Enerji milliyetçiliği rüzgârında sörf yapmak

Peskov’un Avrupa Birliği’nin ABD’ye güvenerek Rus enerjisini reddettiğini, Rusya’nın ekonomisini rekabet gücünden mahrum bıraktığını, son olarak Amerikalıların Avrupa ülkelerine fahiş fiyatlarla gaz satarak “çılgınca para” kazandığı iddiasında bulunması dikkat çeken bir açıklama. ABD, her ne kadar AB’ye Rusya’dan daha fazla doğal gaz sağlasa da Amerikan gazı, Rusya’dan tedarik edilen gazdan on kat daha pahalı satılıyor. Bu da Peskov’un iddiasını destekler mahiyette.

İLK Dünya Savaşı’nın üzerinden tam 104 yıl, ikincisinin üzerinden ise 77 yıl geçmiş.

Kuşak olarak her ikisini de görmeyen nüfusun büyük kısmında yer alan biri olarak hem ilklerin sonuçlarını, hem de son çeyrekte tırmanışa geçen Üçüncü Dünya Savaşı olasılığını iliklerimize kadar hissediyoruz.

Son savaştan günümüze kadar geçen sürede Filistin Savaşı (1947-1949), Kore Savaşı (1950-1953), Küba Devrimi (1953-1959), Cezayir Bağımsızlık Savaşı (1954-1962), İsrail ile Arap komşuları Mısır, Ürdün ve Suriye arasında başlayan ve 6 gün süren Üçüncü Arap-İsrail Savaşı (1967), Vietnam Savaşı (1955-1975), Kıbrıs Barış Harekâtı (1974), Sovyet-Afgan Savaşı (1979-1989), İran-Irak Savaşı (1980-1988), Arjantin ile İngiltere arasındaki Falkland Adaları Savaşı (1982), ABD öncülüğündeki Körfez Savaşı (1990-1991), Hırvatistan Savaşı (1991-1995), Bosna Savaşı (daha doğrusu Bosna Soykırımı) (1992-1995), Kosova Savaşı (1998), ABD’nin Afganistan’ı işgali (2001-2021), ABD ve Birleşik Krallık önderliğindeki Irak Savaşı (2003-2011), Rusya’nın Kırım’ı ilhakı (2014), İkinci Dağlık Karabağ Savaşı (2020) ve hâlen devam eden Suriye İç Savaşı ile Rusya-Ukrayna Savaşı, ilk akla gelen ve muhtemel beklenen Üçüncü Dünya Savaşı’nı tetikleyen savaşlar olarak öne çıkıyor.

Liste dışında birçok savaş ve büyük çatışmanın kaldığını eminim fark etmişsinizdir; tıpkı depreşen Üçüncü Dünya Savaşı olasılığı gibi…

İçim ürperiyor!

Önce son savaşın aktörlerinden Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin’in söylem ve eylemlerine bakıyorum, ardından sene başında, 10 Şubat 2022 tarihli “Felâket tellalı Nostradamus’tan Baba Vanga’ya ve Dilipak’a Kıyamet Günleri” başlıklı yazım aklıma geliyor ve rahmetli Cemal Safi’nin şiirinde geçen mısraı mırıldanıyorum: “İçim ürperiyor!” 

Hem nasıl ürpermesin ki? Bitmeyen savaşlar ve bitmek nedir bilmeyen krizlerle boğuşurken, özellikle 2000-2008 yıllarını kapsayan ekonomik krizin etkileri henüz ortadan kalkmamıştı ki, bu sefer Kovid-19 salgınının küresel boyutlarda dünya ekonomisini vurduğuna şahitlik ettik. Yaşanan ekonomik tahribat ilkine göre çok daha ağırdı; işletmeler kapısına kilit vurmuş, üretim durma noktasına gelmiş, hammadde ve emtia sıkıntısı ile çip krizi, işsizlik ve enflasyon oranının yükselmesine sebebiyet vermişti. 

Durumun vahametini Almanya’nın eski Şansölyesi Angela Merkel şöyle açıklıyordu: “Bu kriz, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri AB’nin gördüğü en büyük ekonomik krizdir.”

Geçen yıl dünya çapında yaşanan yangınlar ile olumsuz iklim koşulları kuraklık korkusunu da beraberinde getirmişti. Bunlar yetmemiş gibi, 24 Şubat’ta Putin’in emir komutasındaki Rus ordusu Ukrayna’yı işgale girişince, savaş listemize bir yenisini eklemiş olduk. 

Görünürde birbirine komşu olan iki ülkenin kendi aralarındaki anlaşmazlığı, savaşa ihtiyaç duymadan giderebilecekleri yönündeydi görüşler ama geçen süre ve yaşananlar, durumun aksi istikamette seyrettiği yönündeydi.

Türkiye, savaşın başladığı ilk günden beri sorumluluk alarak savaşın son bulması için sayısız girişimde bulunurken, diğer yandan dünyanın yaşadığı gıda sıkıntısına çare üretmek adına tahıl sevkiyatında rol aldı ve bunu başardı. Ayrıca insanî koridorların açılmasının yanı sıra esir takaslarının gerçekleşmesine de önayak oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu süreçlerin tamamına liderlik ederken, biz de boş durmadık ve Haber Ajanda Net üzerinden “Putin’e mektup yazdık”. Ama okuyup okumadığını bilmemekle birlikte, savaşın durmaya niyetinin olmadığını, her geçen gün şiddetlenerek devam ettiğini gördük.

