EĞİTİM
programlarında yer alan bütün derslerin insan hayatında önemli yeri vardır ve
insanın davranış ve bilinç gelişimine katkı sağlar. Her ders, kendi içinde bir
amaca hizmet eder. Kazanımları, dili, üslûbu, tarzı, kullanım alanları ve
yöntemleri vardır. Bu durumda her derse kendi iç dinamiğine uygun yaklaşmak
gerekir. Dersleri “konu ile ilgili bilgi birikimi süreci” olarak algılamak
yerine, “o esnada kazanılacak beceri ve alışkanlıkların gerçek hayatta
uygulanabilirliğini ön plâna çıkaran süreç” olarak algılamak gerekir.
Müfredat programları
incelendiğinde; derslerin amaçlarının, konularının ve istenilen aktivitelerin,
insanı merkeze alan ve insanda var olanların ortaya çıkarılması ve
geliştirilmesi yönünde çaba gösterilmesi gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bu açıdan
bakıldığında, insanî yeteneklerin ortaya çıkarılması hususunda bir eğitim
ortamı oluşturulup oluşturulmadığına bakmak gerekir. Temel derslerin amaçları
gözden geçirildiğinde, söylenmek istenenin ne olduğu görülecektir.
Dil ve matematik
becerileri insan için vazgeçilmezlerdendir. Bu iki konuda ciddî bir temel
eğitim alamayan kişi, hayatı boyunca bunun eksikliğinin sıkıntısını
yaşayacaktır. Sosyal bilimler ve fen bilimleri genel olarak insanın yaşantısına
etki etmekle birlikte, meslek eğilimine göre ağırlığı artmaktadır. Bu alanlarda
meslek seçenlerin, dil ve matematikten sonra ikinci mânâda temel direği bu olacaktır.
Genel olarak, “Öğrenilmeden olmaz” denecek nispettedirler. Bunları biraz daha
açacak olursak…
Dil, insanları diğer
varlıklardan ayıran en önemli özelliklerden biridir. Konuşma, okuma yazma
faaliyetleri ile birlikte öğrenme, kullanma ve bu yolla bilgi edinme, kavrama,
analiz ve sentez yapabilme alışkanlığının kazanılması, düşünebilme yeteneğinin
geliştirilmesi hususlarında önemli yer tutar. Birer ses sembolü olan harflerle
kelimeler, kelimelerle cümleler oluşur. Kurulan cümleler insanın merâmını
anlatması yönünde kullanılan bir araçtır. Bu araç ne kadar etkili kullanılır ve
bu araca ne derece anlam yüklenebilinirse, kişi kendisini o derece daha etkili
ifade edebilir. Dil ve anlatım, insanın var olma mücadelesinde en önemli
iletişim aracıdır.
Matematik;
düşünce ve zihinsel üründür. Simgeler,
kelimeler, rakamlar ve formüller olarak ortaya çıkar. Düşünce itibariyle kendi
içinde tutarlı olması gerektiğiyle birlikte, zihinsel olarak belli değişmez
kurallara uygun işler. Kısaca söylemek gerekirse matematik, akıl ve mantık
kurallarına uygun süreç izler. İnsan zekâsının özgürce yarattığı sayı ve
biçimler dünyası olan matematik, doğru ile çelişmeme temeline dayanır. Bazı
bilim dallarında “doğru” deneylerle ortaya konulurken, bazılarında gözlemlerden
yararlanılır.
Doğru, aklın çocuğudur.
Doğrunun tek ölçeği pratiktir. Onu zaman ve şartlar belirler. Önemli olan,
sağladığı yarardır. Matematik; şekil,
sayı ve çoklukların yapılarını, özelliklerini ve aralarındaki bağlantıyı
düşünce yoluyla inceleyen bir bilim dalıdır. Matematik, doğanın ipuçlarını
bünyesinde taşır.
