Emperyalizmin kuş kapanı: Sosyal medya ve ekonomi (2)

Ekonomik göstergeler iyiye de gitse, Türkiye askerî ve politik açıdan başarılar da elde etse, sokağın görmek istediklerini ve görmek istemediklerini çok iyi tespit etmedikçe, birtakım sorunlar, emperyalizmin enstrümanı olmaya devam edeceklerdir. Ve unutulmamalıdır ki, emperyalizm dünyada güçlü lider istememektedir!

GEÇTİĞİMİZ hafta makalemizin birinci bölümünde, sosyal medya ve ekonomi denkleminin ülkemiz üzerinde çok bilinmeyenli parametreleri üzerinde bir fâsıla açmıştık.

Buna göre söz konusu denklemleri kuranların Bizans’tan kalma bir entrika politiği mîrasına sahip olarak güncelde bu yöntemi sürdürdüklerinden bahsettik. Tabiî Devlet-i Âli döneminde ordumuzun karşısına çıkamayıp iç karışıklık çıkarma şeklinde uyguladıkları bu tuzakların bugün de devam ettiğini görüyoruz.

Kaldı ki, sermaye ve küresel medyanın anlayıp kendisine sorduğu, “Halkın sandığa yönelik davranışlarını yeterince izlersek sokağa gerek kalmadan bu işi bitirebilir miyiz?” şeklindeki soruya ek olarak, AK Parti’yi bitirme ve Erdoğan’sız bir Türkiye yolu açma programına yöneldiler.

Peki, bu minvâlde elimizde hangi materyaller var?

Suriye meselesi?

Bu olmaz; çünkü Türkiye, Suriye konusunda attığı her adımda çoğunluğun desteğini alıyor.

Avrupa Birliği süreci? Mümkün değil; çünkü Türkiye bu süreçte doğrudan halkın AB konusuna yaklaşımını benimsiyor. Dolayısıyla Türkiye’nin AB politikası, olması gerektiği yerde…

ABD ve Rusya ile ilişkiler?

Türkiye bu noktada denge politikası izliyor. ABD ve Rusya ile ilişkilerini tamamen kendi millî menfaatleri doğrultusunda yürütüyor.

Doğu Akdeniz?

Bu konuda Hükûmetimize destek tam ve nettir! Yani bu başlıktan da bir sandık tepkisi yükselmesi mümkün değil…

Ekonomik görünüme bakıldığı zaman ise, makro göstergelerin iyiye gittiği görülüyor.

Örneğin 2019 için ekonomide dengelenme olduğu açık. 2018’e göre 2019 üçüncü çeyrekte 0,9’luk bir büyüme söz konusu... Küresel pazarda yaşanan durgunluk ve korumacı politikalara rağmen ihracat 165 milyar dolarla rekor kırdı. Enflasyon ise yüzde 25’lerden yüzde 12’lere kadar geriledi.

2018’de yaşanan kur atakları sonrasında anormal derecede artan tarımsal ürün fiyatları da Hükûmetimizin birtakım müdahale ve uygulamaya koyduğu tanzim satışları ile bugün makul seviyelere gelmiştir.

Özetle, ekonomik olarak bir toparlanma ve yeniden büyüme sürecine girdiğimizi söyleyebiliriz. Ancak bu toparlanma sürecini yavaşlatan kur atakları, spekülatif hareketler ve piyasaya olumsuz hava yayanları hesaba katmak gerekiyor.

Peki, buradan sokağa inildiğinde, bu toparlanmanın ne kadarı vatandaşta hissediliyor?

 

Tablo: 2019-Ürünlere gelen zam oranları

***

Bu tabloya bakıldığında, ekonomik toparlanmanın doğrudan tüketici yani vatandaş üzerinde çok hissedilmediği görülüyor.

Bu zamların çoğunun altında, şüphesiz ki kur saldırıları ve spekülatif hareketler yatmaktadır. Peki, sokaktaki vatandaşa bunun izahı nasıl yapılmalı?

İzahın yanında asıl mesele, durum bu şekildeyken atılması gereken adımlar, merkezî ve yerel yönetimlerin davranışları, sosyal medyada gelir dağılımı arasında uçurum olan kesimlerin arasında yaşanan gerginlik ve en önemlisi de Türkiye’de servet dağılımı ve servet birikiminde dar çevrelerden geniş tabana doğru bir yönelimin nasıl sağlanacağı sorunudur.

