Düzce Depremi ve sosyal medya

Deprem gecenin çok geç saatlerinde olmasına rağmen, sosyal medyadaki bu hareketlilik biraz ürkütücü geldi bana doğrusu. Çünkü ilk dakikadan itibaren binlerce paylaşım dolaşıma sokulmuştu bile. Üstelik bu paylaşımlar arasında azımsanmayacak kadar paylaşım “doğru bilgi içermiyordu”. Hatta paylaşımlar arasında siyâsî değerlendirmelere yönelik olanlar da fazlaca yer tutuyordu. Gerçek olmayan görüntüler bile dolaşıma sokulmuştu. Yani felâket tellalları da iş başındaydı.

SOSYAL medyanın doğru kullanımı afetlerde hem hayat kurtarma, hem kamuoyunu bilgilendirme, hem de afetin psikolojik etkilerini yönetmede son derece işlevsel olabilir.

Özellikle yıkıcı afetlerde, telekomünikasyon ve ulaşım hatlarının çöktüğü durumlarda sosyal medya, krizin idare edilmesinde önemli roller üstlenebilir.

Nitekim Pakistan’daki sel felâketinde yetkili makamlar ve Twitter arasındaki iş birliği sayesinde kriz daha iyi yönetilebilmişti. Geçtiğimiz aylarda Pakistan’da meydana gelen sel felâketinde telekom altyapısı ciddî zarar görmüş ve bu nedenle kurtarılmayı bekleyen insanların nerede olduklarını tespit etmek güçleşmişti. Ama Twitter bildirilen lokasyonları “#kashmirfloods” altında birleştirerek yetkililere ulaşmasını sağladı ve çoğu kişiye daha çabuk ulaşıldı. New York Times, yetkililere dayanarak verdiği haberde, bu sayede kurtarılan kişi sayısının 12 bin olduğunu açıkladı. Afet bölgelerine ilişkin yardımlarda da sosyal medya önemli rol oynadı.

Yardımların öncelikli bölgelere aktarılmasında sosyal medya verileri önemli bir yer tuttu. Bu örnekler, doğru kullanıldığında sosyal medyanın afetlerde ne denli kritik bir rol oynadığının gösterilmesi açısından son derece önemli. Fakat sosyal medya doğru kullanılmadığında, felâketi derinleştirecek ve sosyal psikolojiyi yönetmeyi zorlaştıracak bir atmosfer de oluşturabilir.

Düzce Depremi ve ilk izlenimler

Deprem, yaşadığımız coğrafyanın en önemli gerçekleri arasında yer alıyor. Yıllardır deprem olgusunu kimi zaman acı bir şekilde tecrübe ediyoruz.

Son olarak geçtiğimiz Çarşamba gecesi saat 04:08’de, merkez üssü Düzce Gölyaka olan bir depremle sarsıldık. Deprem Düzce, Bolu, İstanbul, Eskişehir, Bursa ve Ankara başta olmak üzere çok sayıda ilde hissedildi.

Gecenin çok geç saati olmasına rağmen depremi hisseder hissetmez ben de uyandım. Hemen yataktan fırladım. Bu arada sarsıntı devam ediyordu. Sanırım 10-15 saniye sürdü sarsıntı. Sarsıntı geçtikten sonra odaları kontrol ettim. Herhangi bir sorun olmadığını görünce hemen deprem hakkında bilgi edinmek için internete yöneldim.

Depremden 2 dakika sonra yani 04:10’da Google’de ABD merkezli bir araştırma kurumu kaynak gösterilerek, depremin Düzce merkezli ve 6,1 şiddetinde olduğu yazıyordu. Birkaç dakika sonra da Kandilli ve AFAD depreme ilişkin verileri açıkladı.

İlk bilgileri edindikten sonra hemen sosyal medyaya yöneldim. Twitter’de daha birkaç dakika geçmiş olmasına rağmen binlerce twit atıldığını gördüm. Sonra ülkemizin en çok ziyaret edilen sözlük sayfalarından birine yöneldim. Burada, depremin üzerinden 5 dakika geçmiş olmasına rağmen 300’den fazla paylaşım yapıldığını gördüm. İlk 15 dakikada paylaşım sayısı “bin”in üzerindeydi. Hemen içerikleri kontrol ettim. Paylaşımcıların deprem anında hissettiklerine ilişkin ve bulundukları lokasyona dair bilgileri içeren paylaşımlar çoğunluktaydı. Fakat depremin şiddetinin kaç olduğuna dair tahminler ve olay yerlerine ilişkin paylaşımlar da azımsanmayacak kadar çoktu.

Hem Twitter, hem de sözünü ettiğim sözlük sayfasında bu doğrultuda paylaşımlar ardı ardına gelmeye devam ediyordu. Üstelik bazıları AFAD ve Kandilli Rasathanesi depreme ilişkin açıklama yapmış olmasına rağmen yurt dışı kaynaklarını referans göstererek yorum yapıyordu.

Depremin şiddetine ilişkinse resmî kaynaklar, yurt dışı kaynakları ve kaynaksız paylaşımlarda 4,9 ile 6,1 arasında değişik rakamlar zikrediliyordu.

Sonrasında televizyonlara baktım. Televizyonlar da hemen canlı yayına geçmişti. Hatta bazı kanallar hemen bir deprem uzmanına bağlanıp olayı yorumlamaya başlamıştı bile. Bu arada yetkililer de gerek sosyal medya aracılığıyla, gerekse televizyon yayınlarına bağlanarak depreme ilişkin kamuoyunu bilgilendirmeye başlamıştı.

Sosyal medya ürkütücü sonuçlar doğurabilir

Deprem gecenin çok geç saatlerinde olmasına rağmen, sosyal medyadaki bu hareketlilik biraz ürkütücü geldi bana doğrusu. Çünkü ilk dakikadan itibaren binlerce paylaşım dolaşıma sokulmuştu bile. Üstelik bu paylaşımlar arasında azımsanmayacak kadar paylaşım “doğru bilgi içermiyordu”. Hatta paylaşımlar arasında siyâsî değerlendirmelere yönelik olanlar da fazlaca yer tutuyordu. Gerçek olmayan görüntüler bile dolaşıma sokulmuştu. Yani felâket tellalları da iş başındaydı.

Allah’a şükürler olsun ki, deprem çok yıkıcı bir etki göstermedi. Yoksa paylaşımların ne yöne evirileceğini tahmin etmek güç değil.

Tüm bunlar insanımızın sosyal medyayı yeteri düzeyde doğru kullanmadığını ve insanımızın doğru bir sosyal medya okuryazarı olmadığını gösteriyor. Eğitim müfredatımızın bu yönde revize edilmesi gerekliliği de bir kez daha ortaya çıkıyor.