Engelliler evdeyse

Evde kalma hâdisesini fırsata dönüştürmenin zamanı gelmiştir. Hızlı bir şekilde uzaktan ve evde eğitimin erişilebilir hâle getirilmesi, engelliler alanına uyarlanması için kolları sıvamanın tam zamanı!

DIŞARIDAYDIM. Hem de Cumhurbaşkanımızın el sıkışmak yerine derviş selâmı verdiği hafta… Ben de tokalaşmak yerine o tür selâmlaşmalarla hayata katılmayı düşündüm. Gel gör ki, olay sadece benimle bitmiyor…

Toplantı yapıyoruz. Misafirlerimiz geliyor. Benim kör olmamdan dolayı göz teması kuramayınca kendilerini iyi hissetmiyorlar ve tokalaşmak zorunda kalıyorlar. Üstelik benim çok sevdiğim insanlar…

Başka bir mekâna toplantıya gidiyorum. Bana yol gösteren, rehberlik edenlerle mecburen birbirimize dokunmak zorunda kalıyoruz. Sonra eve çıkarken kapı kolları, asansör düğmeleri, elbiseler, çanta, beyaz baston, musluk, sabun derken dokunmadığım şey kalmıyor.

Hâsılı, bir anda kendimi dostlarım arasında virüs taşıyan bir “virüs postacısı” gibi hissettim. O günden sonra dışarı çıkmadım.

Arkadaşlarım için arkadaşlarımla fizikken görüşmemeye karar verdim. Kısa ayrılıklar, uzun ayrılıklardan daha evlâdır. Peki, ama evde durmak?

Beni yakînen tanıyanlar bilirler ki, her şeyin online olanını, uzaktanını hayatında uygulayan biriyim. 15 seneden beri online toplantı yapan biriydim. İnternet imkânları çıkmadan evvel telefonlardaki telekonferansları kullanırdım. Evvelinde de, yaşı müsait olanlar bilir, telsizler bu iş için çok rahat kullanılabilecek cihazlardı.

Kör olmanın avantajını kullandım. Aynı mekânda da, farklı mekânda da olsam toplantıya katılanları görmeyip onların seslerini duyduğum için herhangi bir eksiklik hissetmedim. Tabiî bir arada olmanın bir enerjisi var. Ne var ki, trafik telâşı veya bir yere yetişmek kaygısı, toplantı için giyinmek endişesinin yanında toplantıdaki hâller derken, insanda o enerjiye yer kalmıyor. Üstüne üstlük tükenme durumu bile olabiliyor…

Ayrıca Türkiye Beyazay Derneği olarak bu konuda “Engelliler İçin E-Ticaret”, “Online Eğitimle Engelleri Aşıyoruz” gibi projeler de yaptık.

Demem o ki, benim için evde kalmak ciddî bir nimete dönmüş durumda. Her engelli benim gibi mi? Ya diğer engelliler?

***

Yıllarca engelliler evlerinde hapis kalmasın, sokağa çıksın, hayata karışsın, topluma katılsın diye mücadele verdik. Eğitime gitsinler diye kampanyalar yaptık. İş bulsunlar diye projeler yaptık. Her yer erişilebilir olsun diye uygulamalar yaptık. Ya şimdi?

Hayat tezatları, gizemleri, sürprizleri de ihtivâ ediyor. Şimdi de ilâve hastalıkları olabilir, şartlar sebebiyle virüs bulaşabilir, sokağa çıkmasınlar, okula ve işe bile gitmesinler diye tedbirler alıyor, evde kalmaları için ikna etmeye çabalıyoruz. Evde kalsın kalmasına da, kalınca ne olacak? Engelli öğrenciler ne yapıyorlar? Engelli üniversiteliler derslere nasıl katılıyorlar?

Öğrencilerin, çalışanların durumlarını kısaca farklı boyutlarıyla aktarıp önerilerimi sunayım şimdi de…

***

İddialı olarak söyleyebilirim, engelliler alanında Türkiye, dünyadaki diğer ülkelere göre en hızlı değişimi gerçekleştirmiş bir ülkedir! 20-25 sene önce 50-60 bin öğrenci varken şu anda yüz binlerce engelli, eğitimin içinde. O yıllarda toplam 2 bin lisanslı engelli sporcu varken, şimdi on binlerce engelli sporcumuz var. Yüz binlerce engelli iş hayatında.

Bu arkadaşlarımızla ilgili güzel çözümler var. Meselâ, kamudaki engelliler idarî izinli sayıldılar ve evlerindeler. Özel sektördeki arkadaşlarımızın durumları belirsiz ve bir kısmının sıkıntısı var hâlâ. Sporcu arkadaşlarımız tabiî olarak idman yapamıyorlar. Fakat evde bir şekilde egzersizlerine devam etmeliler. Burada hepimizin desteğine ihtiyaç duyanlarsa engelli öğrenciler!

