Emperyalistlerin yüzyıl anksiyetesi ve bir fotoğraf karesi

Muhalefetin ve muhalif parti mensuplarının sosyal medyada, sokakta, köşe yazılarında bundan sonraki siyâsî söylemlerinde, eylemlerinde “mukaddesatımız, vatan bütünlüğümüz, hürriyetimiz” adına sergileyecekleri her tavrın, bu kareyi unutmaksızın değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum. Çünkü Kudüs için kıyama kalkmak, siyâsî bir fırsat değil, kutlu bir gayret, ihlâslı bir inanç, prensipli bir duruş meselesidir!

YIL 2020… Emperyalistlerce cetvelle çizilerek pay edilen Osmanlı topraklarının Lozan’da zapturapt altına alındığı sözleşmenin yüz yılı dolmak üzere ve hükümsüzlüğüne ramak kalmış durumda.  

Türkiye’de neler oluyor böyle?

Dünyaya meydan okuyan, İslâm coğrafyalarında zulme duçar edilmiş halkların umudu olan, mağdura ve mazluma kol kanat geren, Batı’nın demokrasi ve insan hakları kaidelerinin şarkılardan ibaret olduğunun ispatını sesi, sözü ve kararları ile uluslararası her plâtformda gözlerinin içine baka baka dünyaya haykıran bu adam da kim?

Nerede kaldı Türkçe okunan ezanlar, kurulan darağaçları, yağlı urganlar? Neden hesapları tutmaz oldu onca darbe pratiği yapmış iken Haçlılar? İşlerine gelmeyen her adımda askeri tetikleyen, muhtıralar verdiren güçlerin 40 yıllık plânları nasıl olur da sükût-u hayâl ile netîcelenir?

Nasıl olur da parmaklarının ucuyla yönettikleri ve yönlendirdikleri kukla liderlere benzemez “Erdoğan”?

***

Tanrı’ya bile “bilim” adı altında meydan okuma cesaretine sahip, piyasaya karşılıksız sürdükleri dolarlarla herkesi ve her şeyi satın alabileceklerine inanan emperyalistlerin kurdukları tuzaklar bir bir bozuluyor; işgal girişimleri başarısız oluyor, para akıtıp satın aldıkları teröristler, hânelerine mâliyet olarak yansımaktan öteye gidemiyor.

Türkiye, son 17 yıldır lideri ve milleti ile tarihe ibretlik bir güç ile kaydoluyor!

Türkiye’yi çevreleyen denizlerin korsanları yasta…

Sınırlarının güvenliğini koruma yeterliliğine haiz bu lider, teröristlerin korkulu rüyası... “Erdoğan”ı ne yapsınlar da durdursunlar ki Türkiye’yi kendi emellerine sahne eyleyebilsinler?

Seyri tahammül zorlayan bir coğrafyayız artık. Hürriyet sevdâlısı bir milletiz ve ülkesini yönettiren değil, gayet güçlü siyâsî ve stratejik hamlelerle yöneten bir liderimiz var.

Dışarıda İslâm düşmanı emperyalistlerin, içeride “Erdoğan” düşmanı muhalefetin muhtemel uykuları kaçıyor. Depresif bir kaygı ile her dala saldırıp her uzanan eli tutmaları bundan…

“Erdoğan” ismi, özellikle 15 Temmuz’dan beridir anksiyetelerini körüklüyor. Kaygı bozuklukları artık meydanlara taşacak seviyeye yükselmiş durumda. Yeni dengeler kurmak için dengesiz çırpınışlarla yol almaya çalışıyorlar.

Meselâ 9 Şubat 2020 tarihli “Büyük Kudüs Mitingi”, işte bu kaygı bozukluğunun, “Erdoğan” takıntısının muazzam bir örneği!

“Ne münasebet, bu kutlu bir gayrettir” diyenlere, “Hadi canım sende!” diyemem, ancak o mitingde çekilmiş bir fotoğrafın söylediklerini tercüme eden zihnime ters düşmekten de hicap ederek, “Hay aksi! Filistin 1947’den beridir işgal altında, bu adamları ve geçmiş efratlarını daha önce böyle tespih tanesi gibi Filistin için dizilmiş hâlde hiç gördünüz mü?” diye de sorarım.

Bu miting hakkında çokça yorum yapmaktan imtina ediyorum. Çünkü orada bulunması muhtemel saf ve ihlâslı katılımcıların gayretinin bir duâ gibi makbul olabileceğini hesaba katıyorum.  

Ve sözü, aşağıdaki fotoğrafa bırakarak, aziz milletimizin bu kareyi hâfızalarına nakşetmelerini diliyorum.


***

Muhalefetin ve muhalif parti mensuplarının sosyal medyada, sokakta, köşe yazılarında bundan sonraki siyâsî söylemlerinde, eylemlerinde “mukaddesatımız, vatan bütünlüğümüz, hürriyetimiz” adına sergileyecekleri her tavrın, bu kareyi unutmaksızın değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.

Çünkü Kudüs için kıyama kalkmak, siyâsî bir fırsat değil, kutlu bir gayret, ihlâslı bir inanç, prensipli bir duruş meselesidir!

Bu kutlu mücadele siyâsî malzeme hâline getirilmişse, bu seciyesizliktir!

Evet, kin duymayalım, nefret etmeyelim, zemmetmeyelim ama unutmayalım!