Eğitim ve öğretimin fay hatları

Eğitim-öğretim işi bu hassas çizgiden nefes alması gereken çok önemli bir tercihtir. Bu tercihin evren/kâinat içinde bilinen bütün bilimleri de içine aldığını özellikle vurgulamak gerekir. Zira bütün bilimsel çalışmalar bu âlem teriminin içinde yer alır.

EĞİTİM ve öğretim işi dünyanın en önemli işlerinden biridir. Sağlıklı bireylerin kendine ve topluma karşı faydalı olmasındaki en önemli mihenk taşlarıdır. Eğitim “düzende tutmak, öğretim için bu düzende devamlılığı sağlamak” anlamıyla yorumlanabilir.

Eğitim ve öğretim, terbiye ve talim olarak da bilinir. Eğitim, bir beklentinin birey tarafından karşılanması olarak görülebilir. Ayrıca bir şeyi bütün yönleriyle kavramak, gerçek hâliyle bilmek şeklinde düşünmek de yanlış olmaz. Islah etmek, gözetmek, korumak, yükseltmek ve büyümeye fırsat vermek de eğitim/terbiye çerçevesinde değerlendirilebilir. “Edeb” terimi de bu yolda düşünülebilir.

Öğretim ve talim ise, bir şeyin birey tarafından bilinmesinin idrakidir. “Talim” teriminin temizlemek ve saflaştırmak şeklinde karşılığı vardır. Kişinin, aldığı bilgiler ile kendisini zihnî ve aklî melekelerini saflaştırma ve temizlemesi gerekir. Talim, “ilim” kökünden türemiştir. Bu terim “teallüm” masdarından “öğrenmek”, “talim” masdarından “öğretmek” anlamlarını karşılar.

Gerek eğitim, gerekse öğretim, mihenk taşı hatların ve çizgilerin bilinmesidir. İyi ile kötünün, doğru ile yanlışın ayırt edilmesidir. Bu ayrımlardan sonra bireyin iyi ve doğruyu hayatında tatbik etmesi beklenir.

İyinin ne olduğu bilinirse kötü hemen anlaşılır. Doğrunun ne olduğu bilinirse de yanlış hemen fark edilir. Bu nedenle bireylere en temelde iyi ve doğrunun ne olduğu gösterilmeli ve tatbik ile taçlandırılmalıdır. Bireyler iyi ve doğruyu bilip kötü ve yanlışı yapabilirler. Böyle bir duruma izin veren hâller ise iyi ve doğru öğrenilirken bunların eksik kaldığı duygu ve hislerden de kaynaklanabilir. En nihayetinde kötü ve yanlışın yapılmasında kişinin ruh hâli de etkenlerden biri olabilir.

Bütün insanların iyi ve doğruyu yapması gerekirken bakmaları gereken bir yer vardır: Çıplak ve saf bir şekilde gerçeğe bakmak ve görmek…

Amerikalı bazı akademisyenler, kitaplarını emekli olduktan sonra yazarlar. Bunun iki nedeni vardır: Birincisi, daha rahat ve sakin bir hâldeyken kitabı yazmak; diğeri ise, görev başındayken doğruları olduğu gibi yazmaktan çekinmektir.

Amerikalı yazarların özellikle emekli olduktan sonra yazmak istedikleri en genel iki konunun birincisi Yahudiler ile ilgili olanlar, diğeri ise Hıristiyanlarla ilgili olanlardır. Bu iki örnek tanımlama, insana şunu gösteriyor: Biri gazaba uğramış olan Yahudiler, diğeri ise sapmış olan Hıristiyanlar... Her iki durumda da doğru ve iyiden ayrışma nedeniyle böyle bir kavram geliştirilmiştir. Böyle bir tanımlama Fatiha Sûresi’nde yapılmıştır. Bu sûrede hayata bu pencereden bakmak önerilmektedir.

İnsanoğlu bu dünyada iyi ve doğruyu öğrenip yaşayarak böyle devam etmeyi istiyorsa iyi ve doğrudan topluca ayrılmış olmanın çözüm olmadığı ortadadır. İyi ve doğrudan ayrılmak, tevhitten ayrılmak olarak görülebilir. Amerikalı dürüst bilim insanları işte bu ve benzer nedenlerden dolayı bazı kitaplarını emekli olduktan sonra yazıyorlar.

Talimin “ilm” kökünden türemiş olduğunu yukarıda ifade etmiştik. “İlm” kökünden türeyen diğer bir terim de “âlem”dir. “Bilmek, nişan koymak ve alâmet” kelimelerinin karşılığı için de âlem terimi kullanılır. Temelde bu yol, Yüce Bir Yaratıcısının varlığına alâmet teşkil eden nişanlar/işaretler olarak görülmelidir. Burada nişan ve işaretleri hem Kur’ân ayetleri, hem de bilimsel verilerin gösterdiği Yüce Bir Zât şeklinde düşünmek gerekir.    

“Âlem” kelimesi evren/kâinat ve insan topluluğunu ifade etmek için de kullanılır. Çoğul olması durumunda ise “âlemîn” şekline bürünür. Yahudi ve Hıristiyanlar âlem teriminin içini “Yüce Bir Yaratıcının varlığına alâmet teşkil eden nişanlar” olmaktan uzak tutmaya çalışmaktadırlar. Bu tavrın iyi ve doğrudan çok uzak olduğu açıktır.

İyi-kötü, doğru-yanlış ve mümin-kâfir ayrımı yapmadan bütün insanlığa nimet veren “Yüce Bir Yaratıcı” kavramına ihtiyaç vardır. Bu kavramı tam olarak karşılayan durumsa “Rahmân” terimidir. İyi, doğru ve müminin karşılık bulup nimetlerden verilmesi ayrımının yapıldığı terim karşılığı ise Rahîm’dir. Bu ince ve hassas çizgi sadece doğru ve kendilerine nimet verilenlerin yolunda olmakla mümkündür.

Eğitim-öğretim işi bu hassas çizgiden nefes alması gereken çok önemli bir tercihtir. Bu tercihin evren/kâinat içinde bilinen bütün bilimleri de içine aldığını özellikle vurgulamak gerekir. Zira bütün bilimsel çalışmalar bu âlem teriminin içinde yer alır. İnsan, cin ve melekler gibi akıl sahibi yaratıkların tamamını da işin içine kattığımızda, konuyu “âlemîn” şeklinde ifade buyurmak gerekir.