Eğitimde büyük paradigma değişimi: Eğitimden eğitişime

İnsan, parçalara bölünemeyecek bir varlıktır. İnsanın parçalara ayrılması, onun nesneleştirilmesi anlamına gelmektedir. Hiçbir eğitim faaliyeti ve süreci, insana obje olarak yaklaşmamalıdır. İnsanın varoluşsal, bilişsel, sosyal, mânevî ve değersel bütünlüğü vardır. İnsanın ontolojik bütünlüğünü ihlâl etmeden ortaya bir eğitim felsefesi koymak, büyük bir meydan okumadır!

EĞİTİM ve özgürlük arasında birbirinden koparılamaz bir ilişki vardır. Eğitim, özgürlüğün varlığını zorunlu kılmaktadır. Özgürlükten soyutlanmış bir eğitim, hem eğitimin, hem özgürlüğün inkârı anlamına gelmektedir.

Eğitim okul binalarıyla sınırlı olmadığı gibi, okuma-yazma ve matematik öğrenmekten de ibaret değildir. Eğitim, hayat boyu süren, zaman ve mekânla sınırlanamayan bir faaliyettir. Eğitim, insanın akıl, kalp ve karakter dünyasını aydınlatan, olgunlaştıran, insanî nitelikte duygu, düşünce ve davranışlar kazandıran, insanları gelecekte karşılaşacakları muhtemel durumlara hazırlayan fıtrî bir insanî tecrübedir.

Okumayı, yazmayı ve matematiği öğrenmek, eğitimin parçasıdır, ancak merkezi değildir. Eğitimin merkezinde her açıdan kendini gerçekleştirmiş insan olmak vardır. Başka bir ifadeyle eğitim, kişinin beşerden insanîliğe geçişini sağlayan bir tecrübedir.

Eğitim mekanik bir faaliyet değildir. Eğitimin kişiyi beşeriyetten insaniyete tekâmül ettirmesi için bir rûha ihtiyacı vardır. Eğitimin bir rûhu olmalıdır. Eğitim, insana uygun bir nitelik devrimini gerçekleştirmeyi esas almalıdır. Kişiyi beşeriyetten insaniyete tekâmül ettirecek değişim, eğitişimin bahsettiği nitelik devrimidir. Eğitimin niteliksel devrimi hayat içinde hareketli olmaya dayanmaktadır.

İnsanî gelişim, kişinin birkaç adım önündeki engellere odaklanmaz. Kişi, gelişmek için ufkun ötesinde olanlara odaklanarak geleceğe doğru kendisini hazırlar. Günümüzde eğitim, geleceğe ve ufkun ötesine odaklanarak yapılan sürekli bir insanî gelişim faaliyetidir. Özgürlük, eğitimin ufkun ötesine odaklanmasını ve gelecek yönelimli olmasını gerektirmektedir. Eğitim, günümüzde artık gelecek ve ufkun ötesi odaklı olmalıdır.

Özgürlük odaklı eğitim

Kişinin insanlığını tam olarak gerçekleştirme imkânını kullanması için, dışarıdan kendisine sürekli olarak bilgi yüklenilmemesi lâzımdır. İnsan, bilgi yüklenilen nesne değil, bilgiyi keşfeden, üreten ve sorgulayan varlıktır. İnsanın bilgi çöplüğü olarak yozlaştırılmaması, özgürlükçü bir eğitimin olmazsa olmazıdır. Özgürlükçü eğitim, insanın akıl ve rûhunun özgürce gelişimini ve onu mânevî bir varlık olarak gören bir yaklaşımı esas almaktadır.

Eğitişim kavramı, öğrencileri bilgi taşıyan nesneler olarak değil, akıl ve gönül dünyalarını kendilerinin dolduracağı bireyler olarak görmektedir. Kişinin akıl ve kalp dünyasını birlikte oluşturmasının esas alınması, eğitişimin en önemli boyutudur.

İnsan, parçalara bölünemeyecek bir varlıktır. İnsanın parçalara ayrılması, onun nesneleştirilmesi anlamına gelmektedir. Hiçbir eğitim faaliyeti ve süreci, insana obje olarak yaklaşmamalıdır. İnsanın varoluşsal, bilişsel, sosyal, mânevî ve değersel bütünlüğü vardır. İnsanın ontolojik bütünlüğünü ihlâl etmeden ortaya bir eğitim felsefesi koymak, büyük bir meydan okumadır!

