SIRBİSTAN’ın başkentinde
geçenlerde bir gösteri vardı.
İnternet
üzerinden çalışanlara vergi getirmek isteyen Sırp Hükûmeti protesto ediliyordu.
Belgrat
caddelerini dolduran, meydanlardan taşan kalabalık arasında taşınan bir
pankart, çok dikkat çekiciydi.
“Turci
vrate se” (Турци врате се) yazmaktaydı.
“Türkler
geri gelsin” demek…
“Neka
se Turci vrate” (нека се Турци врате) diye bağıran da olmuştur muhakkak. Anlamı
aynı: “Türkler geri dönsün.”
Neka
ilginç!
“Turci
se vratite” (Турци се вратите) pankartı da vardı. “Türkler dönüyor” demek.
O
pankartı elinde taşıyan kırmızı başlıklı gencin yaşı, otuz var yok.
Türklerin
o coğrafyada hüküm sürdüğü asırlar boyunca adâletle hükmettiklerini nereden
biliyor ki?
Bu
soru şaka kontenjanından geldi.
Nereden
bilecek; elbette herkesin bildiği yerden. Büyüklerinden aktarılan bilgiden,
kitaplarda yazanlardan…
Türkleri
bugün de “kurtarıcı” görenlerin bulunmasında bugünkü Türkiye’nin de payı var.
Otuz, kırk veya elli yıl önce böyle bir pankartı silah zoruyla bile taşıyacak
kimse çıkmazdı.
Boraltan
Köprüsü üzerinde, öldürüleceklerini bile bile öz kardeşlerini düşmana teslim
eden bir Türkiye, kendi vatandaşlarını şapka giymedi diye darağacına çeken bir
Türkiye, her bakımdan dışa bağımlı bir Türkiye, kitapların yakıldığı, Kur’ân
öğretenlerin cezalandırıldığı bir Türkiye, yetmiş sente muhtaç, fakirlikten
kıvranan bir Türkiye olsaydı, kimsenin umudu olmazdı. Olamazdı.
Sadece
Boraltan hâdisesi bile yeter bu hükmü vermek için. Murat Darga’nın güzel şiiri,
Esat Kabaklı’nın sazı ve sesiyle türkü olmuştur. Yürek dayanmaz.
“Boraltan bir
köprü,
Aşar geçer Aras’ı,
Yuğsan Aras
suyuyla,
Çıkmaz yüzün
karası.
Düşman bekler
karşıda,
Önüne kattı beni,
Can alınan
çarşıda,
Kardeşim sattı
beni.
Dönüp seslendim
geri,
Merhametsiz
birine,
Beni siz
vuraydınız,
Şu gâvurun yerine.
Bu imiş meğer
istirahat
Yordum kadere
kısmete.
Uyusun şimdi rahat
rahat
Deyin öldüğümü
İsmet’e…”
Nakarat
kısmı, “Karası karası, merhamet fukarası” şeklindedir.
Tekrar
edelim, öyle bir Türkiye’den kimse medet ummaz. Bakan, acır hâline…
Sınırda
kardeşlerini Moskof’a teslim eden Türkiye’den, bugün nereye geldik? Karabağ’ın
kurtarılmasında çok önemli bir rol oynayan Türkiye’ye… Ne güzel geliş, ne zorlu
bir yolculuk! Ne kadar hoş geldik bilirsiniz, ne kadar hoş bulduk!
Böyle
olunca, Sırp genci o pankartı açar, taşır, cümle âleme gösterir.
*
Bir
de “Türk” adını duyunca ödü kopanlar var.
Yunanistan
“Türk” kelimesini duymaya, görmeye tahammül edemiyor.
Batı
Trakya’da yaşayan kardeşlerimize “Siz Türk değilsiniz” diye diretiyor.
Neymişler?
“Yunan Müslümanı” imişler.
Asırlık
dernekleri kapatmaya, okulları yok etmeye, Türkleri ve Türkçeyi boğmak için
elinden geleni yapmaktadır.
Batı
Trakya yüzlerce yıldır Türk’tür ve Cenâb-ı Hakk’ın izniyle öyle kalacaktır.
O
topraklar, İstanbul’dan çok önce fethedilmiştir.
1363
yılında Lala Şahin Paşa tarafından Edirne fethedildikten sonra, Birinci Murat,
Dimetoka'yı geçici olarak merkez yaptı. 1364’te, Gazi Evrenos Bey Gümülcine’yi;
Lala Şahin Paşa, Filibe’yi aldı.
Kitaplar
böyle yazar.
Yunan
kafasının değiştirmek istediği budur. Aklınca târihi değiştirecek.
Dernekleri
kapatmaya yeltenen Yunanistan yönetimi, halkın seçtiği müftüleri de kabul
etmeyip kendi kafasına göre bir müftü atamaktan vazgeçmiyor yıllardır.
Eğer
“Siz Türk değilsiniz” iddiasına ses çıkarılmazsa, bir süre sonra Müslüman
olmadıklarını da ileri sürecektir.
