Emperyalizm yeniden dişini gösteriyor

15-20 gün önce örgüt elebaşlarından birinin, elemanlarına hitaben, “Hiçbir eylem yapamıyorsanız, kibrit kullanmasını da mı bilmiyorsunuz?” şeklinde bir video yayınlamış olduğu da düşünülürse, iddia muhtemelen doğrudur. Ancak PKK’nın bu çapta organize bir eylemi kendi başına yapabilmiş olması mümkün görünmüyor. Bunun arkasında her zamanki gibi ABD emperyalizminin ve belki de Yunanistan’ın olduğundan şüphe edilmemelidir.

ELBETTE bekliyorduk, emperyalizm vazgeçmeyecekti. Çünkü şunu biliyoruz: Bölgemizde bağımsız hareket eden, hattâ bağımlı da olsa, “80-100 milyonluk güçlü bir Türkiye’nin bulunması kabul edilemez” olarak değerlendiriliyor. Onun için ülkemizin behemehâl parçalanarak ufaltılması, küresel emperyalizmin ve onun lideri ABD’nin stratejik hedefidir.

Dolayısıyla bugüne kadar bu maksatla yaptığı ve en nihâyetinde de en kapsamlı hamlesi olan 15 Temmuz 2016 saldırısının başarısızlıkla sonuçlanmış olması, emperyalizmin bu hedefinden vazgeçmesini değil, B plânını ya da diğer C, D plânlarını devreye sokmasını getirecektir. 

Emperyalizmin devamlı olarak saldırıda ve Türkiye’nin de savunmada bulunduğu, resmen adı konulmamış olan bu savaş, 15 Temmuz’dan sonra düşük yoğunluklu olarak devam etmekte iken, bugünlerde hız kazanmış durumdadır.

Savaş söz konusu olunca, bunu mutlaka askerî anlamda düşünmemek gerekir. Askerî literatürde bir adı var mıdır bilmiyorum ama bu, henüz askerin yer almadığı fakat devreye içteki işbirlikçi çeşitli siyâsî partilerin, dernek ve meslek kuruluşlarının, medya unsurlarının, akademisyenlerin, ajanların, dışarıda da yine küresel bazı medya unsurlarının bir merkez tarafından yönetildiği organize bir saldırıyla ülkedeki bazı fay hatlarını aktif hâle getirerek ülkenin içini karıştırmayı, kutuplaşmayı körükleyerek ve kitle hareketleri ile iç çatışma çıkartarak ülkeyi hâlsiz düşürmeyi hedef alan, bilâhare yapılacak bir askerî müdahaleye de zemin hazırlayan, adına “karma savaş” diyebileceğimiz bir savaş türüdür. 

30 Temmuz günü Konya’da vuku bulan bir cinayet olayı üzerinden sergilenen gelişmeler, tam da böyle bir savaşın başlatıldığını göstermiştir! Yedi kişilik bir Kürt ailenin tamamı, bir başka ailenin fertleri tarafından, geçmişten gelen bir husumet sebebiyle katlediliyor. Olayın duyulmasının hemen akabinde, aynı anda ülke içinde Türk Tabipler Birliği, HDP, bir kısım medya unsurları ve başka muhtelif provokatörlerden, dışarıda da Reuters ve Associated Press gibi büyük haber ajanslarından Amerikan Washington Post, Jerusalem Post, Fransız Le Monde, İngiliz The Guardian ve de Kuzey Irak’taki yerel gazeteler ile Kuzey Irak’taki Bölgesel Yönetim’in açıklamasına kadar, ekseriyeti dışarıdan ve sahte hesaplardan olduğu anlaşılan milyonlarca sosyal medya paylaşımlarıyla bir sürü noktadan Türkiye’de Kürtlere karşı ırkçılık eylemi ve katliam yapıldığı iddiaları ve kışkırtmaları, ülkenin ve dünyanın kamuoyuna bir anda eşgüdümlü olarak pompalandı. Olayın mâhiyeti henüz ortaya çıkmadan yapılan bu organize hareketin bir merkezden düğmeye basılmasıyla ortaya çıktığı apaçık görüldü.

