- Paşinyan da, selefi komitacı başkanların ağzıyla konuşarak kendine bağlanan ümitleri boşa çıkaracaktır.

Ermenistan’ın, Azerbaycan’ın Tovuz bölgesine saldırısının ardında şimdilik üç siluet görünüyor. Bu siluetlerden en kesif ve koyu olanı Rus siluetidir. İkinci siluet ise yarı kesif bir mâhiyet gösteren Fransa, üçüncü ve flû siluet ise BAE’dir.

Bu siluetlere bakınca Ermenistan’ın hangi emellerin rüzgârıyla savrulduğu açıkça görülmektedir. Ermenistan’ı bu maceraya sürükleyen üç ülkenin de ortak bir dertleri var: Türkiye!

Suriye, Akdeniz ve Libya’da durduramadıkları Türkiye’nin dikkatini Azerbaycan üzerine yoğunlaştırarak Libya’dan mal kaçırmak hesabı yapıyorlar.

Bu hesapların analizine geçmeden önce, Ermenistan’ın bağımsızlığını kazanır kazanmaz Rusya tarafından kucağına bırakılan Dağlık Karabağ meselesine farklı bir açıdan bakmakta yarar var.

Bir kere Azerbaycan topraklarının yüzde yirmisi büyüklüğünde bir kara parçasının nüfussuz Ermenistan’ın eline verilmesi, onun lehine değil, aleyhine idi.

Şu gerçeği alenen söylüyorum: Karabağ, Ermenistan için bir kazanç değil, başına belâ olan büyük bir derttir! Ermenistan, bağımsızlığını kazandığından beri Karabağ açmazı ile yaşamakta ve bu açmaz yüzünden içte ve dışta müspet bir iş yapamaz pozisyonda beklemektedir.

Yöneticiler, halkı, “Karabağ elden gidecek ve ülke işgal edilecek” korkusuyla koyun gibi gütmekte ve bütün başarısızlıklarını bu korku ile örtmektedirler. Bu korkunun doğal bir sonucu olarak, ülke ekonomisinin kaymağını savaş lobisi olarak çalışan sivil ve askerî erkân yemektedir. Ne zaman bunalsalar, Karabağ’da üç beş askeri telef ettirerek içteki gevşeme eğilimi gösteren kamu desteğine tavan yaptırmaktadırlar.

Böylelikle Karabağ, Ermenistan’a hiçbir şey getirmediği gibi, elinde avucunda ne varsa alıp götürmekte ve ülkeyi âdeta bir kurt gibi kemirmektedir. Bu durumun sürdürülemez olduğunu gören kim olursa olsun, ifrat Ermeni milliyetçiliğinin ihanet algısıyla linç edilme korkusu yaşamaktadırlar.

Böyle hassas bir kamuoyu kimin işine gelir? Elbette o kamuoyunu kurgulayanların…

İşte bu aktörlerden Rusya, Suriye ve Libya’da Türkiye karşısında düştüğü konumdan dolayı kendi kamuoyunda sigaya çekilmeye başlayınca, hemen aklına kuklası olan Ermenistan geldi ve daha önce bu durumlarda başvurduğu bir hareket tarzı olarak Ermenistan’ı Azerbaycan topraklarına saldırttı!

Rusya’nın bu taş ile iki kuş birden vurmayı amaçladığı açıktı. Birincisi, Türkiye’ye Libya’dan Azerbaycan’a kadar uzanan uzun bir cephe açtırarak Türkiye’nin hareket kabiliyetini olabildiğince kısıtlamak ve rakip pehlivanı görece güçlü olduğu bir alana çekmekti. İkinci olarak ise, Türkiye pazarında yüzde ellilik garantili gaz pazar payının yüzde 33 ilâ 35’ini kaybetmesi ve bu kayıpların da Azerbaycan lehine olmasıdır. Öyle ki, Rusya ile doğal gaz anlaşmasının bittiği 2020 yılı itibarıyla Rusya’nın Türkiye doğal gaz pazarındaki payı yüzde 17’ye düşerken, Azerbaycan’ın pazar payı yüzde 33’e yükselmiştir.

Azerbaycan’ı Türkiye’ye bağlayan doğal gaz, petrol ve tren hatları da Tovuz’dan geçtiğine göre, Ermenistan’ın neden Tovuz’u hedef seçtiği net bir şekilde anlaşılmaktadır!

Rusya, içinde bulunduğu berbat durumdan kurtulmak için Ermenistan mârifetiyle Rus ruleti oynamakta, ancak her kumarbaz gibi kazandığını da kaybetme riski taşımaktadır.

Akdeniz ve Libya hezîmeti Kafkaslara taşınıyor!

Ermenistan’daki diğer gizli el Fransa’dır. Onun derdi de yine Ermenistan ve Azerbaycan değil, Türkiye’dir. Fransa, Libya’da en büyük kaybeden olarak Akdeniz’e düşmüş ve kurtulmak için sarılacak yılan aramaktadır. Aradığı yılanların en kullanışlısı, bir asırdır maceradan maceraya sürükleyerek helâk ettirdiği Ermenilerdir.

