AZERBAYCAN ve Ermenistan
arasında iki haftayı aşkın bir süredir ciddî çatışmalar yaşanıyor. Çatışmalar 12
Temmuz’da Ermenilerin, Azerbaycan’ın Tovuz bölgesine saldırmasıyla başladı.
Azeri güçleri olaya ânında karşılık verdi.
İlk
ateşten sonra birkaç saat içinde çatışmalar iyice tırmandı. Karşılıklı topçu
atışlarıyla iyice doruğa çıkan çatışmalar sonucunda her iki taraf onlarca kayıp
verdi. Ertesi gün iki taraf da stratejik yerleri hedef almaya başladı.
Ermeniler Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin mühendislik altyapısını hedef
alırken, Azerbaycan güçleri de Ermenilerin bölgedeki stratejik noktalarında
bulunan askerî tesisleri vurdu.
Çatışmalar
başladıktan iki gün sonra hava unsurları devreye girmeye başladı. Azerbaycan
Hava Kuvvetleri’ne ait uçaklar sınırda uçuş yaparken, Ermeniler insansız hava
araçları ile keşif uçuşu yaptı. Azerbaycan, keşif uçuşu yapan bir Ermeni
insansız hava aracını düşürdüğünü duyurarak, düşürülen araca ait görüntüleri
yayınladı.
16
Temmuz’da düşürülen insansız hava aracının yanı sıra Ermenilere ait 1
elektronik harp üssü vuruldu.
Çatışmalar
17 Temmuz’da sakinleşmeye, bu arada dünya kamuoyu da ardı ardına açıklalar
yapmaya başladı. Rusya ve İran arabuluculuk teklifinde bulunurken, ülkemiz
Azerbaycan’a tam destek verdi. Ukrayna ve Moldova, Azerbaycan’ın uluslararası
alanda tanınan sınırlarında egemenlik ve toprak bütünlüğüne saygı temelinde
siyâsî çözüm çağrısında bulundu.
Dağlık
Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu örtük olarak dile getiren bu açıklamaya
Macaristan da benzer bir açıklamayla destek verdi.
Sorunun
en temelinde, Ermeni işgalindeki Karabağ sorunu olduğunu söylemeye bile gerek
yok. Uluslararası hukuka göre Azerbaycan toprağı olan Karabağ, çeyrek asırdan
daha fazla bir zamandır Ermeni işgali altında. Ayrıca Azerbaycan’ın toplumsal
hâfızasında derin izler bırakan Ermeni katliamlarının çıkış noktası olan
Karabağ sorunu nedeniyle taraflar zaman zaman çatışma noktasına geliyorlar.
Diaspora
her zaman devrede
Uluslararası
hukuk Azerbaycan’ın yanında olmasına rağmen Ermeni diasporasının yürüttüğü antipropaganda
nedeniyle Azerbaycan’ın haklı mücadelesi dünya kamuoyunda eleştirilere maruz
kalıyor.
Son
çatışmalardan sonra Ermeni diasporası, Azerbaycan’ı saldırgan ve işgalci
pozisyonuna düşürmek için var gücüyle çalışıyor. Öyle ki, ABD’li ünlü kadın
televizyon yıldızları bile televizyona çıkıp Azerbaycan aleyhine açıklama
yapıyorlar. Yani Ermeniler var güçleriyle kamuoyu algısını lehlerine
çevirebilmek için çaba gösteriyorlar.
Propagandanın
temelinde Ermenilerin barıştan yana olduğu, Ermenilerin Karabağ sorununu
barışçıl yöntemlerle çözmek istediği, buna mukabil Azeri tarafının uzlaşmadan
değil savaş yana olduğu, bu nedenle sürekli saldırılar gerçekleştirdiği, Ermenistan’ın
da kendini savunduğu tezi sistematik bir şekilde işleniyor.
Çatışmaların
hemen ardından Azerbaycan sokaklarında savaş çağrısı yapan göstericilerin
attığı sloganları da yürüttükleri antipropagandanın delili olarak gösteren
Ermeni diasporası böylece Azerbaycan’ı saldırgan taraf olarak dünyaya sunarken,
Ermenilerin Karabağ’da işgalci olduğu gerçeğini unutturmaya, hattâ dünya
ölçeğinde bunu kanıksatmaya çalışıyorlar.
Ermeni
stratejisinin temelinde anti-Türkiye propagandası var
Azeri
tarafını bu şekilde suçlu göstermeye çalışan Ermeni diasporası, ülkemizi de bu
kara propagandanın içine çekmekten geri durmuyor.
Ülkemizin
terörü ortadan kaldırmak, barışı korumak ve bölgedeki istikrarı sağlamak için
Suriye, Libya ve Kuzey Irak’ta yürüttüğü çalışmaları işgalcilik olarak
tanımlayan Ermeni diasporası, Azerbaycan’ın saldırgan tutumunun arkasında
ülkemizin olduğu, Azerbaycan’ın ülkemizden ilham alarak Ermenilere saldırdığı
propagandasını yapıyor.
Ayrıca
Ayasofya’nın camiye çevrilme kararının Hıristiyan dünyasına atılan bir tokat
olduğu propagandasıyla Hıristiyan ülkelerin kendi saflarında yer almaları
gerektiğini kamuoyunda işliyorlar.
Yani
Ermeni diasporası, sadece Azerbaycan’ı hedef almıyor, Azerbaycan’ın en büyük
destekçisi olan ülkemizi de hedef alıyor. Bunu yaparken, Batı dünyasını yanına
çekebilmek için dinî hassasiyetlere oynuyor.
Diasporanın
propagandası bununla da sınırlı değil. Azeri tezlerinin Kafkasya’da hayata
geçmesinin Türkiye’ye yarayacağını dile getiren diaspora, Türkiye’nin etki alanını
Kafkasya ve hattâ ötesine geçirerek Türkî cumhuriyetlere doğru genişleteceği, Moğolistan’dan
Cebel-i Tarık’a kadar uzanan geniş bir koridorda ülkemizin etkisinin artacağı
ve bunun Batı’nın çıkarlarına aykırı olduğu tezini işleyerek Batı’yı kendi
saflarına çekmeye çalışıyor.
Bunu
kısmen başarsalar da son yıllarda yurtdışında organize olan vatandaşlarımız ve
onların yaptığı çalışmalarla Ermeni diasporası, Fransa ve ABD dışında eski
gücünden uzak.