Toplu
olarak yaşayan insanlar, sosyal bilimlerden edindikleri birikimler sayesinde
yaşamlarını kolaylaştırırlar. Çeşitli disiplinlerin belirlenmesi sayesinde iyi,
kötü, fayda, zarar, inanç ve ahlâk gibi değerler, bireyler ve toplumlar
arasındaki uyumu sağlamaya yöneliktir. Ayrıca, birlikte oldukları insanlara ve
içinde yaşadıkları mekânlara aidiyet duygusu hissederler. Aile ile başlayan
birliktelik, ülke ve dünyayı kucaklayan geniş bir yelpazede seyreder. Aidiyet duygusu
yakından uzağa doğru derece derece kendini gösterir. Sosyal yaşamın oluşturduğu
kültür dairesi kendi içinde sorumlulukları beraberinde gerektirir.
İnsanların maddesel
çevresini denetlemek ve değiştirmek amacıyla geliştirdiği fen bilimleri, gözlem ve deneye dayanan
teknolojik bilgileri kapsayan akademik disiplinler grubudur. Fen
bilimleri, madde ve enerjinin hayatın gerçeği olgusundan yola çıkar, yine madde
ve enerjinin temeline inmeye çalışır. Doğayı
insanların anlayabileceği şekilde çok yönlü analiz eden bir bilim dalıdır. Doğa
bir kaynaktır, fen ise bu kaynaktan yararlanma aracı ve yöntemlerini içeren
bilim dalıdır. Amacı kâinattaki
varlıkları, olayları, olguları ve değişkenliklerle ilgili olup bilimsel
yöntemler ya da toplumsal deneyimlerle edinilen bilgilerin hayata geçirilmesi
ve işlerin kolaylaştırması yönünde oldukça etkindir.
Buraya kadar üzerinde durulanlar öğretmenlerin, velilerin ve öğrencilerin önemsediği, hattâ gereğinden fazla ciddiye aldıkları ders türlerindendi. Onları önemsemekle birlikte, ihmâl edilen konulara da değinmeden olmaz. Toplumda pek ciddiye alınmayan, ancak bireyin kişisel olarak var olabilmesinin nişânesi olacak, hayatı süresince sosyal çevrede varlığını ortaya koyabilecek, beceri ve yeteneklerinin göstergesi olacak dersler üzerinde durmakta yarar var.
Teknoloji ve
tasarım
“Teknoloji ve
tasarım” dersinin amacı; öğrencinin kendisi ve toplum yarınını daha yaşanabilir
hâle getirmek için sorunların farkına varan, çözümler üreten, yaratıcı ve hayâl
gücü gelişmiş, düşüncelerini kurgulayan ve ifade eden, öğrenmeyi öğrenen, sorgulayan,
girişimci, değişim ve gelişime açık, sorumluluk bilinci gelişmiş bireyler
yetiştirmektir.
Teknoloji;
insanın doğaya üstünlük kurmak, hayatının kalitesini arttırmak amacıyla
yaratıcılık ve zekâsının bilim, sanat, ekonomi ve sosyal çalışmayla oluşturduğu
bir birleşim olarak kullanılmasıdır. Herhangi bir şeyi daha iyi, daha hızlı,
daha kolay, daha ekonomik ve daha verimli hâle getirme girişimidir.
Tasarımda zihinsel
süreçlerin kullanımı ön plâna çıkmaktadır. Farklılıkları bulma, hayâl kurma,
sorgulama, yaratıcı düşünme, eleştirel düşünme, akıl yürütme gibi üst düzey
zihinsel süreçleri kapsar. Bu süreçlerin gelişip yer bulması dış uyaranlara
açık olmakla birlikte; istek, hayâl gücü ve tepkilerin de bilince yansımasıyla
oluşur.
Teknoloji,
bilginin ürüne dönüştürülmesi; tasarım ise zihninde canlandırma biçimidir.
