Entelektüel seviyede bir okuyucu olmak için

Hazreti Mevlâna’nın deyimiyle, “Bilgi, üzerine binip gideceğimiz bir merkep gibidir”. Eğer biz bilgiye binemezsek, bilgi bize biner. Öğrendiklerimizi hayatımızda kullanmalı ve mümkün olduğunca başkalarına aktarmalıyız.

OKUMAK basit bir göz-beyin eylemi, boş zaman dolgu malzemesi veya bir yerlerde farklı görünme gibi bir eylem değildir. Okumak, bir yaşam biçimi haline dönüştürülmelidir. Hayatı tanımak, bilgiyi kapsamlı öğrenmek, eğitim, kültür, fikir, sanat, edebiyat, felsefe, estetik gibi alanlarda birikim sahibi olmak, soyut düşünceyi geliştirmek, düşünmek ve üretmek yönünde bilinçli bir okuyucu olmak gerekir.

Okumanın da her çalışma gibi kendine özgü kuralları vardır. Entelektüel bir seviyede okuyucu olmak için aşağıda özetle verilen hususların değerlendirilmesinde fayda vardır.

Birinci kural: Okumanın bir amacı olmalıdır. Okuduğumuz yazıları ve kitapları salt okumuş olmak için değil, bir amaç için okumalıyız. Bilmek, öğrenmek ve öğrenilen bilgiyi kullanmak için belirlenmiş bir amaçla okumak, motivasyonu artırarak okumayı daha zevkli hâle getirecek ve bilgileri daha rahat öğrenmemizi sağlayacaktır.

İkinci kural: Birkaç yazarı veya birkaç konuyu eksiksiz bilmek, birçok yazarı üstünkörü bilmekten daha iyidir. Bir eserin güzellikleri üstünkörü okunarak tam olarak anlaşılamaz. Kitap ve yazar seçimine dikkat edilmelidir. Bilgimize bilgi katacak, ufkumuzu açacak, bize bir şeyler kazandıracak yazarları ve kitapları seçmeye özen göstermeliyiz. Okurken kitabın içinde yaşayarak, dost ve bilgi aramak için dolaşılmalıdır. Ufkumuzu açacak yazarları seçerek okursak okuma verimi daha da artacaktır. Montaigne, Leo, Buscaglie, Balzac, Tolstoy, Dostoyevski, Halil Cibran, Gorki, Hermann Hesse, Doğan Cüceloğlu, Ahmet Hamdi Tanpınar, Kemal Tahir, Peyami Safa, Cemil Meriç, Nurettin Topçu, Necip Fazıl, Nazım Hikmet, Sezai Karakoç, Atilla İlhan, İsmet Özel gibi seçkin yazarların eserlerini okumak ufkumuzu açacaktır. Kafanızda hâlâ “Nereden başlamalıyım?” sorusu varsa önerimiz şu ki, Millî Eğitim Bakanlığı’nın tavsiye ettiği 100 Temel Eser’den başlayabilirsiniz.

Üçüncü kural: Küçük kitaplara takılıp kalmadan büyük eserlere geniş yer vermeliyiz. Çağın güçlü yazarlarıyla ilgilenmek, onları tanımak, eserlerini okumak gerekmektedir. Aynı çağı yaşayan, aynı sıkıntıları paylaşan yazarlarda kendimizi bulduğumuz gibi, düşünce ufkumuzu da genişletiriz. Bilgiye damgasını vurmuş, yüzyıllardır insanlara yön veren bilge kişilerin ve yazarların eserlerini kesinlikle ihmâl etmememiz gerekir. Bir insan yanılabilir, bir kuşak yanılabilir, ama insanlığın yanılma payı daha azdır. Homeros, Tacitus, Socrates, Epiktetos, Shakespeare, Montaigne, Hazreti Muhammed, Mevlâna, Hafî, İbni Haldun. İbni Sina, İbni Hazm, Farabî, Gazalî, Ebu Hanife, Baki, Nefi gibi isimler, hiç şüphesiz kazandıkları büyük ünleri hak etmişlerdir. Diğerlerinin yanında bunlara öncelik tanımamız gerekir.