Her eğitim sisteminin yapısal ve teknik sorunları olabilir. İnsanın ontolojik bütünlüğünü dikkate almadan uygulanan eğitim çalışmaları, ontolojik krizlere neden olmaktadır. Eğitişimin ana eksenini, “insanın varoluşsal bütünlüğü” fikri oluşturmaktadır. Eğitimin insanî varoluşsal bütünlük fikrini her aşamada esas alması, kişiyi anlam ve mânevî krizlerle birlikte çatışmalar içinde kaybolmasını önlemek açısından önemli bir husustur.

İnsan çok yönlü bir varlıktır. İnsana yönelik tek yönlü yaklaşımlar, tek boyutlu insan üretmektedir. Sağlıklı bir eğitim, tek boyutlu insan yerine çok kanatlı olan bireyin çok boyutlu ve çok yönlü gelişimine imkân sağlamalıdır. İnsan, sadece öğretilen ve beceri kazandırılan bir varlık değildir. İnsan düşünen, düşleyen, iletişim kuran, etkileşimler içinde olan, yenilikler ortaya koyan, üreten, ürettiğinden kazanan ve sonu gelmeyen arayışların peşinde olan açık bir varlıktır. Eğitimin evrensel insanî özellikleri ve değerleri bir bütün olarak dikkate alınarak, insanın gelişimine, olgunlaşmasına, yenilenmesine ve değişimine imkân sağlanmalıdır. Eğitişim, insana yönelik tek boyutlu bir yaklaşım yerine çok boyutlu ve çok kanatlı insan tasavvuruna dayanmaktadır.

İnsan, ahlâkî bir varlıktır. İnsanın eğitim tecrübesi, insanî tecrübenin bütün alanlarını kapsamaktadır. Eğitişimin en önemli özelliklerinden biri, eğitim sürecini ahlâkî bir tecrübe ve süreç olarak ele almasıdır. Eğitim, insana sadece meslekî beceriler öğreten veya bilgi yükleyen değil, kişinin ahlâkî olarak güzelleşmesini sağlayan, başka bir ifadeyle kişilerin daha iyi insan olmalarına katkı sağlayan bir süreçtir.

Tehzibü’l-Ahlâk’ın eğitim hedefi olarak ifade edilmesi, insanî gerçeklikle uyum içindedir. İnsanî eğitimin ahlâkla birlikte özgürlüğe ve çok boyutluluğa dayanmasını, eğitim sisteminde yeni bir anlayış değişikliğinin tezâhürü olarak değerlendirebiliriz.

İnsana dair hiçbir şey tabu değildir. Eğitim, insanî bir faaliyet olarak hiçbir insanî düşünce, davranış ve kurumun tabu olarak empoze edilmemesini veya yasaklanmamasını, insana dair her türlü bilginin özgürce öğrenilmesini, tartışılmasını ve sorgulanmasını esas almaktadır.

Eğitim faaliyetini amacından saptıran şey, eğitimin tabulaştırılmasıdır. Tabulara dayanan otoriter ve totaliter pratikler, eğitim değildirler. Eğitim tabulaştırılamayacağı gibi, eğitimi düzenleyen yasalar, mevzuatlar, bakanlıklar gibi oluşumlar da tabulaştırılamaz. Özgür bir eğitim için her türlü insanî faaliyetin sorgulanması gerektiği gibi, eğitime dair her şey de sorgulanmalı ve geliştirilmelidir. Özgürlük, her insanın özgün olduğu yani biricikliği şeklindeki gerçekliği esas alır. İnsanı biricik görmeyen, onun birey ötesi kurguların uzantısı olarak gören kolektivizmin aksine, özgürlükçü bir yaklaşım, eğitim dâhil bütün insanî faaliyetlerin başında, ortasında ve sonunda bireyi esas almaktadır.

Kalıplar, şablonlar ve sair…

Eğitişim, bireyin biricikliğini esas almakla kolektivist bir doğadan uzaktır. Herkes için geçerli tek bir eğitim metodu yoktur. Kuşları ve balıkları, tavşanları ve kaplumbağaları aynı koşu yarışmasına sokamazsınız. Eğitim, bütün insanların aynı tornadan geçirildiği veya tek tipleştirildiği bir süreç değildir. Bireyin biricik olduğu gerçeği, her bireye onun ideallerine, arzularına, yeteneklerine ve ihtiyaçlarına uygun eğitimin verilmesini gerektirmektedir.