Teknolojik tasarım ise, insanın zihninde canlandırdığı biçimi ürüne, sanata
dönüştürmesidir. İkisi
arasındaki ilişki, özne ile nesne arasındaki ilişki gibidir. Her ikisi de ürün
geliştirme sürecine yönelik olan teknoloji ve tasarım, iç içe geçmiş
kavramlardır. Teknoloji ve tasarım birlikte ele alındığında, insan hayatını
doğrudan etkileyen zihinsel süreç ve yaratıcılık ön plâna çıkar.
Teknoloji ve tasarım dersi,
öğrencilerin diğer dersler ve hayatla bağlantı kurabilecekleri önemli bir
derstir. Bu derste, yeni beceri ve deneyimler kazanarak diğer derslerde elde
ettikleri bilgileri günlük yaşantılarında uygulamaları yönünde katkı bulacaklardır.
Bir eylem biçimi olan teknolojide, insanî değerler göz ardı edilmemelidir; aksi
hâlde tehlikeli bir sonuca yol açabilir.
Teknoloji ve
tasarım dersi, sıradan bir ders olarak algılanmamalıdır. Bütün diğer derslerin
tamamlayıcı unsuru olarak yer alır, teorik bilgilerin somut hâle getirilmesinde
etkin rol oynar.
Teknoloji ve tasarım dersindeki kazanımlar şunlardır: Eleştirel ve farklı açılardan bakma, değiştirme cesareti gösterebilme; merak eden, soru sormaktan çekinmeyen, gözlem ve araştırma yapmaya hevesli bir kişiliğe sahip olabilme; karşılaştıkları güçlükleri yenmek için özgün çözümler üretebilme; özgüvenini, hayâl gücünü ve estetik duygularını geliştirebilme; bağımsız olarak düşünebilme alışkanlığı edinmekle birlikte iş birliğinin önemini anlayabilme; gözlem, arama, sorgulama ve denemelerle yaratıcılıklarını geliştirebilme; yaşadığı çağın verileriyle yetinmeyip gelecekle ilgili kurgular yapabilme; renk, yön ve oran kavramlarını anlamlı ifade ederek özgün tasarımlar ortaya koyabilme; merak, değiştirme, geliştirme ve kolaylaştırma yönündeki fikir ve hayâl güçlerini yazarak ve çizerek somutlaştırabilme; kendisi ve çevresi ile barışık, rekabete ve yeni yaşantılar edinmeye açık olabilme; aldığı kararları değerlendirebilme ve sorumlulukları üstlenebilme…
Hiçbir bilgi birikimi, gerçek hayatta bireyin kazanacağı ve geliştireceği beceri ve yetenekler kadar etkin olmayacaktır.
Görsel sanatlar
İnsan özgür yaratılışlı
bir varlık olduğu için, yaşam çevresine kendi damgasını vurmak ister. Bu, onun
var olma mücadelesinin bir göstergesidir. Bireyin duygu, düşünce ve
izlenimlerini anlatabilme yeteneklerini ve yaratıcı gücünü estetik bir düzeye
ulaştırma amacıyla yapılan eğitim çabasına “görsel sanatlar” denir. Görsel sanatlar,
özgür yaratılıştaki insanın biçimlere anlam katarak dünyayı algılama, insanî
bir biçim ve görünmez olana hissedilir bir görünüş kazandırma yönünde etki
eder.
Yaratıcılığı geliştiren
sanat eğitimi, algısal yetileri geliştirme, zihinsel birikimlerini görsel
biçimler ile ifade edebilmeye yardımcı olma ve kişinin kendini özgürce ifade
edebilmesini sağlar. Bu, yaratıcılık, düşünce aktarımı, ifade özgürlüğü, el
becerisi ve kültür birikimi olarak yaşamın her alanında kendini gösterecektir. Sanat
eğitimini sürdürebilmek, insanın kendini yenileyebilme ve değişiklikleri
kavrayabilmeye hazırlıklı olmasını gerektirir.
