MANİPÜLASYON çağındayız. En
doğruyu kelimelerle en doğru cümleleri kurulsa dahi “Şu denilmek istendi” veya
“Bu anlama mı geliyor?” türünden yorumlarla karşılaşılabilir.
Yahut
hangi elbiseyi giyerseniz giyin, hangi rozeti takarsanız takın, “Giydiğine ve
taktığına bakmayın, bu aslında o” şeklinde servis edilmeniz mümkün.
Ve
yalan, herhangi bir gerçeklik zemini oluşturmak için değil, içerisinde
yaşanılmak üzere kurulu bir zemberek.
Bu
zembereğin dağılma riskinden korunmanın en özel yolu ise profesyoneller
tarafından uygulanıyor: “Sadece doğruyu, sadece gerçeği söylemek”…
Doğruyu
ve gerçeği söylemek, manipülasyon çağının en akıllıca kamuflajı!
Kimin
doğru, kimin yalan söylediği bilinemeyen, at izinin it izine karıştığı bu çağın
en basit saklanma aracı doğruları anlatmak.
“Ben
casusum” demeyen ancak gizemli eylem ve söylemlerde bulunan kimsenin casus
olmadığı hâlde casus olduğuna inanmak mümkün. Ancak “Ben casusum” diyen birine
verilecek ilk tepki, ya dalga geçer şekilde gülmek ya da sadece gülmek…
Bir
casusun deşifre olmasını engellemenin en net yollarından biri de, o casusu
görevlendiren servisin, casusun içerisine sızdırıldığı toplumda o casusa en
sert hamlelerle yüklenmek. Ki bu “sert” nitelikli hamlelerin başında da yine
gerçeği söylemek geliyor.
Ne
kadar bilgi sahibi olursanız olun, hangi kaynaklara erişirseniz erişin, dünyada
tek geçerli manipülatif zemin nedeniyle en doğrunun söylenmesi dahi en az
kafanızın bir yerinde soru işareti bırakacaktır. Zira yalan tükendi. Bu yüzden
herkes doğruyu söylüyor.
Hatta
herkes öyle doğru konuşuyor ki, hani şu yalan sırasında gösterilen fizyolojik
belirtiler de bu yüzden ortaya çıkmıyor. Manipülatör, bütün doğruları
karşısındakilerin, muhatap aldığı toplumun gözlerinin içine baka baka söylüyor.
Bu
çağın profesyonel manipülatörleri de tıpkı eskileri gibi kendileri olmadığında
bütün işlerin sarpa saracağını anlatıyorlar. Ve bu türden tüm manipülasyonlara
uymak, uyulmaz ise uyan kitle nedeniyle ayak dirememek zorunda kalınıyor.
Artık
yalancı çoban hikâyesinin anlatılmaya lüzum kalmadığı devirdeyiz. Çünkü çoban,
söylediği her doğruyla, güttüğü koyunların yanında kitleleri de gütmeye alıştı.
Çoban, her sahnesiyle yepyeni dramalar ortaya koyarak sanatında zirveye ulaştı.