Erdoğan: “Gerçek iktidar, fikrî iktidardır!”

Gazetelerin attığı başlıklardan da görüleceği üzere, ortak farkındalıktan birinin “eğitimde topyekûn reform” olduğu anlaşılmıştı. “Bu eğitim sistemiyle bu kadar olur” desek yalan olmaz. “Bizim için en önemli konulardan biri” diye belirttik. Zira 18 yıldır yapılan onca yol, köprü, kavşak ve binlerce hizmet terazinin bir tarafına, fikrî iktidar bir tarafa konulsa, hiç şüphesiz “fikrî iktidar” ağır basar.

ÖNCELİKLE Haber Ajanda’nın ne kadar önemli bir yükü omuzladığını burada ifade etmem gerekiyor.

Haber Ajanda NET ve Haber Ajanda dergisindeki kalemlerin özgül ağırlığını fikrî iktidar ekseninin oluşturduğunu görüyorum. Ne yalan söyleyeyim, bu sesin yukarılardan pek de duyulmadığını düşünüyordum, tâ ki düne kadar…   

Bu sesin yukarıda çınlamasını sağlayanların başında Sayın Yusuf Kaplan’ın geldiğini belirtmek yükümlülüğünde hissediyorum kendimi. Sayın Kaplan’ın “iki asırdır kendimize bir yol çizemediğimize” sık sık değinmesini takdir ettiğimi burada özellikle belirtmek istiyorum.

Son yazılarımızda özellikle gelecek, eğitim ve kitap okuma noktasında gençliğin “alevleri göklere yükselen ateşin” içine düşme tehlikesi üzerinde durduk. Çünkü bir toplum ve ülkenin en kıymetli hazînesi gençlerdir. Ve gençlerin kitap okuma oranının beklenen düzeyde olmadığını, bunun vebâlinin de büyüklerde olduğunu vurguladık.  

Gençlik ve gelecek durumu hep zihin dünyamın merkezinde yer edinir; otomobille şehirde dolaşırken radyodan gelen cümleler büyük bir pencere açtı. Kulaklarıma inanamamıştım. Radyonun sesini biraz daha açtım:

“Fikrî bir buhranın içinde çırpınıyoruz. İki asırdır kendimize yol ve yön bulmaya çalışıyoruz. Siyâsî ve ekonomik bağımsızlığın temelinde fikrî bağımsızlık yatar, ülke ve millet olarak kendimizi bir Batılılaşma fırtınasının içinde bulduk…”

Evet, bu gibi cümleler dökülüyordu radyodan...

İyice kulak kabarttım: “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür nesil yetiştirmek için çıkılan yolda Batı taklitçiliğine dönüşmüş olması Cumhuriyetimizin en büyük kaybıdır. Her dönemde fikrî sancıyı yaşayan dâvâ insanları çıktı ama bunların sesi Batıcılığın karşısında yetersiz kaldı. Gerçek iktidar, fikrî iktidardır…”

Bana göre en önemli konulardan biri olan öğretim-eğitim ve buna bağlı olarak gençlik ve fikir başlıkları, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan tarafından İbn Haldun Üniversitesinin açılışında dile getiriliyor ve âdeta bu konuşmayla destan yazılıyordu.

İşim bitip eve geldiğimde, Cumhurbaşkanımızın konuşması çoktan bitmişti. Hemen sosyal medyayı açıp konuşmayı baştan sona dinledim. Tekrar başa dönüp konuşmaları tek tek not aldım. “Sessizlerin sesi”, “Fikrî iktidarların sesi” ve yıllardır özlem duyduğum “Gelecek, gençlik üzerinde yükselir” nidâları yukarılarda yankılanmakla kalmamış, devletin en tepesinden en gür sadâ ile haykırılıyor olmuştu. 

Teker teker not aldığım konuşma, aslında eğitim, gençlik ve fikir üzerindeki hemen hemen bütün konuları omuzlamıştı. Konular arasında özeleştiri, medya/sanat camiasının durumu, fikrî iktidarı kimlerin yapacağı, körü körüne taklitçiliğin toplumu nerelere götüreceği, yeniliğin ne olacağı, fütüvvet-amor nesil, Türkiye’nin 2053 vizyonunun ana fikri, öğretim-eğitim dengesi ve sapkın akımlar sayılabilir…

Ülkenin kanayan yarasına ve bana göre en önemli noktasına en tepeden parmak basılmıştı. Sabah erkenden bütün gazeteleri ve köşe yazarlarını hemen taradım. Onlar bu durumu nasıl görmüşlerdi? Tek tek not aldım.

Yeni Şafak “Topyekûn bir eğitim reformu gerek”, Türkiye Gazetesi “Kuşaklar boyu gençlerimizi zehirlediler”, Akşam “Fikrî bağımsızlık için eğitim reformu”, Yeni Akit “Eğitimde topyekûn reform sinyali”, Diriliş Postası “Medeniyet inşâ edemedik”, Milat “Gençlerimiz geleceğimiz”, Sabah “Eğitimde topyekûn reform şart”, Milliyet “Topyekûn eğitim reformu mesajı”, Hürriyet “Fikrî iktidarı tesis edemedik”, Türkgün “Eğitimde reform şart”, Yeni Birlik “Topyekûn reform gerekiyor”, Millî Gazete “Eğitimde başarıyı sağlayamadığımızı düşünüyorum”, Yeniçağ “Medyamız, ses ve nefesimizi iyi yansıtmıyor”, Yeni Söz “Her alanda ilerledik, eğitimde olmadı”, Analiz Gazetesi “Fikrî bir buhranın içinde çırpınıyoruz” ve Doğru Haber ise “Medeniyet tasavvurumuzu lâyıkıyla hayata geçiremiyoruz” başlıklarını yansıttılar. Manşet olmasa da durum gazeteler açısından böyleydi.

Köşe yazarlarından Mustafa Kartoğlu, “En çok tartışmamız gereken şey, fikrî bağımsızlık”; Hacı Sarı, “Gençleri ihmâl eden, geleceği ihmâl eder” ve Burhaneddin Durna, “Erdoğan’dan İbn Haldun’da modernleşme eleştirisi” isimli köşe yazılarıyla konuyu ele almışlardı. 

“Burkulmadım” desem, yalan olur. Ancak Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ın konuşmasından aldığım notlara tekrar dönüp baktığımda, “Medyamız en modern altyapıya sahip ancak bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor” şeklindeki cümle, yüreğime su serpti.

Evet, ülkenin en önemli konularından olan öğretim, eğitim, gençlik ve fikrî iktidar görüşü, basın ve sanatkârlar tarafından istendik düzeyde yansıtılmamıştı.

Ancak gazetelerin attığı başlıklardan da görüleceği üzere, ortak farkındalıktan birinin “eğitimde topyekûn reform” olduğu anlaşılmıştı. “Bu eğitim sistemiyle bu kadar olur” desek yalan olmaz. “Bizim için en önemli konulardan biri” diye belirttik. Zira 18 yıldır yapılan onca yol, köprü, kavşak ve binlerce hizmet terazinin bir tarafına, fikrî iktidar bir tarafa konulsa, hiç şüphesiz “fikrî iktidar” ağır basar. Çünkü madde, mânâ ile ayakta kalır. Bu mânânın nasıl olacağına dair Cumhurbaşkanı’nın ifadesini sadece bir köşe yazarının dillendirmesi mânidardır. 

Tek vazgeçilmezimizin inancımızın nasları olduğu ve bize lâzım olan ilhamın gelenekten alınan yenilikçilik olacağı gibi konuları sonraki yazılarımızda ele alalım…