Emperyalist ve Siyonist aklın bağrına saplanan hançer: Barış Pınarı Harekâtı

Binlerce İHA ve SİHA’sı olan, bunca teknolojik istihbârî gücü elinde bulunduran Batı, yıllarca Bağdadi’yi bulamayacak, öyle mi? Bu mümkün değil’ Amaç, bu adamı Türkiye’nin kontrolündeki bölgede yakalamak ve dünya kamuoyuna paravan terör örgütü DAEŞ ile Türkiye arasında bir ilişki olduğu algısını oluşturmaktı. Ama bu plân da ellerinde patladı!

9 EKİM’de başlayan Barış Pınarı Harekâtı devam ediyor. Harekâtın askerî tarafı ABD ve Rusya ile yapılan antlaşmalar sonrası kısmen bitirildi. Türk Ordusu (TSK) ve Suriye Millî Ordusu (SMO), Allah’ın izni ve lütfu ile çok kısa zamanda büyük bir başarı kazandı.

Teröristlere yapılan on binlerce TIR’lık silah yardımı, Batı’nın yıllardır süren askerî ve taktik desteği, binlerce kilometrelik sığınak ve tünelleri, yıllardır sürdürülen büyük tahkimat ve tüm o gizli/açık hazırlıklar bir hafta içinde darmadağın edildi.

Terörist aklın büyük hayâl kırıklığı

Terörist unsurlar kadar, bu teröristlerin arkasında duran Batılı güçler de büyük bir hayâl kırıklığı yaşadı. Çünkü böyle bir sonuç beklemiyorlardı. Evet, YPG/SDG teröristlerinin bu kadar hazırlığa ve silaha rağmen TSK karşısında başarı şansının olmadığını onlar da biliyorlardı. Ancak onlar, bu operasyonun yapılan onca hazırlık sonrası uzayacağını düşünüyorlardı. Operasyon uzadıkça, YPG/SDG üzerinde bir mağduriyet algısı oluşturacaklardı. Sözde “Sivil katliamları yapılıyor, kimyasal silah kullanılıyor, kutsal mekânlara saldırılıyor, doğrudan halk hedef alınıyor, yağma ve talan yapılıyor” gibi yalan yanlış haberlerle dünya kamuoyunu yanıltacaklarını ve teröristler için destek alacaklarını düşünüyorlardı.

Bunlar devam ederken, Türkiye’yi başta ekonomik yaptırımlar olmak üzere her alanda köşeye sıkıştırmayı umuyorlardı. Silah yaptırımlarını uluslararası ekonomik yaptırımlar ve boykotlar takip edecekti. Türk ekonomisi uzun sürecek bir operasyonu kaldıramayacak duruma gelecek, operasyona verilen büyük orandaki halk desteği zaman içinde azalacak ve Türkiye adım adım o terör oluşumu ile bir antlaşmaya zorlanacaktı. Antlaşma, her şartta Türkiye’nin bu terörist oluşumu legal olarak kabul etmesi anlamına gelecekti…

Başaramadılar!

Türkiye’nin, belirlediği hedefleri kısa sürede elde etmesi ve terör unsurlarının kısa sürede bozguna uğraması, plânlarını altüst etti. Terör oluşumu (tespit edilebilen) 700’den fazla kayıp verdi. Cephaneliklerin büyük bir kısmı, sığınak ve barınakların çoğu kısa zamanda yok edildi. Büyük bir bozguna uğrayan terör örgütü, yok olmamak için ABD’ye sığındı.

ABD ile yapılan tarihî antlaşma

Suriye’nin kuzeyi için ABD ile yapılan antlaşma, her açıdan Türkiye için tarihî bir başarıdır. ABD, tarihinde belki ilk kez bu kadar büyük tavizler verdiği bir antlaşmayı imzalamak zorunda kalmıştır. ABD, tasmasını elinde tuttuğu terör unsurlarını şartsız olarak geri çekmek zorunda kalmıştır. Üstelik operasyon öncesi açıkladığı (sembolik olsa bile) ekonomik yaptırımları askıya aldığını açıklamıştır.

Trump yönetimine güven olmayacağı aşikâr, ancak daha önce değindiğimiz gibi, ABD içindeki iç siyâsî çekişme, şimdilik Türkiye’nin lehine bir fırsat doğurdu ve Türkiye bu fırsatı iyi değerlendirmiş oldu.

