
OKUMAK basit
bir göz-beyin eylemi, boş zaman dolgu malzemesi veya bir yerlerde farklı
görünme gibi bir eylem değildir. Okumak, bir yaşam biçimi haline
dönüştürülmelidir. Hayatı
tanımak, bilgiyi kapsamlı öğrenmek, eğitim, kültür, fikir, sanat, edebiyat,
felsefe, estetik gibi alanlarda birikim sahibi olmak, soyut düşünceyi
geliştirmek, düşünmek ve üretmek yönünde bilinçli bir okuyucu olmak gerekir.
Okumanın
da her çalışma gibi kendine özgü kuralları vardır. Entelektüel bir seviyede
okuyucu olmak için aşağıda özetle verilen hususların değerlendirilmesinde fayda
vardır.
Birinci
kural: Okumanın bir amacı olmalıdır. Okuduğumuz yazıları ve kitapları salt
okumuş olmak için değil, bir amaç için okumalıyız. Bilmek, öğrenmek ve
öğrenilen bilgiyi kullanmak için belirlenmiş bir amaçla okumak, motivasyonu artırarak
okumayı daha zevkli hâle getirecek ve bilgileri daha rahat öğrenmemizi
sağlayacaktır.
İkinci
kural: Birkaç yazarı veya birkaç konuyu eksiksiz bilmek, birçok yazarı üstünkörü
bilmekten daha iyidir. Bir eserin güzellikleri üstünkörü okunarak tam olarak
anlaşılamaz. Kitap ve yazar seçimine dikkat edilmelidir. Bilgimize bilgi
katacak, ufkumuzu açacak, bize bir şeyler kazandıracak yazarları ve kitapları
seçmeye özen göstermeliyiz. Okurken kitabın içinde yaşayarak, dost ve bilgi
aramak için dolaşılmalıdır. Ufkumuzu açacak yazarları seçerek okursak okuma
verimi daha da artacaktır. Montaigne, Leo, Buscaglie, Balzac, Tolstoy,
Dostoyevski, Halil Cibran, Gorki, Hermann Hesse, Doğan Cüceloğlu, Ahmet Hamdi
Tanpınar, Kemal Tahir, Peyami Safa, Cemil Meriç, Nurettin Topçu, Necip Fazıl,
Nazım Hikmet, Sezai Karakoç, Atilla İlhan, İsmet Özel gibi seçkin yazarların
eserlerini okumak ufkumuzu açacaktır. Kafanızda hâlâ “Nereden başlamalıyım?”
sorusu varsa önerimiz şu ki, Millî Eğitim Bakanlığı’nın tavsiye ettiği 100
Temel Eser’den başlayabilirsiniz.
Üçüncü
kural: Küçük kitaplara takılıp kalmadan büyük eserlere geniş yer vermeliyiz.
Çağın güçlü yazarlarıyla ilgilenmek, onları tanımak, eserlerini okumak
gerekmektedir. Aynı çağı yaşayan, aynı sıkıntıları paylaşan yazarlarda
kendimizi bulduğumuz gibi, düşünce ufkumuzu da genişletiriz. Bilgiye damgasını
vurmuş, yüzyıllardır insanlara yön veren bilge kişilerin ve yazarların
eserlerini kesinlikle ihmâl etmememiz gerekir. Bir insan yanılabilir, bir kuşak
yanılabilir, ama insanlığın yanılma payı daha azdır. Homeros, Tacitus,
Socrates, Epiktetos, Shakespeare, Montaigne, Hazreti Muhammed, Mevlâna, Hafî, İbni
Haldun. İbni Sina, İbni Hazm, Farabî, Gazalî, Ebu Hanife, Baki, Nefi gibi isimler,
hiç şüphesiz kazandıkları büyük ünleri hak etmişlerdir. Diğerlerinin yanında
bunlara öncelik tanımamız gerekir.