Bu olaylar olurken iki büyük tabiî felâket yaşamaktaydık. Önce Doğu Karadeniz bölgemizde, arkasından da Van civarında meydana gelen sel felâketlerinde büyük miktarda can ve maddî kayıplarımız oldu. Başta CHP olmak üzere malûm fitne odakları, bu felâketlerden doğrudan Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ı ve Hükûmetini sorumlu tutup halkı kışkırtmaya çalışırken, onlar için çok daha verimli olacak büyük bir yangın felâketiyle karşılaştık. Turizm bölgelerimizde yüzün üzerindeki yangının aynı anda çıkmış olması ve aşırı sıcaklık ile rüzgârın da tesiriyle olağanüstü genişleyerek yerleşim yerlerine de ulaşmasıyla Devlet’in yangın söndürmede çok müşkül durumda kalması, büyük can ve mal kayıplarına sebep olan sel felâketini (ki yazının kaleme alındığı günlerde yeni yangın ve sel felâketleri yaşandı) âdeta unuttururken, muhalefet partilerini ve bilinen fitne odaklarını ise sevince boğdu.

Orman Teşkilâtı’nın yanında itfaiyelerin, Emniyet’in, Jandarma’nın, hülâsa Devlet’in bütün imkânlarının seferber edildiği, Azerbaycan’dan gelen itfaiye erlerinin ve uçaklarının yanında vatansever gönüllü vatandaşlarımızın insan üstü bir gayretle hayatlarını kaybetme pahasına alevlerin içine dalarak mücadele ettiği vakitlerde muhalefet partileri ve şürekâsı, bu millî felâket için, “Ateşe karşı hiç olmazsa bir kova su nasıl dökebiliriz?” diye düşünmek yerine, kendilerinden beklendiği gibi yangına benzin dökmeyi tercih ettiler. İktidarı suçlamak için ellerine geçen “bu büyük fırsatı” alabildiğine sömürebilmek için şeytanın bile aklına gelmeyecek tertiplere, provokasyonlara giriştiler. Yangından bütünüyle iktidarı ve başkanlık sistemini sorumlu tutarken, yanan ormanların yerine iktidar yandaşlarının turistik tesisler yapması için yangının iktidar tarafından kasten çıkarıldığını iddia edecek kadar da alçaldılar.  

Yangında PKK parmağı olduğunu gösteren deliller olduğu söyleniyor. Bu vahşi örgütün daha önceleri de birçok defa bu hainliği yaptığını biliyoruz. 15-20 gün önce örgüt elebaşlarından birinin, elemanlarına hitaben, “Hiçbir eylem yapamıyorsanız, kibrit kullanmasını da mı bilmiyorsunuz?” şeklinde bir video yayınlamış olduğu da düşünülürse, iddia muhtemelen doğrudur. Ancak PKK’nın bu çapta organize bir eylemi kendi başına yapabilmiş olması mümkün görünmüyor. Bunun arkasında her zamanki gibi ABD emperyalizminin ve belki de Yunanistan’ın olduğundan şüphe edilmemelidir.

Yangınların çıkış şekli ve esnasında oynanan oyunlar, tam mânâsıyla ABD emperyalizminin çirkin suratını işaret ediyor. CHP’li gazeteci Can Ataklı’nın bir ay kadar önce bir TV ekranında, Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığından devrilebilmesi için ülkemizde büyük bir yangının çıkması gerektiğini ifade eden sözlerinin altında, acaba bildiği bir şey mi vardı? Araştırılmaya değer! Bunlardan her şey beklenir çünkü.