Görsel sanatlar dersindeki
kazanımlar şunlardır: Sanat ile meşgul
olmak, insanı hayatın her alanında duyarlı kılar, estetik bir tasarımla
anlatabilme rûhunu geliştirir. Duygu, düşünce, izlenim, algı ve duyumları
yaratıcı düşünce yoluyla kişinin kendini ifade edebilme becerisini geliştirir.
Sanat, insanı “baktığını gören, algılayan, düşünen ve birtakım yargılarda
bulunabilen, kişilik sahibi” bir birey hâline getirir. Bu sayede zihinsel ve
algısal yetenekleri de geliştirir. Doğayı gözlemleme duyarlılığı kazandırırken,
görsel biçimlendirme yöntemi ile insana kendini ifade ve organize etme becerisi
kazandırır. İş birliği yapma, paylaşma, sorumluluk alma, başkalarının işine
saygı duyma bilinci ve duyarlılığı kazandırır. Ulusal ve evrensel değerleri
tanıyabilme ve anlayabilme bilinci kazandırır. İnsanın rûh sağlığını koruma, iç
dünyasını anlama ve anlatma, duygusal tepkilerini ortaya koyma bilinci
geliştirmesini sağlar. İnsanın aklını, duygularını, zevklerini sorgulama
bilinci kazandırır, algı birikimini ve hayâl gücünü geliştirir. Doğadan, çevreden
ve geçmişten günümüze mîras kalan sanat yapıtlarından haz alma, onlarla gurur
duyma ve onları koruma bilinci kazandırır. Merak eden, soru sormaktan
çekinmeyen, gözlem ve araştırma yapmaya hevesli bir kişiliğe sahip olmayı
sağlar.
Görsel sanatlar, çevredeki
olay ve mekânlar arasındaki ilişkiyi, kişinin kendine has bir bakış açısıyla bunları
değerlendirmesini sağlar. Özgüven, hayâl gücü ve estetik duygularını
geliştirirken, karşılaşılan güçlükleri yenmek için özgün çözümler üretmeyi
sağlar. Kişinin kendisi ve çevresi ile barışık, rekabete ve yeni yaşantılar
edinmesine açıklık, teknolojik gelişmeler karşısında kendisini yenileme imkânı
sağlar. Duygu ve düşünceleri farklı yollarla ifade etmeyi, bağımsız düşünebilme
alışkanlığı edinmeyi ve özgün tasarımlar ortaya çıkarılmasını sağlar. Ayrıca
gelecekle ilgili kurgular yapmayı ve aldığı kararları değerlendirmeyi,
sorumluluk taşımayı sağlar.
Müzik
Çocukların doğuştan gelen
bir ritim yeteneği vardır. Ritim
duygusunun küçük yaşlarda oldukça gelişik olduğu görülür. Önemli olan, o
duygunun köreltilmemesi ve geliştirilmesi yönünde ortam hazırlanmasıdır. Müzik
dinlemenin ve müzikle uğraşmanın, ruhsal yapının gerginliğini yok etmesinin yanında
insanın dinginliğe ulaşmasında önemli katkısı olduğu unutulmamalıdır.
Müzik dersinde, uyum
içinde olma önemlidir. Çevresel etki sayesinde kurallı harekete zorlamalar,
içtenliğin kaybolmasına ve güdülere uymaya zorlanma sonucunda çocuktaki özgünlük
körelmeye başlar. Bilişsel düşünme ile müzik arasında ise güçlü bir ilişki
olduğundan, müzikle uğraşanlarda ya da sık müzik dinleyenlerde beyin aktivitesi
artmaktadır. Müzik, bilişsel düşünme
kabiliyetini arttırmada etkilidir.
Müzik, insanî duygunun dengelenmesinde etkin rol oynar. Üzüntüsüne,
neşesine, durgunluğuna doğrudan etki eder. İçinde yaşadığı toplumla kaynaşmasında
bağlayıcı etki yapar, ortak duygu oluşmasına katkı sağlar. “Biz” bilincinin
oluşmasında “dil”den sonra en etkin unsurlardan biridir.