Dördüncü kural: Kendi seçimimizi kendimiz yapmalıyız. İlk okumaya başladığımız yıllarda, büyüklerimizin, bilgisine ve birikimine saygı duyduğumuz insanların kitap tavsiyelerine uyabiliriz. Ama ilerleyen yıllarda herkes kendi seçimini kendisi yapmalıdır. Biz kendimizi daha iyi tanırız. Bu yüzden ilgi alanlarımız, eğitim seviyemiz ve okuma araçlarımıza göre seçimler yaparsak, okuma daha verimli, zevkli ve kalıcı hâle gelecektir.

Beşinci kural: Farklı türden eserler okumalıyız. İlgi alanlarımızı genişleterek farklı türden eserler okumak düşünce ufkumuzu açar. Hayatı ve olayları daha rahat algılama, değerlendirmeleri daha objektif yapma imkânı buluruz. İlgi alanlarının genişliği, okuduğumuz her yazıyı daha rahat algılamamızı, bilgilerimizi farklı alanlarda kolaylıkla kullanmamızı ve verimli yaşamamızı sağlayacaktır.

Altıncı kural: Her gün okumaya zaman ayırmalıyız. Okumak; yemek yemek, su içmek, uyumak gibi temel ihtiyaçlarımız arasında yer almalıdır. Okumaya ayrılan zamanları bir ayin gibi görerek değerlendirirsek düşünce ufkumuz daha da gelişecektir. Okumaya ayrılan her zaman dilimi beynimizi geliştiren, ruhumuzu besleyen, ufkumuzu açan değerli anlar olmalıdır.

Yedinci kural: İçinde bulunduğumuz ânı yaşamalıyız. Kitap okurken zamanı en verimli şekilde kullanmalıyız. Bir önceki maddede belirtildiği gibi, okumayı bir ayin havasında yapmalıyız. Kitap okurken sadece kitap okumalıyız. Biraz kitap, biraz televizyon veya biraz kitap, biraz başka iş türünden okumaları tercih etmemeliyiz. Bedenimiz kitaplayken zihnimiz başka işlerle uğraşıyorsa, böyle bir okumanın veriminden söz edemeyiz. Okurken yazarla söyleşiyormuş gibi okuduğumuzda bilgileri daha rahat özümseyebiliriz.

Sekizinci kural: Şiir, edebî ve felsefi eserlere zaman ayırmalıyız. Şiirler, edebî ve felsefi eserler, düşünce estetiğinin ve ufkunun gelişmesi açısından son derece önemlidirler. Edebiyat, sanat ve estetikle yoğrulmayan her fikir kısır ve yavandır. Bu özelliklerden mahrum kişilerin, eserlerin ve düşüncelerin kalıcılıkları ve tarihe mâl olmaları mümkün değildir. Şiire, edebî ve felsefi eserlere zaman ayırmamış, hatta bu alanlarla uğraşmamış hiçbir usta yazar ve entelektüel/münevver insan gösteremezsiniz. Hayatı daha iyi anlamak, daha verimli ve haz alarak yaşamak istiyorsak, bu tarz eserlerle mutlaka dost olmalıyız. Hatta çoğu zaman başucu kitaplarımızı bu türden eserlerden seçmeliyiz.

Dokuzuncu kural: Kendimizi büyük eserlere ve fikirlere lâyık hâle getirmeliyiz. Okumak sadece belli bir düzeyde kalmamalıdır. Okudukça bilgiye açlık daha da artmaktadır. Büyük açlıklar ve hayat aperatiflerle geçiştirilemez. Bu yüzden yıllara damgasını vurmuş büyük eserleri okumalıyız.

Onuncu kural: Bilgiyi kullanmalıyız. Kullanılmayan bilgi, insana yük olmaktan başka bir şey değildir. Eğer bir bilgi kullanılabiliyorsa, bilginin ayakları yere basıyorsa, insana, insanlığa, toplumlara, kültürlere değer katıyor ve bir katkı sağlıyorsa, bu bilgi, gerçek bilgidir.

Hazreti Mevlâna’nın deyimiyle, “Bilgi, üzerine binip gideceğimiz bir merkep gibidir”. Eğer biz bilgiye binemezsek, bilgi bize biner. Öğrendiklerimizi hayatımızda kullanmalı ve mümkün olduğunca başkalarına aktarmalıyız.