Ekonomik kriz ve işletmelerde verimlilik yönetimi (1)

Ekonomik kriz dönemlerinden en çok etkilenen işletmeler, verimsiz yönetilen işletmelerdir. Şirketlerimizin çoğunda işgücü, makine, malzeme, enerji, yönetim değerleri ve dönemsel performansları ölçülmemektedir. Ölçemediğiniz bir değeri yönetemezsiniz. İşletmeler, ölçemedikleri her konuda risk taşımaktadırlar.

2018 yılında yaşadığımız ekonomik manipülasyonların etkileri hâlâ devam ediyor. Ancak çok şükür, piyasalarda toparlanma emâreleri görülmeye başlandı.

Dünya ekonomisine genel olarak bakıldığında, 2020 yılı için ekonomi uzmanları çok da olumlu yorumlar yapmıyorlar.

Absolute Strategy Research (ASR) adlı araştırma kuruluşu, 2019 üçüncü çeyrek araştırması ile bu olumsuz havayı göstermesi açısından önemli bir anket yayımladı.

ASR’nin 4,1 trilyon dolarlık bir yatırım havuzunu yöneten 200 kurumun yöneticileriyle yaptığı ankete katılanların yüzde 52’si, dünya ekonomisinin 2020 yılında resesyona girebileceğini tahmin ediyor. Ekim ayında IMF’nin küresel büyüme tahminlerini aşağı yönlü revize etmesinin ardından resesyon riski belirgin şekilde konuşulmaya başlandı.

2018 manipülasyonunun etkilerini tam olarak atlatamamış Türkiye için dünya genelinde başlayacak genel bir kriz, daha yıkıcı etkiler gösterebilir. Özellikle krizle derinden mücadele eden sanayi kuruluşlarımızda bu etkiler daha yoğun hissedilebilir.

Tüm işletmelerimizin bu döneme hazırlıklı olması gerekiyor.

İşletmelerin krizleri daha yoğun hissetmesinin önemli, hattâ en önemli nedenlerinden biri, verimsiz yönetilmeleri…

İster kamu kuruluşları olsun, isterse özel sektör, işletmelerin büyük kısmı maalesef verimsiz yönetilmektedir.

Peki, verimlilik nedir?

Verimlilik, en yalın hâliyle çıktı-girdi oranıdır. Genel bir tanımlama yapılırsa verimlilik, bir üretim ya da hizmet sisteminin ürettiği “çıktı” ile bu çıktıyı yaratmak için kullanılan “girdi” arasındaki ilişkidir.

Başka bir deyişle, üretim süreci sonucunda elde edilenlerle bu üretimi elde edebilmek için gerekli olan tüm girdilerin arasında var olan bir katsayı/orandır.

Bu tanım, ölçülebilen sayısal bir ilişkiyi ifade etmektedir. “Çıktı” ile ifade edilen, bir kurum, kuruluş ya da üretim yapılan herhangi bir birimde üretilen “hizmet” ya da “ürün” toplamıdır.

Bu toplam, örneğin, ton veya litre gibi sayısal/fiziksel değerle ifade edilmektedir. Bu toplamı yaratan değerler ise “girdi”lerdir.

Hammadde, insan kaynakları, teknoloji, yakıt ve enerji, aktif sermaye gibi kullanımının birim zamanda “tüketilme değerleri”nin toplamı, “girdi”leri vermektedir.

İşletmeler, öncelikle mevcut verimlilik değerlerini iyi ölçmelidirler. İşletme, ister bir kamu kuruluşu olsun, ister bir hizmet veren veya ürün üreten bir kuruluş, mutlaka bir değer üretiyordur.

Bu değeri sayısal hâle getirip ölçebilirsek, kuruluşumuzun verimlilik değerlerini ortaya çıkartabiliriz.

20 yıllık özel sektör sanayi tecrübesi olan bir mühendis olarak net şekilde söyleyebilirim ki, özel sektör işletmelerimizin pek çoğu ciddî şekilde verimsiz yönetilmektedir.

Verimsizlik maliyetleri ise ürünlere yansıtılmakta ve firmaların rekabet gücü düşmektedir. Ekonomik kriz dönemlerinden en çok etkilenen işletmeler, verimsiz yönetilen işletmelerdir. Şirketlerimizin çoğunda işgücü, makine, malzeme, enerji, yönetim değerleri ve dönemsel performansları ölçülmemektedir. Ölçemediğiniz bir değeri yönetemezsiniz. İşletmeler ölçemedikleri her konuda risk taşımaktadırlar.

Peki, işletmelerde verimlilik nasıl ölçülür ve verim arttırma yöntemleri nelerdir?

Bu konuya bir sonraki yazımızda değinelim inşallah…