“Ses
çıkarmak” derken, cılız, zayıf bir ses değil kastettiğimiz. Gür olmalı. Etkili
olmalı. Yankısı her yandan duyulmalı!
Kapatmaya
çalıştıkları iki dernek var: Biri Gümülcine’de, diğeri İskeçe’de.
Dernekler
kendilerini şöyle anlatır:
“Gümülcine
Türk Gençler Birliği 1928 yılında kurulmuştur. 1923 yılında imzalanan Lozan
Antlaşmasıyla, Yunanistan yönetimine azınlık olarak bırakılan Batı Trakya
Türkleri ve özellikle Batı Trakya Türk Gençliği arasında, Türk kültürünün
yaşatılıp gelişmesi ve Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde
gerçekleştirilen Atatürk ilke ve inkılâplarının ve ayrıca Türkiye
Cumhuriyeti’ndeki bütün diğer değişim ve yenileşme hareketlerinin yayılıp
benimsenmesine yardımcı olmak gayesiyle kurulmuştur.”
*
İskeçe
Türk Birliği’nin tarihine bakalım:
Batı
Trakya Türk Azınlığının ilk derneği olan “İskeçe Türk Gençler Yurdu”, kentin
ekonomik yapısıyla bağlantılı bir toplumsal ihtiyacı karşılamak üzere
kurulmuştur.
İskeçe
Bidayet (Asliye) Mahkemesi tarafından onaylanan tüzüğün birinci maddesinde derneğin
adı, “İskeçe Türk Gençler Yurdu-Estia Turkikis Neoleas Ksantis” olarak
kaydedilmiştir.
1
Nisan 1927’de derneğin ilk tüzüğü, Aşağı Mahalle Medresesi Müderrisi Hoca
Mestan Efendi’nin yardımıyla Üstat Osman Nuri Efendi tarafından el yazısıyla
(Eski Türkçe harflerle) kaleme alınmıştır. İlk toplantı 14 Nisan 1927’de
yapılmıştır.
11
Mayıs 1930’da “İskeçe Türk Gençler Yurdu”nun kurucu üyelerinden bir kısmı,
“Türk Ocağı” adıyla başka bir dernek kurmuşlardır.
17
Kasım 1936’da bir çatı altında toplanmış ve “İskeçe Türk Birliği”/Tourkiki
Enosis Ksantis adını almıştır.
Tüzüğe
göre, “İskeçe Türk Gençler Yurdu”nun bayrağı da sarı-lâciverttir ve dernek
adına sportif faaliyetlere katılacak olan gençlerin giyeceği formalar da
çizgili olup sarı-lâcivert renklerden oluşacaktır. Kurulduğu tarihten itibaren
İskeçe Türk Gençler Yurdu’nda, gençlerden oluşan futbol takımı, müzik ve
tiyatro grupları teşkil edilmiş ve Yunanca ile Türkçe dil kursları
düzenlenmiştir.
*
“Akılsız
başın zahmetini ayaklar çeker” diye bir atasözümüz vardır.
Sadece
ayaklar çekse iyi, kolu bacağı da yorulur, kalbiyle ciğeri de.
Eğer
akıllıca davranmayı, insan olmayı beceremezlerse, çok zahmet çekilecek.
Bilmiyorlar.
Hem
müthiş korku, hem hâd bilmezlik bir arada olunca, saçmalamak tek seçenek olarak
karşılarına çıkıyor. O hâlde bizim karşımıza çıkmaya niyetleniyorlar.
Tövbe
tövbe!
Bir
CIA ajanı şöyle değerlendirmişti: “Türkiye, İngiltere’den Avrupa’nın en büyük
gücü. Almanya’yı bir öğleden sonra içerisinde bitirebilirler. Fransa’yı da eğer
ortaya çıkma cesareti gösterirlerse, bir saat içinde…”
2018
yılına ait bir açıklama bu!
Almanya
ile Fransa için durum öyleyse, o ajana sormak lâzım, Yunanistan ne kadar
dayanır?
Bir
çarpıcı hususa daha değiniyor CIA elemanı.
“Geçen
bin yıl içinde her ne zaman bir İslâm Birliği olduysa, bu, Türk gücü çatısı
altında oldu.”
El-hak,
bunu da bilmeyen yok maşallah!
Devam
edelim…
“Son
yüz yıl içinde Türkler daha önce hiç bulunmadıkları bir durumdaydılar. Önce
etrafları Avrupalılar tarafından çevriliydi. Sonra Ruslar ve sonra Amerikalılar…
Şimdi Türkiye yeniden kanatlarını açmaya başlıyor.”
Elin
ajanı bunları söylüyor.
Dünyada
“gizli Türk” bulunmaz. Bir CIA ajanının Türkiye hayranı olduğunu da düşünemeyiz.
Gördüğünü dile getirmiş.
Maksadı
dikkat çekerek, tedbir almak gerektiğini bildirmek olsa bile, bizimkilerden
daha iyi gördüğü kesin!