BAE’ye gelince… Ateş olsa cirmi kadar yer yakacak olan bu kukla devletçik, nerede Türkiye aleyhine bir dolap çevriliyorsa, elinde para çuvalları ile oraya koşmakta ve tezgâhın işlemesi için finansal destek sağlamaktadır. Onun korkusu ise, Türkiye’nin pek yakında uyandıracağı ümmet bilincinin kendini tükürükle boğacak olmasıdır!

Türkiye, kurbağa kadar cüsse ile boğalığa özenen bu devletçiğe kestiği faturaları şimdilik kasada bekletmektedir. Çok yakında BAE, bu faturaları Afrika ve Yemen’de ağır bir şekilde ödeyecektir. 

Türk devlet aklı her koldan işliyor!

İmdi, 12 Temmuz 2020’de Azerbaycan’a yapılmış görünen bu saldırı, bizzat Türkiye’ye yapılmıştır. Zaten Türk devlet aklı da bu saldırıyı böyle okudu. Önce Başkan Erdoğan, ardı sıra da Dışişleri, Millî Savunma ve Mâliye Bakanları, “Biz bir millet, iki devletiz” diyerek Türkiye’nin tüm imkânlarıyla sonuna kadar Azerbaycan’ın yanında olduğu gerçeğinin altını çizdiler.

Özellikle Başkan Erdoğan’ın, “Bu saldırı, Ermenistan’ın çapını aşar!” vurgusu, Ermenistan’ın ardındaki güçlere açık bir göndermeydi.

Aziz okuyucu, Türkiye, eski Türkiye değildir artık. Yeni bir Karabağ sendromu ve Hocalı Katliamı’nı sineye çekmez, çekemez! En gelişmiş silah sistemlerimizi Azerbaycan’ın emrine sunmaktan, gerekirse ordumuz ve halkımızla Azerbaycan cephesine koşmaktan asla çekinmeyiz.

Bu tavrımızın bir blöf olmadığını, Ermenistan sınırında F-16 ve SİHA’ları uçurarak dost düşman herkese gösterdik. Tekrar edeyim, Türkiye diplomatik bir dil ile “Azerbaycan’ın yanındayız” diyorsa, bu mottonun açılımı, “Azerbaycan saflarında savaşmaya hazırız” mesajıdır. Böyle bir savaşta kaybedenlerin Ermenistan ve tetikçileri olacağından asla şüphem yoktur.

Demem o ki, her kriz bir fırsat ile gelir ve her tuzak, bozulunca yeni imkân ve fırsatlar sunar. Şimdi Ermenistan ve arkasındakiler, Tovuz bölgesine saldırdılar ya, bırakınız oradan bir şey koparmayı, sürecin sonunda Dağlık Karabağ ve Nahcivan-Ermenistan arasındaki koridoru da kaybedeceklerdir. Bu da Türkiye’nin asırlık “Turan yolu” hayâlinin gerçekleşmesi anlamına gelir!

Türkiye nasıl ki yüz yıllık zincirleri kırıp sınırlarının dışına çıktıysa, Azerbaycan da asırlık zincirlerini kırarak kendi sınırlarının dışına çıkacaktır. Bunun için Türk savunma sanayii’nin en gelişmiş teknolojik ürünleri Azerbaycan’ın emrindedir. SİHA ise SİHA, füze ise füze, gemi ise gemi, HSS ise HSS, Atak ise Atak...

Türkiye artık bu saatten sonra Azerbaycan’ı müdafaa hattında tutmaz. “İki devlet bir millet” olan bu iki ülkenin ikincisi de savunma hattını sınırları dışında kuracaktır.

Azerbaycan, sınırlarının dışına çıkarsa ne mi olur? Evvelâ Nahcivan ile arasını kesen Ermenistan topraklarını -ki kadimde kendine aitti- geri alır ve Turan yolunu açar.

İkinci olarak, Kafkaslarda millî ve dinî uyanışı tetikleyerek Rusya’yı Moskova’ya hapseder.

Üçüncü olaraksa, Rusya ile beraber el altından Ermenistan’ı destekleyen takiyyeci İran’ın tuzaklarını bozar ve Kuzey Azerbaycan ile Güney Azerbaycan’ı birbirine bağlar, ortaya devasa bir Azerbaycan devleti çıkar!

Aziz okuyucu, tarih büyük Türk milletini yeniden terk ettiği coğrafyaya çağırıyor. Türklüğün yükselişi başlamıştır. Cenâb-ı Allah, bir millet ve medeniyetin yükselişini murâd edince ne onun yükselişini, ne de diğerlerinin çöküşünü hiçbir güç engelleyemez.

Atalarımız ne güzel söylemiş: “Bir tepe yıkılır, bir dere dolar.”

Vesselâm.