Erdoğan istismarcıları

Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu istismarcılık tablosundan haberdar mı ve ne düşünüyor, ne plânlıyor ve 24 Mart’taki Olağan Genel Kongre’de buna ilişkin bir operasyon, teşhis, tedavi niyeti var mı? Bu sosyoloji içinde sürüklenen fakat muhalif veya yanlı olsa da Erdoğan istismarcılığına başvurmamış, kendi fikri, projesi, emeği, hedefiyle yaşayan ve hep halka giden insanlar, acaba 2023 için nasıl bir örgütlenme içindeler ve Sayın Erdoğan bu hareketlenmelerden haberdar mı?

İSTİHBARATÇILIĞIN en önemli çalışmalarından biri, “arama motoru” diyebileceğimiz bilgi(yi) yakalama, depolama ve daha sonra onu kullanmaktır.

Örneğin Google bir arama motorudur ve ABD istihbaratı, siz bu arama motoruna girdiğinizde (özellikle seçtiği bazı kelimeleri kullanıyorsanız) otomatik olarak takibe alınıyorsunuz.

Ülkemizde her partinin kendi içinde örgütlediği dijital veya istihdam edilmiş canlı arama motorları var. Örneğin, Erdoğan’ı eleştiren, yeren cümle kuran biri, istihdam edilmiş canlı arama motorlarına takılabilir. Canlı arama motorlarına “trol” demeyi tercih ediyorlar. Oysa “trol” başka, “arama motoru” başka iş ve işlemdedir…

Erdoğan’ın “lâ yüsel/sorgulanamaz” biri hâline geldiğini, tek adam olduğunu ve otoriteyi artık diktatöryal yorumladığı eleştirisi, suçlaması muhalif olan tüm kesimlerce yapılıyor. Oysa olup biten ne arama motoru, ne trollük, ne de diktatörlük bağlamında olup bitmektedir. Teşhisi doğru yapalım: Erdoğan istismarcılığı…

Türkiye’nin bugün geldiği “çıkmaz sosyoloji” özü ve sözü itibariyle tam teşekküllü Erdoğan istismarcılığıdır. Hem muhaliflerin, hem de savunan kesimlerin içinde hatırı sayılır sayıya ulaşmış çevrelerin ortaklaşa katkıda bulunduğu bir süreçtir bu.

Erdoğan istismarcılığı şudur: Ortaya kendi fikrini, projeni, emeğini, özgünlüğünü, orijinalliğini, modelini, çabanı koymak yerine “Erdoğan” ismi ve konumu üzerinden kendine imkân, paye, mâkâm, imaj elde etme çabasıdır.

Örneğin politik hesap yapanların bir kısmı (halka göre bu tipler çok yaygınlaştı), halkın Erdoğan’a oy verdiğini görerek, halka gidip kendi kişiliğiyle, emeğiyle, projeleriyle, fikriyle kendisini ispatlamak ihtiyacı hissetmiyor; nasıl olsa oylar Erdoğan için veriliyor düşüncesiyle, Erdoğan’a ve etrafına ulaşıp, onların desteğini alarak kendine mâkâm, imkân ve imaj elde etmekle meşgul oluyorlar. Bu bir Erdoğan istismarcılığı örneğidir ve gelinen nokta, bu istismarcılığa başvuranların artık istisna veya bir avuç olmadığı gerçeğidir. Aksine yaygınlaşmış ve alışkanlık hâline gelmiş kitlesel bir psikolojiye ulaşmıştır.

Nitekim yakın zamanda yirmi Anadolu şehrini gezdim; halk artık Erdoğan ile arasındaki bu istismar kültüründen ve zincirinden bıkmış görülüyor ve 2023 seçimlerinde farklı refleks göstereceğini açıkça dillendiriyor.

Muhalefetin durumu çok daha kötü: İstismar seviciliği…

Oysa muhalefetin özünde iktidar karşıtlığı değil, iktidardan daha özgün, daha etkinleştirici ve daha gerçekçi olmak misyonu vardır.