Eğitim, herkesin seri bir şekilde üretildiği fason ürün atölyesi değildir. Eğitim, tek tipleştirilmiş kişiler yerine bireysel farklılıkları her düzeyde esas alan bir yaklaşımla yeniden oluşturulmalıdır. Eğitişim, eğitimi fason tek tip insan üretme faaliyeti olarak görmemekte, eğitimin özgün birey fikrini esas alan birey merkezli eğitimi kabul etmektedir. Okul, öğretmen ve müfredat, öğrencinin fert olduğu gerçeğinden hareketle onun özgün özelliklerini, yeteneklerini ve ihtiyaçlarını dikkate alarak eğitim faaliyetini uygulayacaklardır.

Eğitime göre kişi olmaz, kişiye göre eğitim olur. Her öğrenci, kendini gerçekleştirme hakkına sahiptir. Eğitim süreçlerinde öğrenciler gelişmek için tam bir düşünce, ifade, vicdan ve inanç özgürlüğüne sahip olmalıdırlar.

Özgürlük, insana materyalist ve pozitivist kalıplarla yaklaşmamayı gerektirmektedir. İnsanı maddeye indirgeyen veya görünür olgularla sınırlayan materyalist ve pozitivist sığlığın yerine, insanın uçsuz bucaksız özgür ve mânevî olduğu gerçeği esastır. Eğitişim, eğitim felsefesi olarak pozitivizm ve materyalizmin ölümünü ilân etmektedir. Mânevîliğin, çoğulculuğun ve özgürlüğün esas alınması, 21’inci yüzyılda pozitivizmin artık referans olmaktan çıktığını göstermektedir.

Pozitivist ve materyalist yaklaşımların aksine özgürlükçü eğitim, insanın formatlanmasını kendi işi olarak görmemektedir. Kendisine nasıl format atılacağı hususu, kişinin bilebileceği bir husustur. Eğitişim (educationance) kavramı, formunu ve muhtevasını oluştururken kişiye yardımcı olan insanlar, süreçler ve tecrübeler toplamını ifade eden kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Eğitişim içinde yer alan aktörlerin sürekli olarak farkında olması gereken fikir, insana dışarıdan format atılamayacağı gerçeğidir. Günümüzde çocukların insanlığa hizmet edecek ve evrensel medeniyete katkı sağlayacak hâle gelebilmeleri için otorite merkezli eğitimin terk edilmesi, çok aktörlü, faktörlü ve ilişkili eğitişim olgusuna geçilmesi gerektiği konusundaki ihtiyaç, kendisini ortaya koymaktadır.

Eğitişim, bireysel yeteneklerin geliştirilmesini esas almakta ve öğrencilerin uygulamalarla bütüncül gelişimini amaçlamaktadır. Eğitişim, bilgiyi aktarmak olmaktan çıkıp hayatla iç içe, canlı, pratik edilebilir, karşılıklı ilişkilere dayalı, analitik düşünmeye ve eleştiriyi esas alan, her yerinde insanın olduğu bir süreçtir. Bütüncül gelişim, kişinin her açıdan birey olması, başka bir ifadeyle “öğrencinin kendisini gerçekleştirmesi” durumudur. Eğitişim, kişinin birey olma sürecinin önünde engel değil, besleyici ve geliştirici bir işleve sahip olmalıdır. Kişinin biyolojik, çevresel, fiziksel, entelektüel, felsefî, sanatsal ve sosyal gelişimleri, bilimsel bir perspektif ışığında eğitişim sürecinde gerçekleştirilmelidir. Eğitişim sürecinde bilimsellik ve akıldan uzaklaşılmamalıdır.

Özgürlük eğitimde kişiyi tek bir akıl âlemine değil, akıllar âlemine yöneltmektedir. Özgür bir eğitimde aklın yolu bir değildir, akıllar âleminde yollar vardır. Akıllar ve kalpler âlemi, kişinin özgürce davranışta bulunduğu, diğer insanlarla ilişkide ve etkileşimde bulunduğu âlemlerdir. Akıl ve kalp birlikteliği, kişinin akıllar ve kalpler dediğimiz sınırsız sayıdaki âlemin farkına varmasını, onlara ulaşmasını ve onlardan öğrenmesini gerekli kılmaktadır.