Tablo bu hâldeyken, bu tabloyu Hükûmetimizin aleyhine sosyal medyada tepki yükseltmeye yönelik profesyonel algı çalışmalarının olduğu da bir gerçektir. O hâlde bir an evvel yapılması gereken, vatandaşın ekonomik sorunları ile ilgili çalışmalardır.

***

Şirketlerin borçlarını kapatmaya, yatırımcıların önünü açmaya ve belli çevrelerin ekonomik sıkıntılarını gidermeye yönelik müstakil müdahaleler, giderek sokağın tepkisini çekmektedir.

Sokak, Gezi Parkı organizasyonu gibi bir senaryo ürünü değildir. Büyük şirketlerin kendilerini korumaya almak için her türlü imkânı zorlamaları, vatandaşın gözünden kaçmamaktadır. Vatandaşın, cebindeki para azaldıkça tepkisi daha sert şekilde yükselmektedir.

İnsanımız Devlet’e karşı ne olursa olsun asla sokağı hareketlendirecek bir eylemde bulunmaz. Ancak aynı insanlar, ekonomik darboğaza girdiklerinde sabırla seçim dönemini bekler ve tepkilerini orada eyleme dökerler. Bu aşamanın yaşanmaması için bir an önce sosyal dokuyu onaran adımların atılması gereklidir.

Değilse, belli bir eşiğin ardından, insanımız gelirinin azalmasını veya ekonomisinin kötüleşmesini “dış güçlerin işi” olarak görmeyi de bırakır.

Ne denirse densin, evinin geçimini sağlayamayan, refah seviyesi düşen insanlar, doğrudan Hükûmet’i sorumlu tutma eğilimi gösterirler.

Bu durumun anlaşılması ve bu eleştirilerin Sayın Cumhurbaşkanımızın ve AK Parti’nin muhaliflerine bırakılmaması son derece elzemdir. Eğer bu sorunlar muhatapları tarafından göz ardı edilirse, birileri bu sorunları organize bir şekilde sosyal medyada ve diğer plâtformlarda abartarak, şişirerek ve manipüle ederek servis etmeye devam edeceklerdir.

Bununla birlikte, halkımızın gerçek ihtiyaçlarının tespiti, hane halkı ekonomisinin bir an önce odak yapılması, nominal olarak artan gelirin reel getirisini koruyacak önlemlerin alınması da çok ama çok önemlidir.

***

Devletleri orduları, hükûmetleri ise ekonomi ayakta tutar…

Türkiye, ekonomik anlamda da çok önemli başarılar elde etmiştir. Türkiye’nin son 20 yıldaki hikâyesinin ekonomi ayağı başarılarla doludur.

Ancak yine de hane halkının en son bakacağı gösterge, kendi cebidir. Bununla ilgilenmek son derece öneme haizdir.

***

Sosyal medya, günümüz dünyasının en etkili iletişim aracıdır.

Dünyada sosyal medya kullanıcıları, şirketleri ve sermayeyi hedefe koymaya başladılar. Tüketici davranışları bambaşka bir evreye geçiyor. Artık bir ürünü veya bir şirketi yerel veya küresel anlamda milyonlarca dolar zarara uğratmak için, birkaç sosyal medya paylaşımının toplum tarafından rağbet görmesi yetiyor. İşte bu riskli silahın namlusunu, sermaye sahipleri kendileri üzerinden çevirip hükûmetlere yönlendirmek için gece gündüz mücadele ediyorlar.

Yani “Suç benim değil, hükûmetin” demenin entrik bir yöntemi... Mücadele edilmesi gereken şey de bu yöntemin kendisidir!

Ekonomik göstergeler iyiye de gitse, Türkiye askerî ve politik açıdan başarılar da elde etse, sokağın görmek istediklerini ve görmek istemediklerini çok iyi tespit etmedikçe, birtakım sorunlar, emperyalizmin enstrümanı olmaya devam edeceklerdir.

Ve unutulmamalıdır ki, emperyalizm dünyada güçlü lider istememektedir!