GÜN geçmiyor
ki, eleştiriye açık bir toplum olmadığımız dillendirilmesin, eleştirinin
gelişmekteki önemi üzerinde durulmasın.
Eleştiri yapmayı biliyor muyuz? Ya
da doğru eleştirinin ne olduğunun idrakinde miyiz?
Eleştiri, çok zor işlerden biridir.
Bilimsel bir eser süreci buna güzel bir örnek teşkil eder. Bilimsel bir eser,
önce uzman kişilere gönderilir. Eser sahibi, eserinin gönderildiği uzman
kişileri (eleştirmenlerini) bilmez. Aradaki kişi, bir nevi hakem statüsünde
durur.
Uzman eleştirmenler görüşlerini
belirtirken, eserin mevcut duruma göre ne kadar yenilik içerdiği, dünyada hangi
sorunu giderdiği gibi noktalara dikkat ederler. Eleştirmenlerden/hakemlerden
görüş alan hakem, eleştirmenlerin olumlu ya da olumsuz görüşlerini dikkate
alarak bir karar verir.
Kelime anlamı olarak eleştiri,
“bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek
amacıyla inceleme işi” olarak tanımlanır. Bu tanıma göre yanlış ve doğrunun
bulunmasına odaklanıldığı ve bu işi bir uzmanın yapması gerektiği ortaya
çıkmaktadır.
İktidar ve muhalefetin birbirine
bakışına bakıldığında, canhıraş bir şekilde ekonomi, oy ve seçim kaygısıyla
öldüresiye saldırdıkları görülüyor. Bunun en bariz örneği kısa süre önce ABD’de
yaşandı. ABD’nin bir şirketi, Trump’un sesini ve sosyal medya hesaplarını
kapatma yolunu bile tercih etti.
Biz ise tarafların keskin
hatlarla ayrıştığı bir ortamda demokrasi mücadelesi veriyoruz. Küçük bir
azınlık elitin yukarıdan aşağıya doğru demokrasi yolculuğu sindirilmiş
görünmüyor. Ancak darbelerle dolu demokrasi serüveninde, aziz milletin serbest
bırakıldığında hep “doğru” kararlar verdiği görülür. Zira sandıkta birbirini
görmeyen milyonların tercihlerinin yansıması kuantum bir sonuç olarak makbul
bir durumdur. Çıkan sonucu kabul edip etmemek bilimsel olmayıp, hissî, duygusal
ve tarafgirce bir davranıştır.
Gündeme bir bakın; son günlerde
bir video serisi ile ülke meşgul edilmek istendi. Bu ortamın neden oluştuğuna
bakılırsa, gerçek anlamda eleştiriye açık olmadığımızdan ortaya çıktığı görülür.
Eleştirinin olumlu yönünden bakıldığında, Avrupa’da hiçbir devletin
başaramayacağı devrim niteliğinde projelere imza atan aziz ülkemizde bu
projenin mimarlarının açılış ve oy zamanı haricinde bu projeleri pek
dillendirmiyor oldukları görülür. Bunu yapması gerekenlerin daha çok eşine, akrabasına,
dostuna iş aramak ya da milletin duygularını konsolide edecek dinî mekânlardan
çekilmiş fotoğraflarını sosyal medyadan paylaşmakla meşgul oldukları bir
vakıadır. Böyle bir ortamda birileri meydanı boş bulup video çekerek gündemi
işgal edebiliyor.
Dijital teknolojiyle “bilgi ve
hak” edinmeden de pek güzel sonuçlar çıkmıyor. Bir dilekçe ya da talep ilgili
kurumlara gönderildiğinde, alttaki bürokratlar yukarıdaki sorumlu kişinin
bilgisi olmadan talep sahibine usul gereği bir cevap gönderiveriyorlar. Yani
vatandaş sadece seçim zamanlarında oy deposu olarak görülmeye devam ediliyor.
Seçim döneminde ağza çalınan küçük balla yıllarımız da çalınıyor.
Kısa sürede yüz elli üniversitenin
açılmasını sağlayanlar bunu lâyığınca anlatamadı. Marmaray gibi dev bir proje
unutulup gidildi. Dünyanın en büyük havalimanını inşâ ettiğimizi unuttuk bile. Neyse
ki insansız hava araçları gündemde duruyor. Dememiz o ki, çağımız aynı zamanda
yapılan bir hizmetin vatandaşlara doğru anlatılması gerektiğini ortaya
çıkarıyor.
Özellikle yeni anayasa
tartışmalarında keskin hatlar ortaya çıkacak. Seksen İhtilâli’nin darbe
anayasasına birileri sarılacak. Demokrasiye aykırı bir tutum içine neden
girilecek, anlaşılır gibi değil.
Eleştiri zor, çok önemli ve çok kıymetli
bir iştir. Eleştirinin dört ayağı bulunur: Olumlu/doğru, olumsuz/yanlış, uzman
kişi ve bilimsel dayanak/delil… Bunlardan biri eksik olduğunda eleştiri olmaz.
Bizde şimdilerde olansa, sadece olumsuz/yanlış yerden tarafların birbirine
saldırmasından ibaret...
Biz de eleştirimize, yapılan dev projelerin
yeterince anlatılamadığını belirterek başlayalım. Ayrıca bu çılgın projeleri, Batı’nın
hayâl bile edemediği işleri anlatması gerekenlerin başka işlerle uğraşmaktan
anlatamadıklarını vurgulayarak ilerleyelim. Üstelik işin uzman, ehil, liyakat
ayağına pek dikkat edilmediğini de not edelim…
Asıl eleştiriyi aşağıda bilimsel
dayanak olarak verelim.
