
DÜNYA denilen ilim ve bilim
halısını birçok el dokur ve birçok el bu dokuya dokunur. İnsanoğlu, ömrünü
diğer ömürlerin daha iyi yaşaması, kâinatın daha yaşanılabilir olması ve bu
müthiş sırların gizemini açığa çıkarmak için fedâ etmiştir. Çağlar boyu
niceleri gelmiş, niceleri geçmiştir.
İslâm
ve bilim, hiçbir tesadüfe yer vermeyen bir düzen içerisindedir. İslâm, alçakta
olanları yükseltip zirveleştiren bir müessirdir. İnsanoğlu ise bu bahr-i ummanda
bir kum tanesidir. Ebediyet yolculuğunun İlâhî nimetlerini ecelle taçlandıran,
eşsiz bilgelerin eşsiz eserleri vesîlesi ile günümüz güneşli, gecemiz ay
yıldızlı, uykularımızsa rüyalıdır.
“Eğer
evren dönmüyorsa ben ölüyüm demektir” diyebilmek, göklerin bilgini Ali Kuşçu’ya
hastır. Çünkü o yıldızları incelemek üzere Gayya kuyusuna yüz elli kulaç atan…
Çünkü o Ayasofya Müderrisi… Çünkü o gök ve dilbilimci…
Göğü
merak eden yalnız o değildir. Takma kanatları ile âsumânı keşfe çıkan, semâya
göz kırpan, Galata’dan kendini bırakan, Üsküdar’a selâm eden, Hazerfen’dir.
Gittiniz
mi hiç Krallar vadisine? Ya da dokundunuz mu hiç el yakan sahralara? Gördünüz
mü Nil nehrini? Hissettirdi bize bu gidişleri son seyahati ile Evliya. Ne çok
bilmiyoruz aslında! Ve bilmediklerimize “x”, değersizlere “0” diyoruz. Peki, bu
kavramları nereden biliyoruz? Harezmî… “0” rakamını ve “x” bilinmeyenini
kullanan dünyadaki ilk kişi… Varsa bilinmeyen değersizlerimiz, Harezmî’den
armağandır.
İlkler
unutulmamalıdır. İlk bilginimiz, ilk merak edenimiz, rûhu şâd olsun,
El-Kindî’dir. “Modern tıbbın babası” unvanına sahip, toprakların yetiştirdiği,
şimdilerin rehber hocası ise İbni Sinâ’dır. Pascal üçgeninden rubailere hem rakamları,
hem de aşk ve kadın şiirleriyle rûhumuzu okşayan isimse Ömer Hayyam…
Öyle
bir sırrız ki, keşfe çıktıkça yenilenen, aradıkça bulan… 79’uncu organımız
“Mezenter”… Ve Şili dağlarından selâm olsun Burçin Mutlu Pakdil’e…
Tüm
bu değerlerin, mîras kalan eserlerin, kullanabildiğimiz, tükettiğimiz, yeni
buluşlara ilham ettiğimiz, sahip olduğumuz nicelik, bizlere güzel ve özel
insanlardan kalmıştır. Onlar merak etti, onlar rüya gördü, onlar sorguladı...
Bizse şimdi faydalanıyoruz. Ve onlardan kalanı gelecek nesillere en güzel
şekilde, daha iyiye taşımaları için ümit ediyoruz.
Ve
Osman Hamdi’nin Âb-ı Hayat Çeşmesi gibi aksın ömrümüz omuzlarımızdan, kalmasın
yükümüz bizden sonrakilere; dağılsın bu resmedilmiş katran, katmer katmanından…
İlk emirdeki gibi “oku”yalım daima ve görelim gönüllerin iç mahzenini…
“Sırrın
var ise, sakın kimseye söyleme” yaz, çünkü “Bir şişe mürekkep, bir külçe
altından hayırlıdır”.