Türkiye’nin eğitimde teknoloji kullanımı konusunda geldiği seviye dudak uçuklatıcı. Dünyanın ilk 10 ülkesi arasında olduğunu söyleyebilirim. Bu gelişmişliğin aksine, engellilerin uzaktan eğitimi mevzusu da dudak uçuklatacak kadar geri bir durumda. Hani deriz ya “Denizi geçtik, derede boğuluyoruz”, işte bu söz âdeta Türkiye’deki engellilerin eğitiminde teknoloji kullanımı için icat edilmiş bir deyim.

MEB’in FATİH Projesi ile sahip olduğu teknoloji dünyada yok. Gel gör ki, bu teknolojiyi engelliler sahasına uyarlamadı, teknik tâbirle “erişilebilir” hâle getirmedi!

MEB bu yanlışta yalnız değil, ortakları da var. Rehabilitasyon merkezleri, engelli STK’ları, engellilere yönelik ürün geliştirip piyasaya arz eden şirketler de bu yanlışın ortakları. Neymiş efendim, “Engelli için sosyalleşme olmazsa olmaz” imiş. Yahu birader, teknoloji sosyalleşmeye mâni değil ki! Aksine, sosyalleşmeye farklı boyutlar da katıyor. Üstelik sürekli eğitim, sürekli gelişim fırsatı tanıyor.

Olan oldu da, şimdi ne olacak?

***

Evde kalma hâdisesini fırsata dönüştürmenin zamanı gelmiştir.

Hızlı bir şekilde uzaktan ve evde eğitimin erişilebilir hâle getirilmesi, engelliler alanına uyarlanması için kolları sıvamanın tam zamanı! Bu konuda en büyük görev, kendi alanının en büyüğü olan Beyazay’da…

Geçmiş tecrübesini de kullanarak en geç önümüzdeki 15 gün içinde Türkiye’ye bir alternatif sunmalı Beyazay. Otizmli çocuklarımız, zihinsel engelli çocuklarımız, öğrenme güçlüğü olan, görme, bedensel ve işitme engelli olan çocuklarımız şu anda evdeler ve eğitimleri durmuş vaziyette. Anneler ve babalar çâresiz bir şekilde kıvranıyorlar. Hiçbir şey yapmayarak engelli bir çocuğu evde haftalarca tutamazsınız. İşte o zaman dört dörtlük bir hapis olur!

Bunun apartman hayatında ne anlama geldiğini hayâl edebiliyor musunuz?

Evde kalan engellilerle ilgili harika çalışmalar da var. Boğaziçi Üniversitesi kendi görme engelli öğrencileri için harika çözümler üretmiş. İdarî izinli sayılma sebebiyle evde kalan çalışan engelliler, birçok bilgisayar veya mobil uygulamayı kullanarak sohbetlerine, seminerlerine devam ediyorlar. Bunları da düşününce engelli öğrencilerimizin problemlerinin çözüleceğine dair içimde güçlü bir his oluşuyor. O dev eğitim sürecini hayâl ediyorum da bütün bünyemi bir heyecan kaplıyor.

Düşünsenize, engelli ve engelsiz herkes müthiş bir öğrenme ve gelişme sürecine girmiş… Al sana iki günü bir olmayan insan portresi! Bu işin sonu bence hayırlı…

***

Yeni tip Coronavirüsten ötürü çok canımızı kaybediyoruz. Birçok acı durum var. İşsiz kalan vatandaşlarımız var. Kurulu düzenler çatır çatır dağılıyor. Bunların hepsinin elbette ağır sıkıntılarını çekiyoruz. İşte bu acıları azaltıp güzellikleri arttırmanın yolunu bulmak bizim elimizde.

Engellilerin durumları eskisi gibi değil. Önemli bir kısmı Türkiye’mize ekonomik olarak da, teknik olarak da, mânevî olarak da destek verebilecek durumdalar. Ekonomik durumumuz ne kadar izin veriyorsa, çok veya az demeden, “Biz bize yeteriz Türkiye’m” mottolu kampanyaya katılarak zordaki vatandaşlarımıza destek olmamız lâzım. Zorda ve darda olan dostlarımızın da gurur falan yapmamaları gerekiyor. Bu hâller hepimizin başına gelebilir.

Öte yandan, vakitleri ve teknik bilgileri müsait olan vatandaşlarımız, engellilerin uzaktan eğitimine gerek yazılımla, gerekse bizzat eğitim vererek katkıda bulunmalılar. Hem birbirlerine, hem de başka sıkıntı içinde olanlara destek olmaları gerekiyor. İster engelli, ister engelsiz olsun, bunları evden de çok rahatlıkla yapabiliriz. Evden iyilik de mümkün…