Unutulmamalıdır ki, bir fikir ne
kadar güzel, iyi ve yeni olursa olsun, sadece bir ya da iki nesli idare eder.
Bilimsel bu gerçek, ortaya şunu koyuyor: Bir fikir ne kadar mükemmel olursa
olsun, çağa uygun olarak güncellenmesi zorunludur. Bu yapılırken, uzmanların
ortaya koyacağı görüşün ilgili kurumlarca topluma yansıtılması da gereklidir.
İşin ehliyet, liyakat ve uzman
kişilere teslim edildiği noktasında vatandaşın ciddî kuşkuları var. Bunun
yanında bilimsel delillerin ortaya konulması durumunda ise beklentileri
karşılayacak düzeyde uygulanmadığı da bir gerçek. Bunları yaparken
eğitim/öğretim sürecinin toplumun yapı, doku ve ananelerine uygun olmadığı
haykırışlarını duyan bile yok! Müfredat, gençleri törpülemekten başka bir işe
yaramıyor.
Merkezde insan, insanın odağında
ise toplumun yapı, doku ve ananelerine uygun eğitim/öğretim süreci olmalıdır.
Rönesans, cilâlanıp anlatıldığı
gibi olmamıştır. Rönesans’ın yapıldığı toplumda çok değer süpürülüp çöpe atılmıştır.
Bizim gibi, demokrasisi Batı’ya
göre zıt bir şekilde küçük bir elit tabakanın yukarıdan aşağıya doğru evirdiği
demokrasi süreci, ancak mikro politikalarla perçinlenir. Mikro politikanın
merkezi insan, insanın özünde ise doğru bir eğitim olmalıdır. Bu olmadığı
takdirde, bizim gibi toplumlar çok da demokrasiyi sindiremez ve eleştiriye açık
hâle gelemezler. Düşünce özgürlüğünün en fazla olduğu ülkelerin Müslüman
toplumların çoğunluk olduğu ülkeler olması gerekir. Ancak böyle olmamasının tek
nedeni, toplumun yapı, doku ve ananelerine uygun demokratik ortamın sunulamamış
olmasıdır.
Birey, toplum içerisinde
kabiliyet, ehliyet ve liyakat ile kendini gerçekleştirir. Bu gerçekleştirmenin
önüne set konulursa birey gizlenir. Gizlenen birey kendi görüş ve fikirlerini
olduğu gibi, özüne uygun olarak ifade edemez. Ehliyet, liyakat ve uzmanlığa
dikkat edilmediği yerde konusunda uzman bir kişi yeni ortamlar arar.
Bu durum bizde “Marifet iltifata
tâbidir” şeklinde bilinmektedir. Bilimde de “beyin göçünün” tek nedeni budur.
Bu sorunu çözmeden, istenilen düzeyde tersine beyin göçü gerçekleşemez. Bir
miktar tersine göç oldu ama bu istenilen düzeyde asla olamaz. Kuantum, mikro
politikaya terstir. Bu nedenle beyin göçü engellenememektedir.
Gençleri bir dinleyin, ne
kadarının yurt dışına gitmek istediğini görürsünüz. İşte bunun nedeni, ihmâl
edilen mikro değer politikasının yapılmamasıdır. Yani kişiye ehliyet, liyakat
ve uzmanlığını kullanmasına fırsat vermezseniz, başka ortamlara kaçar. Bu doğal
bir durumdur. Bu gerçekleşmeden de doğru bir eleştiri yapan nesil yetişmez.
Çevremizde sıklıkla marjinalleşmiş tiplerin görünmesinin nedeni de işte budur!
Müslüman toplumlarda vicdan,
idrak, bilim, akıl, kalp ve feraset sadece mikro ölçekte harekete
geçirilebilir. Mikro politikayla doğruların ortaya konulması, özgürlüğün yeni
anayasa ile korunması ve imanî açılım, Müslüman toplumların gerçek mânâda
demokratikleşmelerini sağlar. Halkın özgür iradesini, kararlara katılımını,
hukuku ve adaleti öne çıkararak toplumu modernleştirip geliştirir ve gerçek
mânâda demokratikleştirmeyi sağlayacak olan şey, Müslüman toplumlarda sadece
mikro politikalardır.
Kuantum mikro politikayla
toplumun yapı, doku ve ananelerine uygun bir eğitim sürecinde yetişen nesil,
eleştirisini doğru, yanlış, uzmanlık ölçüsü içerisinde gerçekleştirir. Aksi
mümkün değildir. Bu nedenle yapılması gereken en önemli iş, bu hissi özümsemiş
nesiller yetiştirmektir. Çevrenizdeki gençleri bir dinleyin, böyle bir
gençliğin neresindeyiz, görüp siz karar verin!
Yapılan proje, hizmet ve fikir ne kadar mükemmel olursa olsun, çağa uygun olarak yorumlanmaz, anlatılmaz ve güncellenmezse bitmeye mahkûmdur. Eleştiri de sadece yıkıcı ve düşmanca olur. Tersi olduğunda yani toplumun yapı, doku ve ananelerine uygun bir eğitim sürecinde yetişen nesil hem kendisini mutlu eder, hem toplumu taşır, hem de dünyaya yeni bir medeniyet haykırmada yanınızda yer alır. Aksi durumda sizi sırtınızdan ilk hançerleyenlerin küpünü doldurmak için yanınızda bulunanların olduğunu unutmayınız.