Eğitim, kişinin ilişkiler yoluyla öğrenmesi, büyümesi ve olgunlaşmasıdır. Gelişmek, büyümek, kendi hayatını belirlemek ve davranışlarının sorumluluğunu yüklenmek bir haktır. Kişi, kendi hayatını belirleme hakkına sahip olduğu gibi, diğer insanlarla işbirliği ve yardımlaşma imkânına da sahiptir. Kişinin kendi hayatını belirlemesi ve başka insanlarla işbirliği yapması, onu özgürce eğitişimde bulunan bir varlık hâline getirmektedir.

İnsanın özgürce gelişmesi için farklı düşünce dünyalarına ulaşması ve onları tanıması gerekmektedir. Günümüz dünyası, kişinin farklı insanî dünyalarla ilişki kurabilmesi için farklı dillerin öğrenilmesini teşvik etmektedir. İnsan için yabancı dil yoktur, insanî dil vardır. Farklı bir insanî dilin öğrenimi, kişinin özgürleşmesine ve kalıplarını aşmasına yardımcı olacaktır.

Eğitişim, bir anda veya kısa sürede olup biten bir faaliyet değildir. Eğitişim, hayat boyu devam eden, kişinin önüne farklı seçenekler çıkartan bir tecrübedir. Eğitişim, eğitimi, sonuç değil süreç olarak tanımlar şekilde, özgürlüğün süreç anlamında eğitimin ana unsuru olduğunu ifade etmektedir. Eğitim dâhil hiçbir süreç, özgürlük olmadan tecrübe edilemez. İnsanlar, eğitişim sürecinde özgürce birbirleriyle paylaşımda, etkileşimde ve iletişimde bulunmalıdırlar. Eğitim, insanın duygu ve düşünce dünyasını körleştirmemelidir. Akıl, kalp, düş ve düşünce yetilerini sonuna kadar açmaya ve işlevselleştirmeye çalışmak, özgürlükçü eğitimin varoluş nedenidir.

Eğitişim, özgürlük, kişi ve uygulamayı esas alan bir anlayış üzerine kurulmuştur. İnsanı merkezine alan vizyon belgesi, ödül-ceza ikilemi yerine akıl ve kalp uyumunu benimsemektedir. İnsanın zihin ve gönül dünyasının geliştirilmesi için, kişi bilimle, felsefeyle, sanatla, mâneviyatla beslenmelidir. Ahlâklı insanı esas alan, öğretmen yerine eğitişim süreci içinde yer alan herkesi temel alan, evrenseli amaçlayarak yerelde aksiyona geçen, yenilikçi ve gelecek odaklı yaşam boyu bir eğitişim programına ihtiyacımız vardır.


Eğitimde sığlık ve endoktrinasyon

Özgür bir eğitişim sürecinde öğretmen, öğreten otorite konumunda değildir. Günümüz dünyasında, “bilgide otorite” anlamında öğretmen efsanesi bitmiştir. Öğretmen, öğrenciyle beraber öğrenen konumundadır. Öğretmen, eğitişim sürecinin kolaylaştırıcısı olan, öğrencisiyle beraber öğrenen ve gelişen kişi konumundadır. Öğretmen, öğrenen olarak öğrencilerin bireysel farklılıklarına uygun bir şekilde müfredatın içini dolduran ve eğitim faaliyetlerini oluşturan önemli aktör ve eğitimin kurmay aklına sahip kişidir. Eğitişim, eğitimde öğretmene geniş bir hareket alanı tanımlamaktadır. Öğretmen, eğitişimin asıl özneleri olan öğrencilerin aktif bir şekilde sürece katılmalarını sağlayacak düzenlemeler ve yollar bulmalıdır. Sadece öğretmen katılımını esas alan ve öğrenci katılımını minimuma indirgeyen bir eğitim süreci verimli değildir. Öğretmenin ve öğrencilerin öğrenenler olarak aktif bir şekilde katkıda bulunduğu bir eğitişim süreci, bugünün olmazsa olmaz ihtiyacıdır.

