BİR de şaşırmış gibi yapmıyorlar mı?
“Hilâfete karşı lâik Türkiye Cumhuriyeti’ni savunan genç neden içeri atılmışmış?”
“Ülkemizde Türk olmak suç muymuş?”
Bunları soranların içinde avukatlar da var. İster inanın, ister inanmayın; avukatlık diplomalarını kabzımaldan almışlar ellaam.
“Türk olmak” elbette suç değil, böyle bir suç olsa önce bizi içeri atarlardı. Sıra size gelene kadar, ohooo!
Hepiniz de -affedersiniz- merkep gibi biliyorsunuz yoldan geçen birinin burnunu kırmanın İtalya’dan ithal ettiğimiz TCK’ya göre bal gibi bir suç olduğunu. Ve her suç gibi bunun da bir bedeli var.
“Disney Plus” günlerinde tam siper olan geğirti ve gaz salma makinesi da çıkmış soruyor suret-i haktan görünerek, “Tamam, yumruk atmak hoş değil, ama yumruk atanların içeri atılması yeni bir uygulama mı?” diye.
Hayır canım, uygulama yeni değil. Şehit yakınları için bile geçerli olan bir uygulama bu. Osman amcayı hatırladınız mı? Kendisi şehit yakını idi ve yeğeninin cenazesinde Kemalciğime yumruk atmıştı.
O gün neler söylemiştiniz Osman amca hakkında? TCK o Osman amcaya neler yapmıştı “Şehit yakınıdır, acısı vardır” demeden? Efendim? Duyamadım sizi…
Neymiş efendim, saldırıya uğrayan kişi Hilâfet bayrağı taşıyormuş. Kahraman Türk genci de “içinde bulunduğu ahval ve şerait içinde” vazifesini yerine getirmiş. Ne mutlu Türküm diyene!
Suçu öven övene… TCK’ya göre suçu övmek de suç.
O yüzden Fatih Altaylı yediği haltın farkına varınca apar topar tornistan yapıp “Eline sağlık” tivitini siliverdi.
Şimdi de kıvırmaya başladı. Ortaya yazmış da, bakalım millet ne diyecekmiş de, belki de tutuklayanlar için “Elinize sağlık” demek istemiş de… Milleti kendisi gibi sanıyor olmalı. Geçmiş olsun bayım.
Üzerinde “Lâ ilâhe illâ-Allah, Muhammeden Resûlullah” yazan sancağı Hilâfet sanmış haspam.
Hem cahil, hem de babası yaşındaki bir adamın burnunu kıracak kadar cesur. “Cahil cesareti” buna deniyor sanırım.
Üniversite dördüncü sınıfta ama tahsil daha cehaleti almamış. O yüzden eşekliğe sıra hiç gelmemiş bile.
Şimdi “Hepimiz Ege’yiz” filan diye bir şeyler geveleyip suça ve suçluya kalkan oluyorlar. Ege’nin yeri hapishane değil, okuluymuş, kütüphaneymiş. Yakında da finalleri varmış.
Bizce de… Ege’nin yeri okuluydu. Kıçını kırıp finallere çalışmak yerine, yoldan geçen babası yaşındaki adamın burnunu kırmayı tercih etti Ege. Sonuçlarına katlanmak zorunda.
O zaman biz de önümüze geleni yumruklayalım. Sonuçta bizim de her sabah gitmemiz gereken bir işimiz var. Devlet’in savcısına “İşe gitmem gerekiyor” der, çıkar gideriz. Nasıl, size de uyar mı?
Bu ülkede LGBT paçavralarına ses çıkarmayanlar, bilakis mezuniyet yürüyüşlerinde yahut ödül törenlerinde sahnede hadsizce gözümüze sokanlar ve hatta Gezi Olaylarında Türk bayrakları yanında teröristlerin paçavralarını sallayanlar, birden Türk olduklarını hatırlayıp ortaya dökülüverdiler.
“Bu ülkede sallanacak tek bayrak Türk bayrağıymış”. Hadi ya, gerçekten mi?
Haydi o gencimiz cahil ve sosyal medyada dolduruşa gelmeye teşne, önüne konulan her şeyi hap gibi yutmaya hazır zibilyon tane angut var diyelim. Peki, Ankara Barosu avukatlarına ne demeli?
Şimdi de Ankara Barosu avukatları çıkmış, “Şehitlerimize Rahmet, Filistin'e Destek, İsrail'e Lânet” yürüyüşünde “Hilâfet bayrağı” taşıyanlar ve buna göz yuman İstanbul Valisi hakkında suç duyurusunda bulunmuş.
Türkiye Cumhuriyeti’nde Hilâfet istemek de suçmuş ayrıca.
Bu kadar cehalet ancak okumakla kazanılabiliyor sanırım. Avukatlarımızın (!) Kelime-i Tevhid sancağını -o kadar düzeltme ve açıklamalara rağmen- hâlâ Hilâfet bayrağı olduğunu sanmalarına mı yanayım, yoksa bir şey istemenin suç olduğunu iddia etmelerine mi, bilemedim.
Velev ki o sancak da iddia ettikleri gibi Hilâfet bayrağı olsun, o ithal TCK’nın hangi maddesinde böyle bir ceza tariflenmiş, merak ettim doğrusu.
Muhtemelen böyle bir madde olsaydı, avukatlarımızın (!) suç duyurusunda ilgili madde numarasını görmüş olurduk.
Ulan, bugüne kadar nasıl yaşayacağımıza kadar karıştınız, şimdi de sıra nasıl düşüneceğimize mi geldi? Haddinizi hududunuzu bilin, adam olun, oturun oturduğunuz yerde!
Muhtaç olduğunuz cehaletin mevcut olduğu cüretkâr kanınızı burnunuzdan getirmeyelim. Ne de olsa burun kırmak suç değil size göre.
Bize de “Eline sağlık” diyen birisi çıkar elbet!
Kalınız sağlıcakla efendim.