ÖNCELİKLE Haber Ajanda’nın ne
kadar önemli bir yükü omuzladığını burada ifade etmem gerekiyor.
Haber
Ajanda NET ve Haber Ajanda dergisindeki kalemlerin özgül ağırlığını fikrî
iktidar ekseninin oluşturduğunu görüyorum. Ne yalan söyleyeyim, bu sesin yukarılardan
pek de duyulmadığını düşünüyordum, tâ ki düne kadar…
Bu
sesin yukarıda çınlamasını sağlayanların başında Sayın Yusuf Kaplan’ın
geldiğini belirtmek yükümlülüğünde hissediyorum kendimi. Sayın Kaplan’ın “iki
asırdır kendimize bir yol çizemediğimize” sık sık değinmesini takdir ettiğimi
burada özellikle belirtmek istiyorum.
Son
yazılarımızda özellikle gelecek, eğitim ve kitap okuma noktasında gençliğin “alevleri
göklere yükselen ateşin” içine düşme tehlikesi üzerinde durduk. Çünkü bir toplum
ve ülkenin en kıymetli hazînesi gençlerdir. Ve gençlerin kitap okuma oranının
beklenen düzeyde olmadığını, bunun vebâlinin de büyüklerde olduğunu vurguladık.
Gençlik
ve gelecek durumu hep zihin dünyamın merkezinde yer edinir; otomobille şehirde dolaşırken
radyodan gelen cümleler büyük bir pencere açtı. Kulaklarıma inanamamıştım.
Radyonun sesini biraz daha açtım:
“Fikrî bir
buhranın içinde çırpınıyoruz. İki asırdır kendimize yol ve yön bulmaya
çalışıyoruz. Siyâsî ve ekonomik bağımsızlığın temelinde fikrî bağımsızlık
yatar, ülke ve millet olarak kendimizi bir Batılılaşma fırtınasının içinde
bulduk…”
Evet,
bu gibi cümleler dökülüyordu radyodan...
İyice
kulak kabarttım: “Fikri hür, irfanı hür,
vicdanı hür nesil yetiştirmek için çıkılan yolda Batı taklitçiliğine dönüşmüş
olması Cumhuriyetimizin en büyük kaybıdır. Her dönemde fikrî sancıyı yaşayan
dâvâ insanları çıktı ama bunların sesi Batıcılığın karşısında yetersiz kaldı. Gerçek
iktidar, fikrî iktidardır…”
Bana
göre en önemli konulardan biri olan öğretim-eğitim ve buna bağlı olarak gençlik
ve fikir başlıkları, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından İbn
Haldun Üniversitesinin açılışında dile getiriliyor ve âdeta bu konuşmayla destan
yazılıyordu.
İşim
bitip eve geldiğimde, Cumhurbaşkanımızın konuşması çoktan bitmişti. Hemen
sosyal medyayı açıp konuşmayı baştan sona dinledim. Tekrar başa dönüp
konuşmaları tek tek not aldım. “Sessizlerin sesi”, “Fikrî iktidarların sesi” ve
yıllardır özlem duyduğum “Gelecek, gençlik üzerinde yükselir” nidâları
yukarılarda yankılanmakla kalmamış, devletin en tepesinden en gür sadâ ile
haykırılıyor olmuştu.
Teker
teker not aldığım konuşma, aslında eğitim, gençlik ve fikir üzerindeki hemen
hemen bütün konuları omuzlamıştı. Konular arasında özeleştiri, medya/sanat
camiasının durumu, fikrî iktidarı kimlerin yapacağı, körü körüne taklitçiliğin toplumu
nerelere götüreceği, yeniliğin ne olacağı, fütüvvet-amor nesil, Türkiye’nin
2053 vizyonunun ana fikri, öğretim-eğitim dengesi ve sapkın akımlar sayılabilir…
Ülkenin
kanayan yarasına ve bana göre en önemli noktasına en tepeden parmak basılmıştı.
Sabah erkenden bütün gazeteleri ve köşe yazarlarını hemen taradım. Onlar bu
durumu nasıl görmüşlerdi? Tek tek not aldım.
Yeni
Şafak “Topyekûn bir eğitim reformu gerek”, Türkiye Gazetesi “Kuşaklar boyu
gençlerimizi zehirlediler”, Akşam “Fikrî bağımsızlık için eğitim reformu”, Yeni
Akit “Eğitimde topyekûn reform sinyali”, Diriliş Postası “Medeniyet inşâ
edemedik”, Milat “Gençlerimiz geleceğimiz”, Sabah “Eğitimde topyekûn reform
şart”, Milliyet “Topyekûn eğitim reformu mesajı”, Hürriyet “Fikrî iktidarı
tesis edemedik”, Türkgün “Eğitimde reform şart”, Yeni Birlik “Topyekûn reform
gerekiyor”, Millî Gazete “Eğitimde başarıyı sağlayamadığımızı düşünüyorum”, Yeniçağ
“Medyamız, ses ve nefesimizi iyi yansıtmıyor”, Yeni Söz “Her alanda ilerledik,
eğitimde olmadı”, Analiz Gazetesi “Fikrî bir buhranın içinde çırpınıyoruz” ve Doğru
Haber ise “Medeniyet tasavvurumuzu lâyıkıyla hayata geçiremiyoruz” başlıklarını
yansıttılar. Manşet olmasa da durum gazeteler açısından böyleydi.
Köşe
yazarlarından Mustafa Kartoğlu, “En çok tartışmamız gereken şey, fikrî
bağımsızlık”; Hacı Sarı, “Gençleri ihmâl eden, geleceği ihmâl eder” ve Burhaneddin
Durna, “Erdoğan’dan İbn Haldun’da modernleşme eleştirisi” isimli köşe
yazılarıyla konuyu ele almışlardı.
“Burkulmadım”
desem, yalan olur. Ancak Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın konuşmasından aldığım
notlara tekrar dönüp baktığımda, “Medyamız en modern altyapıya sahip ancak
bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor” şeklindeki cümle, yüreğime su serpti.
Evet,
ülkenin en önemli konularından olan öğretim, eğitim, gençlik ve fikrî iktidar
görüşü, basın ve sanatkârlar tarafından istendik düzeyde yansıtılmamıştı.
Ancak
gazetelerin attığı başlıklardan da görüleceği üzere, ortak farkındalıktan birinin
“eğitimde topyekûn reform” olduğu anlaşılmıştı. “Bu eğitim sistemiyle bu kadar
olur” desek yalan olmaz. “Bizim için en önemli konulardan biri” diye belirttik.
Zira 18 yıldır yapılan onca yol, köprü, kavşak ve binlerce hizmet terazinin bir
tarafına, fikrî iktidar bir tarafa konulsa, hiç şüphesiz “fikrî iktidar” ağır
basar. Çünkü madde, mânâ ile ayakta kalır. Bu mânânın nasıl olacağına dair
Cumhurbaşkanı’nın ifadesini sadece bir köşe yazarının dillendirmesi mânidardır.
Tek
vazgeçilmezimizin inancımızın nasları olduğu ve bize lâzım olan ilhamın
gelenekten alınan yenilikçilik olacağı gibi konuları sonraki yazılarımızda ele
alalım…