Eğitimde eğitsel otorite olmadığı gibi, artık öğretmen otoritesi de yoktur. Eğitimde, modelleri taklit etme veya örnek alma yaklaşımı önemini kaybetmiştir. Eğitişim sürecinde rol modelleri takip etmek yerine öğrencinin yeteneklerini geliştirdiği, bilgiye açıklamalar getirdiği yeni bir sürecin içine girilmiştir.

Eğitişim sürecinde otorite değil, öğrenen insan vardır. En iyi öğretmen, otorite olan değil, öğrenen ve öğrenmeyi kolaylaştıran, bunun için imkânlar ve araçlar yaratan kişidir. Eğitişim, bir hizmet olmadığı gibi, öğretmen de hizmet sunucusu değildir. Eğitişim, hayatın içinde olan süreçtir. Öğretmenler, aileler, öğrenciler, kısacası herkes, o sürecin içinde yaşayan kimselerdir. Eğitişimde önemli olan, herkesin özne olarak katkı sunması, etkin ve işlevsel ilişkilerle karşılıklı olarak birbirlerini beslemeleridir. Otorite konumundaki bürokratik yapılar, müdahalelerle eğitimi özgürlükçü süreçler olmaktan çıkarmamalıdırlar.

Eğitime yapılacak en büyük kötülük, kendini eğitimde otorite gören kişi ve yapıların müdahaleler yoluyla hem eğitimi, hem de özgürlüğü ortadan kaldırmalarıdır. Öğretmen, meslekî anlamda bilgi aktarıcısı olmanın ötesinde, öğrencilere farklı yollar ve imkânları keşfetmelerine yardım etmeli, onların özgürlüğüne saygı duymalı ve eğitişimin kolaylaştırıcısı anlamında ahlâkî sorumluluğunun bilincinde olmalıdır. Öğretmenin ahlâklı davranması, öğrencilere ahlâklı nitelikler konusunda farkındalık kazandırmak kadar önemlidir.

Özgürlük, barış, adalet ve çoğulculuk, evrensel insanî değerlerdir. Kişilerin, bütün insanlığa karşı sorumluluk duyma bilincini içselleştirme ve o değerlere uygun yaşama şeklinde büyük bir meydan okumayla yüz yüze oldukları açıktır. Dünyanın doğal dengesinin bozulduğu, yeryüzünün ekolojik kriz nedeniyle yaşanmaya uygun bir yer olmaktan çıkması konusunda bir farkındalığın geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Öğrencilerin “insanlığın geleceği” olması konusunu kendisine dert edinen evrensel birer insan olmaları çok önemli bir husustur. İnsanlık sorunlarına evrensel bir yaklaşımla bakmadan insanlığın tecrübesine katkıda bulunmak çok zordur.

Eğitişimde geçmişten ziyâde geleceğe odaklanılmalıdır. Eğitişimin görevi, geçmişi mükemmelleştirmek olmadığı gibi, geçmişi ideal olarak dayatmak da değildir. Eğitişim, insanların geleceklerini plânlamalarına yardımcı olmak için vardır. İnsanlar geleceklerini oluşturmakla meşgûl olmalarına rağmen, kişileri geçmişe mahkûm etmek, boş ve verimsiz bir çabadır.

Kişinin insanlığın tarihi ve geleceği konusunda çok ciddî bir eğitim alması lâzımdır. Öğrenci, insanlığın tarihî tecrübesi ışığında öğrenmeli ve düşünmelidir. Tarihsiz ve birikimsiz düşünce ve öğrenme anlamsızdır. Geçmişin tecrübeleri ışığında kendilerini geleceğin dünyasına hazırlayanlar, yapay zekânın, biyoteknolojinin, robotların, “4.0 teknolojisi”nin egemen olduğu bir dünyada var olabilirler. 21’inci yüzyılda ihtiyacımız olan insanî gelişim için eğitimin belirli bir ideolojinin tekeline sokulmasına gerek yoktur. Eğitimin ideolojikleştirilmesi yerine eğitimin özgürleştirilmesi, en önemli ihtiyaçtır.

Eğitimi eğitimsizleştirecek ve sığlaştıracak her türlü girişimden uzak durulmalıdır. Eğitimin eğitimsizleşmesi olgusu, bütün eğitim süreçleri için çok ciddî bir tehlike olarak önümüzde durmaktadır.