Savaşın arka plânında Ukrayna’ya destek (cesaret) veren ABD ve birçok Avrupa ülkesi, yaptırımlara boyun eğmeyen Putin’in Rusya’sı tarafından kıskaca alındı ve elindeki enerji potansiyeli ile tehdit edilmeye başlandı. 

“Save Gas for Safe Winter”

Avrupalılar Rusya’nın, daha doğrusu Putin’in blöf yapmayacağını biliyorlardı. Bu yüzden Rus enerji kaynaklarına olan bağımlılığı azaltma adına “Güvenli Kış İçin Gaz Tasarrufu” başlığından oluşan çeşitli önlemler almaya başladılar ancak bu önlemler, soğuk geçeceği tahmin edilen kış için yeterli bir çözüm içermiyordu.

AB, savaştan sonra gerçekleştirdiği zirve toplantılarının tamamında Rusya’ya yönelik ağır yaptırım kararları aldığını açıklasa da, Rusya Devlet Başkanı Putin’e geri adım attırmayı başaramadı.

Ukrayna’yı yalnız bırakmayan Avrupa’nın ABD, Avusturalya ve Birleşik Krallık tarafından desteklendiğini de hatırlatmak isterim.

Avrupa Birliği’ne bağlı ülkelerin “en önemli” doğal gaz tedarikçisi konumunda bulunan Rusya, şahinleşen liderleri Putin sayesinde, ellerinde nükleer silahlardan daha değerli bir enerji kozuna sahip. 

Açık söylemek gerekirse, Putin bu kozu çok iyi kullanıyor ve bundan da sonuç alıyor.

Gerek enerji fiyatlarına yansıyan pahalılık, gerek enerjiye ulaşmada yaşanan kriz, Avrupalıların üzerinde büyük bir baskı oluşturmakta ve birçok Avrupa ülkesinde iktidarda bulunan liderlerin aleyhine işlemekte.

Artan elektrik faturalarını protesto eden İngilizler “Faturanı ödeme!” kampanyasına imza atarken, Norveçliler “Daha ucuz elektrik istiyoruz” diye protestolar düzenliyorlar. Almanlar “Yeter artık, donmak yerine protesto et!” sloganı atarken, diğer yandan maaşlarında artış, elektrik ve doğalgaz için de tavan fiyat belirlenmesini talep ediyorlar. İtalyanlar enerji şirketlerinin milyarlarca avro kâr ettiklerini söylerken, Çekler ise artan enerji fiyatları için meydanlarda ve hükümeti istifaya davet etmekteler.

Rusya’dan korkutan uyarı

“Rusya’nın enerjisinden uzaklaşmak, Avrupa Birliği için içler acısı sonuçlara yol açacak!”

Bu uyarıyı yapan, Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov. 

Peskov’un Avrupa Birliği’nin ABD’ye güvenerek Rus enerjisini reddettiğini, Rusya’nın ekonomisini rekabet gücünden mahrum bıraktığını, son olarak Amerikalıların Avrupa ülkelerine fahiş fiyatlarla gaz satarak “çılgınca para” kazandığı iddiasında bulunması dikkat çeken bir açıklama.

ABD, her ne kadar AB’ye Rusya’dan daha fazla doğal gaz sağlasa da Amerikan gazı, Rusya’dan tedarik edilen gazdan on kat daha pahalı satılıyor. Bu da Peskov’un iddiasını destekler mahiyette.

Rusya Federasyonu’na bağlı Çeçenistan’ın atanmış lideri Ramazan Kadirov’dan sonra Rusya ile Ukrayna arasında cereyan eden savaşta tarafını belli eden Belarus Cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko, Ukrayna’nın Belarus’a saldırmaya hazırlandığını iddia ederek, “Rusya ile ortak bir bölgesel askerî birlik oluşturulması konusunda anlaşma sağladık” ifadelerini kullanarak Kiev’i havadan bombalayan Rusya cephesine Belarus’u da dâhil etti ve savaşın seyri değişmiş oldu.

Bu gelişme, beraberinde savaş cephesinin küresel boyuta ulaşma endişesini doğurdu. Endişe duyanlardan biri de sıradışı çıkışlarıyla dikkatleri üzerine çeken ekonomi profesörü Özgür Demirtaş’tı ve sosyal medya hesabından, “Ya Rabbim, lütfen 3. Dünya Savaşı çıkmasın!” diyerek bu ihtimâle dikkat çekerken savaşın insanî yıkım olduğunu, “haklı” olan tek savaşın yurda giren istilacılara karşı verilen savaş olduğunu ifade etti.

Yazımızı sonlandırırken, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Kazakistan’ın başkenti Astana’da bugün önemli bir  görüşme gerçekleştireceğini okurlarımızla paylaşmak istiyoruz. 

Bu görüşmede ele alınacak başlıklar ve önümüzdeki günlerin ne getireceği merak konusu.