Rusya ile yapılan tarihî antlaşma

Rusya, ABD ile antlaşmadan kârlı çıkan bir diğer taraf oldu. ABD’nin boşalttığı yerleri Esed rejimi ile birlikte devraldı. Terör unsurları, ABD tarafından satıldıklarını görünce başka bir sahip arama gereği duydular. Rusya bu fırsatı değerlendirdi ve etki alanını arttırdı. Türkiye bu kez Rusya ile masaya oturmak zorunda kaldı. Yapılan antlaşma sonucu terör unsurları bir kez daha hezîmete uğradılar. Zira meşruiyetleri kalmadığı gibi, ellerindeki toprakların büyük bir kısmı rejime teslim edildi. Bu da Türkiye açısından içinde önemli başarılar olan bir antlaşma oldu.

Sınırlarımızda 32 kilometre değilse de en az 10 kilometre boyunca terör unsurları barınamayacak bu anlaşmaya göre. ABD ile yapılan antlaşmaya kıyasla daha az kazanım elde ettiğimiz, ancak hedeflerimizin büyük oranda gerçekleştirildiği bir antlaşma olarak kayıtlara geçti.

Batı’nın B plânı Bağdadi de işe yaramadı

Tüm bu gelişmeler yaşanırken, Batılı akıl perde arkasından kendi kurduğu DAEŞ’i oyuna dâhil etmeye çalışıyordu. Ancak önemli bir gelişme yaşandı. Türkiye sınırına sadece 5 kilometre mesafede (sözde) Batı’nın yıllardır izini sürdüğü ama her nedense bir türlü tespit edemediği DAEŞ elebaşı Bağdadi, ABD tarafından yapılan bir operasyonla öldürüldü. Olaya bakar mısınız?

Yıllardır bölgede olan ABD, Türkiye’nin bu bölgeye operasyonu sonucu bölgeyi terk etmek zorunda kalıyor, terk ettikten bir hafta sonra da yıllardır arayıp bulamadıkları adamın, aslında burunlarının dibinde yaşadığını tespit ediyor ve sonra bulup yok ediyor. Tabiî doğru kabul ederseniz…

Bu işin gerçeği elbette farklı! DAEŞ, Batılı emperyalist ve Siyonist İsrail tarafından kurulan paravan bir terör örgütü. DAEŞ, Orta Doğu’daki Batı işgâlini meşrulaştırmak, genişletmek ve sürdürmek için kuruldu. Binlerce İHA ve SİHA’sı olan, bunca teknolojik istihbârî gücü elinde bulunduran Batı, yıllarca Bağdadi’yi bulamayacak, öyle mi? Bu mümkün değil’ Amaç, bu adamı Türkiye’nin kontrolündeki bölgede yakalamak ve dünya kamuoyuna paravan terör örgütü DAEŞ ile Türkiye arasında bir ilişki olduğu algısını oluşturmaktı. Ama bu plân da ellerinde patladı!

Belli ki Türkiye, önceden bu durumu çözdü ve harekete geçeceği anda alelacele yapılan bu operasyonla olay örtbas edildi. Hamdolsun, Allah zalimlerin plânlarını altüst etmemize yardım ediyor.

Bundan sonra ne olur?

Türkiye, ABD ile yapılan mutabakat çerçevesinde tek taraflı, Rusya ile varılan mutabakat çerçevesinde ise Türk-Rus ortak devriyesi ile keşif ve gözetleme faaliyetlerine devam ediyor. İlk tespitler, terör unsurlarının yapılan antlaşmalara uygun hareket etmediğini gösteriyor. Türkiye bu bölgelerde askerî operasyonlarına kaldığı yerden devam edebilir. Ancak bu operasyonlar sınırlı şekilde, düşük yoğunlukla sürdürülür kanaatindeyim. ABD ve Rusya’nın desteklemek için artık bahaneleri kalmayacak, umduğunu bulamayan terör unsurları ise kısa sürede dağılacaklardır.

Tüm bu operasyonların ardından bu toprakları asıl sahiplerine teslim etmek gerekiyor. Operasyonun başladığı ilk ay, 100 binden fazla mültecinin evlerine geri döndüğü belirtiliyordu. Hedef, 2 milyon mülteciyi yerleştirmek!

Terör örgütü birkaç yıl içinde işgâl ettiği toprakların demografik yapısını değiştirdi. Bölgenin asıl sahiplerine verilmesi ve bir an önce imarının başlaması gerekiyor. Zira imar süreci uzun bir zamanı alacaktır.

“Barış Pınarları”, emperyalist ve Siyonist aklın kirli tezgâhını bir kez daha bozguna uğrattı. Hak, bâtıla bir kez daha galip geldi. Biliyoruz ki, bâtıl ile mücadelemiz kıyamete kadar sürecek. Ancak biz daha güçlü ve daha hazırlıklıyız. Lâ gâlibe illâ-Allah!