Dördüncü
kural: Kendi seçimimizi kendimiz yapmalıyız. İlk okumaya başladığımız yıllarda,
büyüklerimizin, bilgisine ve birikimine saygı duyduğumuz insanların kitap
tavsiyelerine uyabiliriz. Ama ilerleyen yıllarda herkes kendi seçimini kendisi
yapmalıdır. Biz kendimizi daha iyi tanırız. Bu yüzden ilgi alanlarımız, eğitim
seviyemiz ve okuma araçlarımıza göre seçimler yaparsak, okuma daha verimli,
zevkli ve kalıcı hâle gelecektir.
Beşinci
kural: Farklı türden eserler okumalıyız. İlgi alanlarımızı genişleterek farklı
türden eserler okumak düşünce ufkumuzu açar. Hayatı ve olayları daha rahat
algılama, değerlendirmeleri daha objektif yapma imkânı buluruz. İlgi
alanlarının genişliği, okuduğumuz her yazıyı daha rahat algılamamızı,
bilgilerimizi farklı alanlarda kolaylıkla kullanmamızı ve verimli yaşamamızı
sağlayacaktır.
Altıncı
kural: Her gün okumaya zaman ayırmalıyız. Okumak; yemek yemek, su içmek, uyumak
gibi temel ihtiyaçlarımız arasında yer almalıdır. Okumaya ayrılan zamanları bir
ayin gibi görerek değerlendirirsek düşünce ufkumuz daha da gelişecektir.
Okumaya ayrılan her zaman dilimi beynimizi geliştiren, ruhumuzu besleyen,
ufkumuzu açan değerli anlar olmalıdır.
Yedinci
kural: İçinde bulunduğumuz ânı yaşamalıyız. Kitap okurken zamanı en verimli
şekilde kullanmalıyız. Bir önceki maddede belirtildiği gibi, okumayı bir ayin
havasında yapmalıyız. Kitap okurken sadece kitap okumalıyız. Biraz kitap, biraz
televizyon veya biraz kitap, biraz başka iş türünden okumaları tercih
etmemeliyiz. Bedenimiz kitaplayken zihnimiz başka işlerle uğraşıyorsa, böyle
bir okumanın veriminden söz edemeyiz. Okurken yazarla söyleşiyormuş gibi
okuduğumuzda bilgileri daha rahat özümseyebiliriz.
Sekizinci
kural: Şiir, edebî ve felsefi eserlere zaman ayırmalıyız. Şiirler, edebî ve
felsefi eserler, düşünce estetiğinin ve ufkunun gelişmesi açısından son derece
önemlidirler. Edebiyat, sanat ve estetikle yoğrulmayan her fikir kısır ve yavandır.
Bu özelliklerden mahrum kişilerin, eserlerin ve düşüncelerin kalıcılıkları ve
tarihe mâl olmaları mümkün değildir. Şiire, edebî ve felsefi eserlere zaman
ayırmamış, hatta bu alanlarla uğraşmamış hiçbir usta yazar ve entelektüel/münevver
insan gösteremezsiniz. Hayatı daha iyi anlamak, daha verimli ve haz alarak
yaşamak istiyorsak, bu tarz eserlerle mutlaka dost olmalıyız. Hatta çoğu zaman
başucu kitaplarımızı bu türden eserlerden seçmeliyiz.
Dokuzuncu
kural: Kendimizi büyük eserlere ve fikirlere lâyık hâle getirmeliyiz. Okumak
sadece belli bir düzeyde kalmamalıdır. Okudukça bilgiye açlık daha da artmaktadır.
Büyük açlıklar ve hayat aperatiflerle geçiştirilemez. Bu yüzden yıllara
damgasını vurmuş büyük eserleri okumalıyız.
Onuncu
kural: Bilgiyi kullanmalıyız. Kullanılmayan bilgi, insana yük olmaktan başka
bir şey değildir. Eğer bir bilgi kullanılabiliyorsa, bilginin ayakları yere
basıyorsa, insana, insanlığa, toplumlara, kültürlere değer katıyor ve bir katkı
sağlıyorsa, bu bilgi, gerçek bilgidir.
Hazreti
Mevlâna’nın deyimiyle, “Bilgi, üzerine binip gideceğimiz bir merkep gibidir”.
Eğer biz bilgiye binemezsek, bilgi bize biner. Öğrendiklerimizi hayatımızda kullanmalı
ve mümkün olduğunca başkalarına aktarmalıyız.