
ALLAH’ın yarattığı her şeyde
ayrı bir güzellik vardır. O güzellikler, O’nun sonsuz rahmeti ve sevgi nazarı ile
yaratılmıştır. Bu hakikat, Secde Sûresi’nin 7’nci âyetinde şöyle yer almıştır: “O
ki, yarattığı her şeyi güzel yaratmıştır.”
Yine Nahl Sûresi’nin 5’inci âyetinde, “Hayvanları
da o yaratmıştır” diye buyurulmuştur.
İnsanoğlunun yanında varlık âlemine renk ve
güzellik katan, hattâ bir hayli kolaylık da sağlayan hayvanlar âlemi, kâinatın
sağlamış olduğu dengeye önemli katkı sunmaktadır. Böyle bir denge unsuru, Kur’ân-ı
Kerîm’de ümmet olarak nitelendirilmekte ve En’am Sûresi’nin 38’inci âyetinde
şöyle geçmektedir: “Yeryüzünde yürüyen hayvanlar ve gökyüzünde iki kanadıyla
uçan kuşlardan ne varsa hepsi ancak sizin gibi ümmettir. Biz o kitapta hiçbir
şeyi eksik bırakmadık. Nihayet hepsi toplanıp Rablerinin huzuruna
getirilecektir.”
Peygamberimizin (sav) de Kur’ân’ın izinde,
hayvanlar âlemine karşı ayrı bir iyilik ve merhameti vardı. Hadîs-i şeriflere
bakacak olursak, Peygamberimizin bu konuya vermiş olduğu ehemmiyeti de görmüş
oluruz.
Efendimiz
Hazreti Muhammed (sav), “Yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size
merhamet etsin”1 buyurarak merhamete erişmeyi,
tüm yeryüzündeki varlıklara merhamet etmekle bir görmüş, bir köpeğe su veren
kadının bağışlandığını belirtirken, bir kediye eziyet edip ölümüne sebep
olmanın da Allah'ın gazabını çektiğini vurgulamıştır. Bir keçiyi sağan adama
uğradığında ona şunları söylemiştir: “Sağdığında yavrusu için de süt bırak.”2
Kendisi bir defasında, beş yüz hurma ağacını birden
dikmiş ve bu konuda şunları söylemiştir: “Bir Müslüman bir ağaç diker de bunun
meyvesinden insan, evcil veya vahşi hayvan veya bir kuş yiyecek olsa, yenen şey,
diken için bir sadaka hükmüne geçer.”3
Efendimiz, altmış üç yıllık hayatının en büyük zaferine yol
aldığı, on bin kişilik bir ordunun başında baba ocağı, anavatanı Mekke’nin
kapısına dayandığı gün, ordunun en önünde ilerlerken yolları üzerinde yeni
doğum yapmış dişi bir köpekle yavrularını görür. Arkadaşlarından Suraka oğlu
Cuayl’i çağırarak emir verir: “Anneyle yavrularının önünde duracak ve ordunun
tamamı geçinceye kadar onlara nöbetçilik edip ezilmekten koruyacaksın.”
Anne ve yavruları rahatsız edilmemiş, fakat on bin kişilik Fetih
Ordusu istikametini değiştirmiştir.
Sevgili
Peygamberimiz, Cenâb-ı Hakk’ın haksız olarak bir serçeyi öldürenden kıyamet
gününde hesap soracağını da (Ebu Davud, 2/11) bildirmiş, “kuşların yuvalarının
bozulmamasını, yumurta ve yavrularının alınmamasını” da emretmiştir.4
Hayvanlara iyi davranmanın cennete girmeye sebep olacağını bildiren
Peygamberimiz, sahabelere bir gün şu olayı nakleder: “Yolda gitmekte olan
birinin susuzluğu artar, hemen bir kuyuya inip suyundan içer. Kuyudan çıkınca
susuzluktan dilini çıkarıp soluyan ve rutubetli toprak yalayan bir köpekle
karşılaşır. Adam kendi kendine, ‘Bu hayvan da benim gibi susamış’ deyip kuyuya
tekrar iner, ayakkabısına su doldurur ve ağzıyla tutarak yukarıya çıkar, köpeği
sular. İşte Allah bu kulunu övmüş ve günahlarını bağışlamıştır.” Bunun üzerine
sahabeler, “Hayvanları sulamakla bize de sevap var mıdır?” diye sordular.
Resulullah (sav), “Yaşamakta olan her canlıyı sulamakta sevap vardır” buyurmuştur.5
Efendimizden
(sav) aldıkları bu öğütle hareket eden Müslümanlar, bütün canlılara merhamet ve
hoşgörü ile bakmışlardır. Bu merhamet, sevgi ve hoşgörü medeniyetinden
hayvanlar da nasibini almışlardır.
Ömer Bin Abdulaziz, hilâfeti döneminde valilerine gönderdiği mektuplardan
birinde, atların boş yere koşturulup eziyet edilmemesini, bu şekildeki
tatbikata kesinlikle mânî olunmasını, atlara ağır gemlerin takılmamasını ve
altında demir bulunan yularla eziyet verilmemesini istemiştir. Bin Abdulaziz'in
bu talimatı, hayvan haklarının koruma altına alınması bakımından son derece
önemli, tarihî ve anlamlı bir örnektir.
Büyük gönül insanı ve halk şairi Yûnus Emre'nin “Yaratılanı sev Yaratan'dan
ötürü” şeklindeki sözü de, ecdâdın kendi çevrelerine ve bu çevrede yaşayan her
türlü canlıya karşı gösterdiği bu güzel tutumu özetlemektedir. Bize düşen de bu
düstur üzere merhamet ve şefkat ile yol almaktır.
1) Tirmizî, “Birr”, 16
2) Mecmua'z-Zevaid, 8:196
3) Müslim, “Müsakat”, 10
4) Buhari. Edebü'l-Müfred, 139
5) Tecrit, c.vii,s.223