Emperyalizmin kucağındaki CHP

CHP’nin bu hâliyle ülkemizi işgal etmeye elbette gücü yetmez ama işgale zemin hazırlayabilir. Bir zamandan beri, “Gezi tipi bir kargaşa ortamı olabilir mi?” diye yoklama yapıyorlar, kalkışma için iyi bir bahane arıyorlar. Emperyalizm düğmeye bastığı anda harekete geçeceklerdir. Parti kongrelerinden sonra yeni bazı hamlelerini bekleyebiliriz.

KEMAL Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına getirilmesinin, uzun vadeli bir projenin başlangıcı olduğu her geçen gün daha da belirginleşiyor.

Sezgin Tanrıkulu, Eren Erdem, Sera Kadıgil, Ekrem İmamoğlu, Engin Altay, Canan Kaftancıoğlu, Tunç Soyer, Enis Berberoğlu, Ülgür Gökhan…

Listeyi daha da genişletmek mümkün. Bu kişiler Türk milletinin inanç ve kültür değerlerinden uzak, topluma yabancılaşmış insanlardır. Bunda elbette şaşılacak bir taraf yok, çünkü bunlar sonuçta CHP’lidirler. Fakat bu zevatın sıradan bir CHP’liden farklı olarak milletin mânevî değerlerine yabancı, hattâ düşman olmalarından da öte bir başka özellikleri daha bulunuyor: Bunlar, bizâtihî Türk milletinin varlığına ve Türk Devleti’ne düşmandırlar!

Düşmanlıkları öyle az buz bir şey de değil, özellikle de bazılarının kalpleri bir Ermeni Taşnak komitacısı yahut fanatik bir Pontusçununki kadar sınırsız bir kin ve nefretle doludur. Belli ki, bunların Türk milletinden esaslı bir kuyruk acısı vardır. Onun için milletimizden öç alma hırsıyla yanıp tutuşuyorlar.

Hiç kimse abarttığımı falan sanmasın!

Hendekçi teröristlere karşı 767 şehit verdiğimiz mücadele için “Devlet katil değil, seri katildir”, “Türkler Ermenilere soykırım yapmıştır”, “İnandığınız Allah’ınız sizin belânızı versin” diyen CHP’nin İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun içinin dışının kin ve öfkeyle dolu olduğunda bir şüphe var mı?

Türkiye’nin eğitip donattığı, Mehmetçiğimizle omuz omuza vatanını kurtarmak için savaşan Özgür Suriye Ordusu askerleri için -aslında Mehmetçiğe- “Kimdir bu it sürüsü?”, “Türkiye İran’la savaşsa ben İran’dan yana olurum” diyen CHP Milletvekili Eren Erdem’e; “Türkiye Esed Rejimiyle savaşırsa banko Esed’den taraf olurum”, “‘Şehitler ölmez, vatan bölünmez’ sözü kadar hiçbir şeyden nefret etmiyorum” diyen CHP Milletvekili Sera Kadıgil’e ne diyelim?

MİT TIR’ları kumpasında, Türkiye hakkında “DAEŞ’e silah gönderiyor” yalanını gazetesine manşet yaparak Devletimizi mahkûm ettirmeye çalışan ve Alman ajanı olduğu deşifre olup bu “hizmetinden” dolayı Alman Cumhurbaşkanı’ndan madalya alan Can Dündar’ın bu işteki ortağı CHP Milletvekili Enis Berberoğlu’nun yaptığı, devlet düşmanlığı değil midir?

“Erdoğan’ın gözü Libya petrollerinde, buna izin vermeyeceğiz” diyen CHP’nin Meclis Grup Başkan Vekili Engin Altay…

2015 Milletvekilliği Seçimleri’nde HDP barajı aştı diye sevinçten deliye dönüp “şükür pilavı” dağıtan, “İdlip’te Rusya ve Esed terörizme karşı savaşıyor, Türkiye teröristleri destekliyor” diyen CHP’nin Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan…

Bütün terörist cenazelerinin törenlerine katılıp bir tane şehit cenazesine dahi katılmayan, CHP’nin değişmez Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu…

Bunlar Türk Ordusu’nun düşmanı değiller mi?

***

Ekrem İmamoğlu… “Müdafa” olan soyadını değiştirmesinde bir şeyleri saklama niyeti var mıydı, bilmiyoruz. Belediye Başkanı seçildiğinde Yunanistan medyasının “Kostantinapol’u fethettik” diye sevinç çığlıkları atmış olduğunu da bir tarafa bırakalım.

Azılı Türk düşmanı, eli kanlı katil Papaz Makaryos’un heykelini mübarek İstanbul toprağına eli titremeden dikebilmesi, AB’ye gidip Türkiye’yi kötülemesi, görevden alınan Türkiye Cumhuriyeti Devleti düşmanı hain PKK’lı belediye başkanlarına koşup “Sizinle aynı yerdeyiz” diyerek onlara sahip çıkarken yanı başındaki Diyarbakırlı bağrı yanık anneleri görmezden gelmesi, “Ayasofya Camii ibadete açılsın mı?” sorusuna karşılık “Canım İstanbul’un gündemi bu konuyu hak etmiyor” gibi kendince kurnaz bir ifadeyle olumlu cevap vermekten kaçınması ve en önemlisi de, Kılıçdaroğlu tarafından re’sen başkan adayı yapılmış olması, onun kimliğini ortaya koymuyor mu?