Müzik dersindeki kazanımlar şunlardır: Müzik, çocukların
kendilerini ifade etme yeteneklerini geliştirir; estetik, yaratıcı ve yapıcı
düşünme kapasitelerini arttırır. Düzenli olarak müzik aleti çalma yoluyla
beynin görme, duyma, hareket etme ve koordinasyonla ilgili bölümlerinin
gelişmesini sağlar. Çocukların beyin ve ruhsal
gelişimlerine büyük katkı sağlarken, daha ılımlı bir davranış sergilemelerine
imkân verir. Yaşama sevincini arttırmakla birlikte, hareketlilikten kaynaklı
insanların kaslarında gelişime yol açar. Beyni rahatlatır ve zekâ gelişimine
büyük ölçüde katkı sağlar. Stresi azaltarak huzurlu bir yaşam olanağı sağlar ve
stres sorunlarıyla daha güçlü mücadele etme yeteneğini geliştirir.
Müzik ayrıca matematiksel zekânın gelişimine, ses uyumunun yanında işitsel estetiğin gelişmesine katkı sağlar. Bilişsel gelişme, dil ve sözel yeteneklerin yanında yaratıcılığın artmasını sağlar. İşitme duyusuna olağanüstü bir incelik kazandırır. Olumlu ve ferahlatıcı bir hava yaratarak hâfızayı uzun süreli korur, duygusal bütünleşmeyi sağlar. Bu sayede yaşanan heyecan ya da kaygıları azaltır.
İnsanın sosyal çevrede kabul görmesi ve kendisini mutlu hissetmesi, geliştirebildiği beceri ve yetenekleri nispetindedir.
Beden
eğitimi ve spor
Beden eğitimi,
bireyin kendini ifade etme ve toplumsal uyum yönünden aktif bir eğitim
yöntemini teşkil eder. Beden eğitimi, bireyin kendisini bedensel ifadede kullanmasında
ve yeni hareketlerin oluşturulmasında geniş imkânlara alan açar.
Ruhsal bir hastalığın
başlıca sebebi, sorunlar ile baş edememe ve acizlik duygusudur. Çocukluk
döneminden erişkinliğe varıncaya kadar sportif aktiviteler sayesinde
bedeni tanıma ve tanımlamayla birlikte bedende rahatlama da meydana gelir. Beden eğitimi etkinlikleri fiziksel büyüme ve gelişme
için temeldir. İnsan organizmasının maksimum gelişmesi, büyük kas gruplarının
katıldığı bedensel etkinliklere bağlıdır.
Beden
eğitimi, karakter ve kişilik gelişimine katkıda bulunur. Güçlü bağlar, sadâkat,
takım rûhu, grup etkileşimi, oyun ve spor alanlarında görülen özellikler
bunlardandır. Oyun, eğitsel potansiyele sahip içgüdüsel dürtüler olarak oldukça
etkilidir. Oyunun dinamik niteliği, bireyin daha uygun davranış modeli
geliştirmesine ve iç disiplin oluşturmasına yardımcı olur. Spor faaliyetleri ile uğraşanlar daha mücadeleci,
çalışkan ve uyumludurlar. Bu sebeple kişilikleri ve karakter yapıları sağlam
olur, birlikteliklerde aranan olumlu niteliklere sahiptirler.
Beden
eğitimi dersindeki kazanımları şöyle sıralayabiliriz: Beden eğitimi, duyguların
kontrol edilmesine yardımcı olur. Oyun ve spor ortamındaki etkileşim,
duyguların kontrolü ve boşaltımı için uygun olanaklar sağlar. El, kol ve ayakların doğru, orantılı
ve koordineli kullanım becerisini geliştirir. Düzgün ve estetik bir vücût
kazandırır, zarâfet katar. Organik gelişime katkıda bulunur. Psikomotor
becerileri geliştirir. Sağlık ve sağlığı koruma alışkanlıkları geliştirir.
