Eneye uzak esmaya yakın olma zamanı

Bu zamanlar; kerahetten temizlenme, masiyetten silkinme, enenin esaretinden kurtulma ve Rahmân’a yakın olma sevdası için yeni bir kapı, yeni bir pencere aralama zamanı ve fırsatıdır. Geçtiğimiz hafta sonu bu zamanlardan biri olan üç aylara girdik. Önümüzdeki Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece ise Regaib Gecesini idrak edeceğiz. Kadim düşüncemizin “rahmet zamanları” dediği bu zamanlarda, ilk önce yürüdüğümüz istikametin bizi doğru yola götürmediğine bakmalıyız.

MASİYET; türlü oyunlarla zihnimizi ve gönlümüzü kerahetin süslü boyaları ile boyuyor. Rahlesi olmayan, duvak nedir bilmeyen ve ru’yetten bîhaber olanları Afrodit diye nazarlarımıza sunuyor. Suizannının mağruru olanlara nispeten hüsnüzannının mağlûbu olanları ise nazarlardan uzak tutuyor.

Gençlerimiz, masivanın serapları içerisinde Olimpos’un Heralarının ve Adonislerinin peşine düştüğünden atinin İsmaillerine aguşunu kundak yapacak çölce susuz kalmış zamanın Hacerlerini ve en çaresiz anlarında bile “Hasbüyallahu ve ni’mel Vekîl” diyen çağın İbrahimlerini göremiyor. Ramses kılığında yolu yarılamış olanlarımız; şükretmek için soluklanmaktan başka bir sebep aramayan günümüzün Asiyelerini, şükrünü şekvasından üstün tutan asrımızın Rahimelerini ve onlarca dert ve sıkıntıya rağmen “of” bile demeyen çağımızın Eyyublarını horladıkça horluyor. Hayatının son deminde olanlarımız ise geçmişe dönüp heyhat deyip gözyaşı dökmekten aciz.

Güdülerimiz, çoğu zaman mantığımızı felç ediyor. Bazen de mantığımızın dar kalıpları, öteye açılan hissiyatımıza ait pencereleri kapıyor. Soluklarımızda semavî havadan izler yok. Üzerinde Nur ve Ahzab’ın esintilerini barındıranlar bile Afrodit’e benzeme derdinde. En heybetlilerimizde bile düşünceler gevezeleştiğinden hakikati kesip biçenlere karşı Zülfikârlaşamıyoruz.

Çoğumuz kendi kendine râm olmuş bir şekilde Kaf ve Nun yani “Kün” emrinin Sahibine direniyor. Kün emrinin Sahibine Hazreti İsmail gibi tereddütsüz teslim olamıyoruz. Başkalarına “Efendi ol” diyenler, kendi kendine Yûsuflaşamıyor, kendi kendinin efendisi olamıyor. Nasihat edenlerimizin çoğunun, hânende gibi sadece sesi güzel, ama ameli kirli.

Kimimiz daha dünyayı yeni tanıyor, kimimiz çeyrek asırdır yolda. Kimimiz yolu yarılamış, kimimiz ömrünün son çeyreğinde, kimimiz ise hayatının son deminde. Ama bîhaberiz hepimiz ölüme. Bir o kadar da yakın. Ölümden bîhaber olduğumuz için ofsayta düştüğümüzün farkında bile değiliz.

Zaaflarımız ve arzularımızın mühendisliğinde inşâ ettiğimiz hayatlar yüzünden gönül dünyamızda Rahmân’a yakın olma sevdası sersefil kalmış durumda.

Çoğumuz hayatın ne olduğunu, neden hayatta olduğunu dahi bilmiyor! Bilenler de sanki bildiğini unutmanın peşinde…

Hayat, doğum ve ölüm arasında yapıp ettiklerimizle anlamlandırmaya çalıştığımız, öteye nispetle kısa, kendine nispetle uzun bir yolculuktur.

Menderesler çizerek yürüdüğümüz bu yolculukta hayatı anlamlandırabileceğimiz belli duraklar, belli nirengi noktaları ve belli dönemler var. Günün beş vakti, gündüzlerin gecesi, gecelerin Kadir’i, Regaib’i, haftanın Cuma’sı gibi. Ayların üçü, üç ayların Ramazan’ı gibi…

Bu anlar, bu zamanlar; kerahetten temizlenme, masiyetten silkinme, enenin esaretinden kurtulma ve Rahmân’a yakın olma sevdası için yeni bir kapı, yeni bir pencere aralama zamanı ve fırsatıdır.  

Geçtiğimiz hafta sonu bu zamanlardan biri olan üç aylara girdik. Önümüzdeki Perşembe’yi Cuma’ya bağlayan gece ise Regaib Gecesini idrak edeceğiz. Kadim düşüncemizin “rahmet zamanları” dediği bu zamanlarda, ilk önce yürüdüğümüz istikametin bizi doğru yola götürmediğine bakmalıyız.

Eneden yola çıkarak Esmâyı tanıma olgunluğuna ulaşabilmiş miyiz, duygularımız inkişaf etmiş mi? Ruhî melekelerimiz perdeyi aralayabilecek kadar kemâle ermiş mi? Bu sorulara samimiyetle cevap aramalıyız. Niyetlerimizin sıhhatini kontrol etmeli, bugüne kadar doldurduğumuz dağarcığımızı yere serip içindekileri ölçekten geçirmeliyiz.  

Eğer dağarcığımızda bizi Firdevs’e ulaştıracak ve bize muştular oluşturacak azıklar biriktirebilmişsek, aynı istikamette ilerlemek için gayretimizi yenilemeliyiz. Yok, eğer pusulamız bizi haktan ve hikmetten alıkoymuş ise, dümenimizi tersi istikamete kırmalıyız. Hiç olmazsa bunlarla dertlenebilmeliyiz…

Hakkıyla idrak edebilmek temennisi ve hayatımızı anlamlandırması dileğiyle…

Üç aylarınız ve Regaib Geceniz mübarek olsun!