Eğitim sistemini düzeltmek yerine geleceğe taşımak

Teknolojik yeniliklere bağlı olarak temelinde okulun, öğretmenin, dersin olmadığı yeni bir eğitim/öğrenme dönemine giriyoruz. Hem de öyle çok uzak değil, yakın gelecekte bu gelişmelere şâhit olacağız. Ülkemiz teknolojik gelişmelere uyum sağlamakta oldukça iyi durumda. Geleceğe şimdiden yatırım yapıp eğitim sistemini geleceğe taşıyabiliriz.

UZAKTAN ve online eğitim dönemine resmen girmiş olduk. Aslında yakın gelecekte plânlanan sisteme erken ve zorunlu bir geçiş yaptık. Pandemi nedeniyle okulların tatil edilmesi ve muhtemelen dönem sonuna kadar sürecek zorunlu ara, bu yeni modele erken geçişi mecburi hâle getirdi.

Standart eğitim ve öğretim kalıpları değişti, değişiyor. Eğitim modellerinin artık yetersiz ve demode olduğu, yeni döneme/çağa uygun yeni eğitim-öğretim modellerine geçmek gerektiği uzun süredir konuşulan ve tartışılan bir konuydu.

Eğitim konusunda ülke olarak maalesef çok ciddî sorunlar yaşıyoruz. Ezberci ve demode eğitim kalıplarının sonuçları LGS/LYS ile birlikte YÖK kurumlarında yapılan sınavlarda ortaya çıkıyor. Temel derslerde başarısızlık oranları yükseliyor. Okul bitirmiş, bir şekilde meslek sahibi ama maalesef niteliksiz nesil yetiştiriyoruz.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyesi ülkeler içinde yapılan PİSA değerlendirme sınavlarında Türkiye son sıralarda yer alıyor. Pisa Direktörü Andreas Schleicher’e Türkiye’nin bu sınavlardaki karnesinin neden kötü olduğu sorulunca şu cevabı veriyor: “Bir… İyi ezberci ama yaratıcı değilsiniz. İki… Öğrettiğiniz şeyler artık geçersiz.” 

Baktığımızda, hakikat aynen böyle!

Temel olarak ilkokuldan itibaren ezberci, görünüşte sürekli isim, usûl ve yöntem değiştiren ama aslında aynı geleneksel metotlarla eğitim vermeye çalışan, yerinde bile saymayıp sürekli geriye giden bir sisteme sahibiz.

Sayın Ziya Selçuk sonrası eğitim sisteminde bazı değişiklikler yapılmaya başlandı, ancak köklü bir değişim yıllar alacak ve daha kötüsü biz, sonuçları onlarca yıl sonra göreceğiz. Sorun şu ki, Türkiye’nin onlarca yıl bekleyecek durumu yok!

Değişim devam ediyor ve biz değişimin sürekli gerisinde kalıyoruz. Bugün ekilen tohumlar on yıllarca sonra ürün vermeye başlayacak ama biz dönüşümü/değişimi yine ıskalamış olacağız.

Bu durumda bakış açımız, şu an dünyada uygulanan en iyi eğitim metodunu kopyalamaya çalışmak veya hedeflemek değil, geleceği yakalamak olmalı. Bizim odaklanmamız gereken konu, mevcûdu düzeltmek değil, geleceğe yatırım yapmak olmalı. Salgınla başlayan bu yeni dönem, kriz ve sorunlar yanında aslında bize bu anlamda yeni bir fırsat sundu. Eğitim sistemini geleceğe taşıyabiliriz.

Peki, zorunlu şekilde geçiş yaptığımız bu yeni eğitim süreci sonunda bizi neler bekliyor? Covid-19 ile başlayan yeni dönemde eğitim sisteminin geleceği nasıl olacak? Teknoloji eğitim sistemini nasıl şekillendirecek? 

Gelecek tahmini için teknolojik gelişmelere, yapılan çalışmalara ve beklentilere bakacak olursak…

1-Uzaktan eğitim modelinde tecrübe edildiği şekli ile ilk olarak okul/derslik/dershane/etüt merkezi gibi mekânsal zorunluluklar ortadan kalkacak. Mekândan ve hattâ zamandan bağımsız bir eğitim şekline geçiş yapılacak. Okul, derslik gibi yapılara orta ve uzun vadede gerek kalmayacak. Servis, yemek, kitap, kırtasiye gibi masraflar ortadan kalkacak. Eğitim mâliyetlerinde ağırlığı teknolojik cihazlar, içerik abonelikleri ve bilgiye (doğrulanmış) erişim oluşturacak. “Marka okul” kavramı bitecek. Herkes bilgiye ulaşabilecek. Hangi üniversiteden mezun olduğun değil, hangi paket süreçte hangi seviyede olduğun önemli olacak. Bilgiye ulaşım sınıfsal üstünlük olmaktan çıkacak. 

2-Uzaktan eğitim modeli ile yüz yüze eğitim sistemi sona erecek. Klâsik öğretmen/hoca tanımı ve kavramı değişecek. Sanal rehberler öğretmenlerin/hocaların yerini olacak. Hattâ sanal öğretmenler muhtemelen insan olmayacak, belirli modellerde insansı özellikte sanal görüntülü rehberler eğitim verecek. Öğretmenler olmadığı için bilginin gerçekliği, yeterliliği, etik bilgi gibi konular sürekli tartışma konusu olacak.

3-“Ders” kavramı yerine “seviye, paket, bilgisel” gibi kavramlar gelecek. Çocuklar okuma yazma bilgisi yanında bilgisayar kullanımı, kodlama, programlama gibi kavramsal konuları da öğrenmek zorunda kalacaklar. Hemen herkes temel seviyede programlama, teknolojiyi kişiselleştirme özelliğine sahip olacak.

4-Sanal ve arttırılmış gerçeklik kavramları ile birlikte, bilgiler çok boyutlu şekilde görülerek, sanal şekilde yaşanarak deneyim yolu ile öğrenilecek. Örneğin, arttırılmış gerçeklik (AR) aygıtları ile tarihsel bir olayı, bir savaşı canlı imiş gibi deneyimleyebileceğiz. Fatih Sultan Mehmed ile beraber İstanbul’u fethedip, Ulubatlı Hasan ile beraber kale burçlarına bayrak dikebileceğiz. Fen bilimlerinde bize Einstein eşlik ederken, Hubble teleskobuna bağlanarak beraber Mars yüzeyinde yolculuk yapabileceğiz. Müzik derslerini Beethoven verirken, Osman Hamdi Bey bize resim dersi verecek.

Teknolojik yeniliklere bağlı olarak temelinde okulun, öğretmenin, dersin olmadığı yeni bir eğitim/öğrenme dönemine giriyoruz. Hem de öyle çok uzak değil, yakın gelecekte bu gelişmelere şâhit olacağız. Ülkemiz teknolojik gelişmelere uyum sağlamakta oldukça iyi durumda.

Geleceğe şimdiden yatırım yapıp eğitim sistemini geleceğe taşıyabiliriz. Yarınlar için geç kalmayalım!