***

Tunç Soyer’e gelince… Doğrusu, soyu sopu nedir, bilmem. Sadece babasını tanırdık. Seksen Darbesi’nin “MHP ve Yan Kuruluşlar Dâvâsı”na bakan Mamak Mahkemesi’nin askerî savcısıydı. İnsanlıktan nasibi yoktu. Benim de kısmen nasiplendiğim, onun Ülkücülere uyguladığı vahşeti burada anlatsam içiniz kalkar, öğürürsünüz!

Babasının yaptıklarından elbette onu sorumlu tutacak değiliz. Ancak “Bu hiç mi bir şey ifade etmiyor?” derseniz… Hayır, belki kişiliği hakkında bir karîne olabilir yahut bir ipucu verebilir, başka verilerle de desteklendiği takdirde…

Son günlerde İzmir’de bir şeyler oluyor. Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir için ayrı bir bayrak düşündüğünü ve “İzkoin” adında yeni bir para birimini piyasaya süreceğini söylüyor. Arkadaşları da, “Bunları şimdi söyleme, senin eyalet kurma niyetin anlaşılır” diye kendisini ikaz ediyorlar.

Bilindiği gibi bayrak ve para, bir devlet için bağımsızlığın sembolleridir.

CHP İzmir Milletvekili Ali Yiğit de, “Biz İzmirliler Avrupalı olmaya hazırız; diyoruz ki, ‘Biz ayrılalım, AB’ye katılalım, biz onlarla (Müslüman Türklerle) yaşamak istemiyoruz…” gibi boyundan büyük lâflar ediyor.

Öte yandan, Yunanistan’ın bazı medya organları ve bazı muhalefet partisi mensupları da, “Türkiye kaç türlü cepheye dağılmış vaziyette. Bu fırsattan istifadeyle Türkiye ile savaşmanın tam zamanı!” diye hükûmetlerini sıkıştırıyorlar.

Bunların bizimkilerle bir irtibatı var mıdır, ne yapmak istiyorlar?

***

Sözünü ettiğim zevatın Türkiye’ye düşman olmaları sebebiyle her birinin Kılıçdaroğlu tarafından özenle en etkili noktalara getirilmiş olmasını anlıyoruz da, başta Kılıçdaroğlu olmak üzere bu insanların Türk milletine karşı bu kadar hınçla dolu olmalarının sebebini bilemiyoruz.

Bizim içimizden birçok insan, Batı’nın kültürünü benimsemiş olduğu için bizim mânevî değerlerimizi beğenmemekte, küçümsemekte, horlamaktadır; bunu anlıyoruz. Fakat bu kadar kin ve düşmanlığın sebebi bu olamaz, bunun başka bir sebebi olmalıdır.

Benim kanaatim, bunun etnik kökene dayandığıdır. Hangi kökten olursa olsun, şerefli bütün vatandaşlarımızı tenzih ederek, başta Ermenilik olmak üzere, Rum, Kürt ve Sabatayist ırkçılığının bu işte müessir olduğunu düşünüyorum. Bu benim tahminim.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ermeni asıllı olduğunu Melih Gökçek etraflıca bir açıklamayla iddia etti. Sezgin Tanrıkulu’nun Kürtlük asabiyetiyle Türk’e düşmanlık ettiğini sanıyoruz ama birçok insanın Kürtçülük adı altında Ermeni intikamı peşinde olduğunu da biliyoruz.

***

Kemal Kılıçdaroğlu, emperyalizmin yolda tesadüfen bulup CHP’nin başına koyduğu bir kul değildir. Elbette o, onlar için özel ve elverişli bir elemandı. Tıpkı FETÖ elebaşıyla olduğu gibi, onunla ilişkilerinin de bir geçmişi olmalıdır.

SSK Genel Müdürü olduğu dönemde bu kurumu iflâs ettirip tam bir çıkmazın içine sokması üzerine değişik hükûmetler tarafından üç defa görevden alındığı hâlde her seferinde yıldırım hızıyla Danıştay’dan iptal kararı alıp görevde kalmasındaki etken, acaba ne idi?

Geçelim…

Emperyalizm gerçekten elemanını iyi seçmiş yahut yetiştirmiş. Hiçbir hatâ yapmadan görevini bugüne kadar hakkıyla, adım adım yerine getirdi. Önce parti yönetimini bu ülkenin düşmanlarına teslim ettikten sonra, ele geçirdiği belediyeler ve HDP vâsıtasıyla Türkiye’yi olabildiğince kuşatma altına almıştır, almaktadır.

Küçümsemeyin! Emperyalizm uzun vadeli plânlar yapar. CHP’nin bu hâliyle ülkemizi işgal etmeye elbette gücü yetmez ama işgale zemin hazırlayabilir.

Bir zamandan beri, “Gezi tipi bir kargaşa ortamı olabilir mi?” diye yoklama yapıyorlar, kalkışma için iyi bir bahane arıyorlar. Emperyalizm düğmeye bastığı anda harekete geçeceklerdir. Parti kongrelerinden sonra yeni bazı hamlelerini bekleyebiliriz.