
YÛNUS
Emre’nin leziz eserlerinden biri de Risâletü’n-Nushiyye mesnevisidir. Bu
eserdeki “nush” kelimesi, “iyi niyet sahibi olmak, kötülük ve bozukluktan uzak
bulunmak” anlamlarına gelir. Buradaki anlam artışı iyiliği teşvik ve kötülükten
sakındırmak gibi bir başkasının hatâ yahut kusurunu örtmeye çalışmak olarak
anlaşılabilir.
Bir defa şunu açıkça ifade etmek
gerekir ki, Batılı Oryantalistler Yûnus Emre gibi değerleri hiçleştirmek için
bütün güçleriyle çalışıyorlar. Bunun için Yûnus Emre’nin eserlerinin akış
yolunu değiştirmek ve içini boşaltmak için sinsice plânlar uyguluyorlar.
Dâhilde Yûnus Emre’den şüphesi
olan, aklını çıkarıp hurdaya atsın. Batılı Oryantalistler ise saldırının en
derininde üç neden güdüyorlar. Bunlardan birisi Yûnus Emre’nin mutasavvıf Türk
(Müslüman) şairi olması, ikincisi yüksek hakikatleri toplumun kılcal
damarlarına kadar anlatabilmesidir. Üçüncü neden ise, Batılı Oryantalistlerin
Asya/Afrika sömürme politikaları ve Türkleri/Türklüğü yok etme plânlarıdır.
Bunu yaparken de “bilim şemsiyesi” kullanıyorlar.
Risâletü’n-Nushiyye eserinde
Yûnus Emre’nin, Hacı Bektaş’tan aldığı “nefesi” en gür sadâ ile topluma ilettiği
görülür. Bu eserin özünde “nush” kökünden türeyen “nasihat” kelimesinin “bir başkasının
kusurunu örtme” anlamında olması mânidardır.
Toplumun bir kısmının gıybet,
dedikodu ve kusur aramakta maharetli olduğu günümüzde, yedi asır önce kaleme
alınan Risâletü’n-Nushiyye eserinin özüne dönmek elzem oluyor.
Bilindiği üzere fen bilimlerin
omurgasını, bir olayın başlangıç ve bitiş arasındaki farklılıklar oluşturur. Bu
aradaki durum, hangi değişkenle gelişmiş ise ona göre mânâ kazanır. Bu nihâyetlerin
en dikkat çekici olanı, “nasihatin” kusuru örtmeye odaklanmış olanıdır. Şahsa
ait olarak kusur görmek güzel bir haslet değildir.
“Başkasına ait kusuru örtmeyi”
herkes beceremez. Burada can alıcı nokta, başkasına karşı yapılan “iyilikler
için samîmi ve dürüst olmanın” mihenk taşı olmasıdır. Günümüz dünyasında, görüntüde
başkasına veya topluma karşı verilen şirin bir sahne, arka plândaki hançerin
saplanmasına engel olamayabilir.
Böyle bir durumun çok derin
sebepleri, amaçları ve netîceleri vardır.
Kusuru örtmekteki “samîmiyet”, adam
olmanın da gerçek dönüm noktasıdır. Diğer bir şekliyle de, bir durumun bitiş
noktasına işaret etmesidir. Fen bilimlerinde başlangıç ve bitişler “doğru
bilgi” için gerekliyken, evrenin her alanında yer alan “dalga” da nihâyeti olan
durumlarda gerçek ve karşılığı olan bir duruma tekabül eder. Veriler ancak bu
durumda anlamlı bilgiye dönüşebilir. Maddenin bir anlam ifade etmesi, ancak
karşılığı olan gerçek bilgi durumunda gerçekleşir.
İnsanoğlunun bir mânâ ifade
etmesi, yokluktan varlığa filiz verip hazır sofraya geldiğinde evrenin
Yaratıcısının emir ve yasaklarına uymasıyla mümkün olur. Bir insan, ancak bu şekilde insanlara iyi
niyetle yaklaşabilir. Aksi durumda “iyi niyet” beklenmemelidir.
Nasihat, toplumla ilgili hâlleri
içinde barındırır. Nasihat konusunda Batı düşüncesine dönenler, çoğunlukla
kendilerini beğenmiş egoist kimselerdir.
İnsanlık için en güzel nasihat
ise, artık zamanın kişi için işlemiyor durumuna geçtiği hâlidir.