Eğitim; düşünmemiz, gelişmemiz ve öğrenmemiz için gerekli olan araçları kullanmayı bize öğretirken özgürlüğü, hakikati, güzeli ve iyiyi arama yeteneğimizi kullanma imkânını da bize vermektedir. Özgürlük, insana dışarıdan müdahalelerin olmamasıdır. Özgürlük, hiçbir şekilde kişinin her istediğini sorumsuzca ve ahlâktan arınmış bir şekilde yapabildiği bir libertinizm durumu değildir. Özgürlük, ne yapmamız gerektiği hakkına sahip olmaktır. Hayatta hakikati ve gelişimi gerçekleştirmek, ancak eğitim ile mümkündür. İnsanın gelişimine imkân sağlayan bir eğitim, her yönüyle özgürlüğü esas almalıdır. Kişi, ne düşüneceğini düşünmek için düşünme özgürlüğüne sahip olmalıdır.

Eğitim hiçbir şekilde neyi nasıl düşüneceğini empoze eden bir endoktrinasyon süreci olmamalıdır. Neyi nasıl düşüneceğini empoze eden “eğitim” adı altındaki endoktrinasyon uygulamaları, kişinin birey olma hâlini ortadan kaldırmakta ve onu robotlaştırmaktadır. Endoktrinasyon, insanın akıl ve gönlünün körleştirilmesi, mühürlenmesi ve hapsedilmesidir. Eğitişim, insanın kavrayış ve anlayışını karartan değil, aydınlatan bir süreçtir.

Eğitim, artık tek bir disipline hapsedilerek gerçekleştirilemez. Disiplinler arası birliktelik, yeni eğitişimin olmazsa olmazıdır. Bir disiplin diğer disiplinlerle birlikte sürekli olarak kendisini aşmalıdır. Disiplinlerin iç içe geçtiği bir ortamda, okulları katı bir şekilde kategorize etmek yerine daha hibrit, akışkan ve iç içe geçen okul modelleri geliştirilmelidir. Kişinin felsefe, sanat, bilim, edebiyat veya doğa bilimleri alanında gelişebilmesi ve yaratıcı olabilmesi için hayret, merak, sorgulama ve soru sorma yetenekleri geliştirilmelidir.

Özgürlük, eğitişimde sürekli soru sorulmasını gerektirmektedir. Ekosistem olarak tanımlanan eğitişim sürecinde öğrencinin bildikleri ve öğrendikleriyle neler yapabileceği ve alınan eğitimin kişiyi mutlu edip etmediği, nasıl bir dünyanın oluşumuna yol açtığı üzerinde ciddiyetle düşünülmelidir.

Özgürlük ve eğitimin meyvelerinden biri de mutluluk olmalıdır. Eğitişimin merkezinde mutlu insanlar vardır. Çocuğun yaşam doyumunun esas alınması ve çocuğun iyi olma hâlinin sağlanmasının hedef olarak belirlenmesi önemlidir. Okul, çocukların mutlu bir şekilde yetenek ve becerilerini geliştirecekleri bir yaşam alanıdır. Mutluluk, çocukların kendi potansiyellerini keşfetmeleri, farklı şeyleri tecrübe etmekten zevk almaları ve kendilerini gerçekleştirmek için sürekli bir motivasyonel enerjiye sahip olmaları demektir. Eğitim, çocuğu mutsuz etmemeli, refah ve mutluluğuna katkı sağlamalıdır.

İnsanı belirli kalıplara sokmayı amaçlayan eğitim uygulamaları artık geride kalmıştır. İnsanın fıtrî doğasını geliştirmesini amaçlayan, insanı olduğu gibi kabul eden, kişinin biricikliğini özgürce geliştirmesini amaçlayan bir eğitişim anlayışı vardır. İnsan, fıtrî olarak bilişsel ve ahlâkî anlamda yenilikçi olan bir varlıktır. İnsanın bilişsel ve ahlâkî potansiyelinin verimli bir şekilde ortaya çıkarılması ve geliştirilmesi lâzımdır. İnsan bilgili, ahlâklı, yaratıcı ve özgün bir varlıktır. Eğitişim, öğrencinin bilgiyi üretmesini, iyi olanı keşfetmesini, kendini özel olarak oluşturmasını ve hep yeninin peşinde koşmasını gerektirmektedir.