ABD yönetiminde Türkiye düşmanlığı, âdeta mâkâm göstergesi

ABD’nin yönetiminde bugün Türkiye düşmanı, PKK ve PYD (SDG) hâmisi, 15 Temmuz 2016 saldırısını tezgâhlayan, aldığı mağlûbiyetin acısını içinde taşıyan ekip yer alıyor. Savunma Bakanı LIoyn Austin, Obama yönetimi zamanında CENTCOM Komutanı iken IŞİD’e Karşı Mücadele Koalisyonu’na Başkan’ın Özel Temsilcisi olarak atanan diplomat Brett McGurk’le beraber ABD-PKK ittifakını kuran kişidir. O dönemde PYD/YPG’yi fiilen yöneten McGurk, bugün ABD’nin Ulusal Güvenlik Konseyi Orta Doğu Direktörü’dür. SDG’ye sonuna kadar destek vereceklerini beyan etmiştir. Ki zaten binlerce TIR silahı bu örgüte sağlayan da bu adamdır.

17/25 Aralık ve 15 Temmuz saldırılarını plânlayan kişi olduğu söylenen David Cohen ise CIA Başkan Yardımcılığına getirilmiştir.

Ulusal Güvenlik Danışmanı Jake Sullivan, 2018 yılında “SDG’nin bizim için ne kadar önemli olduğunu Türkiye’ye anlatıp onunla masaya oturtacağız” diyen kişidir. Bütün bu Türkiye düşmanı kadroyu iş başına getiren Obama döneminin Başkan Yardımcısı ve bugünün ABD Başkanı Joe Biden’in Türkiye’ye ne kadar düşman olduğunu herkes biliyor.

Başkan Biden, ABD gibi koskoca bir devletin güvenlik bürokrasisini âdeta PKK, PYD/YPG-SDG’yi destekleme, bir diğer ifâde ile Türkiye karşıtlığı üzerine oluşturmuştur. Nitekim Savunma Bakanı Austin’in görevlendirdiği General Calvert, SDG’nin sözde lideri terörist Mazlum Kobani’nin Haseke’de Türkiye’ye karşı nasıl mücadele edecekleri ve “Türkiye’nin (onlara göre) işgali altında olan Afrin, Cerablus ve diğer yerleri nasıl geri alacakları” üzerine düzenlediği toplantıya katılmıştır.

Tablo bundan ibarettir. 2022 kışının Türkiye’de oldukça sıcak geçeceği anlaşılıyor. Emperyalizmin kullanacağı içimizdeki aparatları bellidir. Bunlar, bütün güçleriyle Cumhurbaşkanımıza saldırtılacaklardır.

Emperyalizmin etkin olarak kullanacağı bir enstrüman da sosyal medya olacaktır. “Help Turkey” (Türkiye’ye yardım edin) şeklindeki, güya ülkeye hizmet etme rolüyle bazı münafıkların başlattığı, aslında Türkiye’yi dünyaya aciz olarak göstermeyi amaç edinen kampanyada on milyon paylaşım olduğu, bunun büyük kısmının ise yurt dışından gönderildiği, ehliyetli bir sosyal davranış uzmanı olduğu söylenen Mark Oven Jones adındaki bir akademisyen tarafından tespit edilmiştir. 

Ekonomik sıkıntılar, Kürt-Türk kışkırtması, Kovid-19 Salgını ve yangınlar gibi konuları sömürmeye devam ederken, yeni istismar konuları da uyduracaklardır. En büyük sermayeleri, her zamanki gibi yalan ve iftira ile olgu/algı operasyonları yaratma gayretleri olacaktır.

Dâhildeki bu saldırılara destek olarak ABD’nin Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta, Libya ve Suriye’de Türkiye’nin başına yeni gaileler açma teşebbüsleri beklenmelidir. Meselâ Yunanistan’ı kışkırtarak ülkemize karşı bir saldırı yaptırması hiç de ihtimâl dışı değildir.

Bütün bunlara rağmen, şayet Hükûmetimiz bu gelişmelerin olabileceği idraki içinde hazırlıklı olabilirse, emperyalizmin bir şey yapamayacağına ve yeni bir hüsranla baş başa kalacağına inanıyorum.

Milletimiz uyandı. Türk’üyle, Kürt’üyle, Sünnî’siyle, Alevî’siyle artık öyle yalan dolana, algı operasyonlarına prim vermiyor, elhamdülillah!