Spor
ayrıca, doğru solunum becerisi kazandırdığı için beyne ve tüm organlara yeterli
oksijen gitmesine katkı sağlar. Zihinsel gelişim için imkânlar sunar. Ekip rûhunu geliştirir. Bedenin dinç ve sağlıklı olmasına
katkı sağlar. Zararlı alışkanlıklardan uzak tutar. Eğitimin temel felsefesini oluşturan zihin
ve benden bütünlüğünde etkilidir. Serbest zamanların verimli kullanımına
katkıda bulunur. Estetik beğeniye
ve artistik üretime olumlu yönde etki yapar. Stresin atılmasına ve psikolojik
rahatlamaya katkıda bulunduğu için psikolojik ve biyolojik zindelik sağlar.
Konsantrasyon gelişimine değer katar. Eklem ve kasları çalıştırmasından dolayı,
dışarı attığı ter sayesinde vücûttaki toksinlerin temizlenmesine yardımcı olur.
Sonuç
Bu derslerden herhangi
birini ötelemek, çocuğun bir yönünün eksik kalmasına sebep olur. Belki de
çocuğun önemli bir yeteneğinin önü tıkanmış olur. Sözünü ettiğimiz ders kazanımlarına
dikkat edildiğinde, hiçbir derste teorik bilgi yüklemeye rastlanılmamaktadır.
Oysa uygulamada bütün ders saatleri, öğrencilerin kapasitesinin de üzerinde
bilgi yüklemekle geçmektedir. Teknoloji ve tasarım, görsel sanatlar, müzik ve
beden eğitimi gibi beceri ve yetenek derslerinin zamanlarının dahi teori
ağırlıklı derslerin bilgi yüklemesine ayrıldığı görülmektedir.
Yaşı gereği oyun oynamayan
ve sportif aktivitelere katılmayan, duygularını ifade edecek bir müzik parçası dinlemeyip
söylemeyen ve herhangi bir müzik aleti çalmayan, resim yapmayan, el becerilerini
geliştirmeyen, tiyatroya katılmayan, halk oyunları gibi geleneksel ve modern
dansları yapamayan robotlaşmış nesiller yetiştirmeye devam edilmektedir. Bu
sebeple çocuklarımızın, çocukluğunu yaşına uygun yaşamayan, enerjisini
boşaltamayan, stres atamayan, sıkıntılı, mutsuz, hattâ huzursuz insan olmaları
yönünde gayret sarf edilmektedir. Bunun sonucunda da hayattan zevk almasını
bilmeyen, problemli insanlar hâline gelmektedirler.
Tek çâre, küçük
yaşlarından itibaren çocuğu insan olarak görmek, yapısına uygun eğitim
ortamları oluşturarak yeteneklerini keşfetmesine, geliştirmesine, arzu ve
istekleri yönünde kendisine bir gelecek hazırlamasına fırsat verecek bir eğitim
ortamı oluşturmak ve sevdiği konularda beceri kazanmasına fırsat vermekten
geçer.
Okullarda yetersiz olan yetenek
tespiti ve bu yeteneklerin geliştirilmesine, beceri kazandırılmasına, yaratıcı
düşüncelerin ortaya çıkarılmasına, ruhsal ve duygusal olarak yaş düzeylerine
uygun deşarj olmalarına yardımcı olacak ortamların hazırlanması ihmâl
edilmemelidir. Eğitim-öğretim döneminin yoğun olduğu sürede dahi çocuklara
uygun ortamlar sunulmalı, kendilerini geliştirmelerine fırsat verilmelidir.
Unutulmamalıdır ki, hiçbir
bilgi birikimi, gerçek hayatta bireyin kazanacağı ve geliştireceği beceri ve
yetenekler kadar etkin olmayacaktır. İnsanın sosyal çevrede kabul görmesi ve
kendisini mutlu hissetmesi, geliştirebildiği beceri ve yetenekleri nispetindedir.