Kuşkusuz muhalefetin pratikleri içinde iktidar hizmetlerini çarpıtmak, yormak ve bardağın hep boş tarafından söz açmak vardır. Ancak muhalefet artık hızını alamayıp muhalefet olmanın bile istismarcılığını yapmaktadır. Muhalefette, “Mademki oylar Erdoğan için veriliyor ve başka isme, kişiye itibar edilmiyor; o zaman biz de Erdoğan ismine odaklanalım” stratejisi uygulanıyor…

Uygulanıyor da, sonuç alınamıyor.

Neden?

Çünkü istismar kullanıldıkça ur gibi, kanser gibi, bizzat istismar edeni de içine alacak şekilde onu da çürütüyor.

Hatırlayalım; yakın zamana kadar “Erdoğan öldüğünde, dâvâ arkadaşları bir basın toplantısı yapar ve o ekip içinde birden fazla liderlik yapabilecek kişinin olduğu büyük aile fotoğrafı verilir” denirdi. Oysa o fotoğraf karesinde olacağı öngörülen isimlerin neredeyse hepsi Erdoğan ile yollarını ayırdılar ve Erdoğan’ı devirmek için her yolu deniyorlar. Çünkü onlar da Erdoğan istismarcılığı müzmin hastalığıyla bir yerlere gelmişlerdi ve yine istismar ederek var olabiliyorlar.

Millet İttifakı ve yeni kurulan partilerin diline, pratiğine ve stratejisine baktığımızda da bu istismarcılığın ana sermaye yapıldığını görüyoruz. Halka gidip kendilerini, fikirlerini, çözümlerini, hedeflerini anlatmak ihtiyacı duymadıklarını, sadece ve sadece “Erdoğan” ismi ile başlayan ve biten bir kara propaganda ile meşgul olduklarını tespit ediyoruz. İçinde “Erdoğan” isminin geçmediği cümle bile kuramıyorlar!

Bu istismarcılık artık bir sosyolojiye dönüşmüş durumda. Yalnız bu sosyolojinin çok ciddi analize ihtiyacı var. Çünkü bu, katman katman, iç içe bir süreç. Adeta “Erdoğan” isminde toplanan ve dağılan “devlet aklı ve toplum kalbi” zinciri boşalmış ve elde tek halka Erdoğan kalmış gibi…

Nitekim, toplumun aslî sorumluluklarını bile devletten beklemesi, halkın standartlarından sadece Hükûmet’i sorumlu tutması, Hükûmet’in “Başka seçenekleri yok!” rahatlığında ana meseleleri erteleyerek çözme gayreti, medyanın Erdoğan magazinciliği dışında neredeyse hiç yayın aksı bulmaması, devlet ve birey arasında rol alan sivil örgütlenmelerin bir parti gibi örgütlenip partizanca davranmayı artık büyüme malzemesi yapması gibi iç içe geçmiş birçok süreç, finalde Erdoğan istismarcılığında buluşuyor, düğümleniyor ve zamanla intihar ediyor!

Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan bu istismarcılık tablosundan haberdar mı ve ne düşünüyor, ne plânlıyor ve 24 Mart’taki Olağan Genel Kongre’de buna ilişkin bir operasyon, teşhis, tedavi niyeti var mı?

Bu sosyoloji içinde sürüklenen fakat muhalif veya yanlı olsa da Erdoğan istismarcılığına başvurmamış, kendi fikri, projesi, emeği, hedefiyle yaşayan ve hep halka giden insanlar, acaba 2023 için nasıl bir örgütlenme içindeler ve Sayın Erdoğan bu hareketlenmelerden haberdar mı?

2023 seçimlerine dönük analizlerde muhalefet ve iktidar kanadında “Erdoğan” ismiyle başlayan ve biten bu istismar sosyolojisi iyi okunmalıdır.

Kuşkusuz Erdoğan istismarcısı olmayan, dâvâ arkadaşlığını sürdüren, kendi kişiliğiyle, vizyonu ve projeleriyle Erdoğan ile kader birliği yapmış ekip, teşkilât ve yoldaşlar da var ve etkinler. Ancak Erdoğan istismarcılığının artık sosyolojisi var ve buna yönelik radikal çözümler bulunmazsa eğer, 2023 seçimlerinde bambaşka bir tablo ile karşılaşacağız!

(Devam edeceğiz…)