Mevcût sistemde çocuklar, sınavlara bağımlı köleler durumundadırlar. Öğrencilerin sınav köleliğinden özgürleştirilmeleri gerekmektedir. Sınavlara mahkûm olan çocuk yerine, okulda yaşayan ve yapan aktif çocuk modeline geçmeyi vizyon belgesi amaçlamaktadır. Eğitim, ülkemizde hep kâbus olan bir alan olarak kabul edilmektedir. Eğitimi kâbus yapan şey, bu faaliyetin hareketsiz ve vizyonsuz yapılmasıdır. Eğitimi kâbus olmaktan çıkarmayı amaçlayan eğitişim, eğitimi canlı bir insanî tecrübe hâline getirmeyi amaçlamaktadır.

Okulun içi mi daha ferah, dışı mı?

Okul, artık eğitimin yapıldığı tek yer olmaktan çıkmıştır ve eğitimin yapıldığı birçok yerden biri durumundadır. Üretim, verimlilik, bilim, özgürlük, yaratıcılık, hukuk, ahlâk değerleri etrafında eğitişime dair kurumsal modellemelerin yapılması gerekmektedir. Tüm okullar, kişinin tasarım yapabildiği ve becerilerini geliştirdiği yerler olmalıdır. Hayatın her alanında ve ânında eğitim faaliyetleri icra edilmektedir. Eğitişim, eğitimi “ekosistem” olarak tanımlamakta, aile, okul, öğrenci, okul, sokak başta olmak üzere çok kapsamlı çoğulcu alanda yapıldığı bir eğitim anlayışının benimsendiği görülmektedir.

Okulun içinde olmaktan ziyâde dışında yapılan/yapılacak eğitim faaliyetleri arttırılmalıdır. Eğitimi okula ve sınıfa haspetmek, derslerin sadece sınıfta yapılması çocukları sıkmakta ve bıktırmaktadır. Çocuklar, okula ve sınıfa hapsolmak yerine olabildiğince dışarı çıkmayı, dışarıda eğitim görmeyi daha heyecanlı bulmaktadırlar. İnsanı mutlu yapan; spor, doğada vakit geçirmek, ilişkiler ve çevre çalışmalarıdır. Okulun dışındaki faaliyetler kişilerde girişimi, sosyalleşmeyi, sorumluluğu ve özgüveni arttırmaktadır. Okulun değişik disiplinleri ve spesifik konuları öğretmesi, bilgilerini tartıştırması önemlidir. Okul, bir tartışma ve ilişki formu olarak işlev görmelidir.

Ancak okuldan daha fazla önemli olan özne, kişinin kendisidir. Disiplin ve konu odaklı eğitim, kişiye aktif olması için büyük alan bırakmamaktadır. Kişi bugün kendi kendisini eğiten en önemli eğitmen konumundadır. Okul eğitimi ile birlikte bireysel eğitimin nasıl olacağı üzerinde durulmalıdır. Günümüzün gelişen dünyasında, “Kişi kendi kendini nasıl eğitmelidir?” sorusu büyük önem taşımaktadır.

Yaşamı kapsayan eğitim, günümüzün en önemli yaklaşımıdır. Hayatı kapsayacak şekilde yaşam boyu öğrenen ve gelişen insanlar, ancak özgürce olgunlaşabilirler. “Ekosistem” kavramı, eğitişimin yaşam için olduğu ve yaşamın içinde olduğu yaklaşımının geliştirilmesi gerektiğini ifade etmektedir. Eğitişim, mekanik bir faaliyet değil, insanî bir süreç olarak insanın mânâ ve maddî boyutlarını ihata eden, kendilerine özgü bir varlık olan çocukların geleceğin dünyasına hazırlanması için yapılan ve yapılması gereken her şeyi ifade etmektedir.

İnsan gibi küçük âlem sayılan bir varlığı tek başına kapsayacak ve kuşatacak bir faaliyet yoktur. Eğitim, insan karşısında mütevazı olmayı öğrenmelidir. Kişinin kendini nasıl geliştireceği konusunda kişinin esas karar verici olduğu unutulmamalıdır. Eğitim yoluyla insanın bütünüyle yaratılabileceği yanılgısı, hem insanın, hem de eğitimin inkârı anlamına gelmektedir.