Duyuyor, konuşuyor ama dinlemiyoruz

Çevrenize baktığınızda azımsanmayacak sayıda insanın duyduğunu, konuştuğunu ama dinlemediğini görürsünüz. Hâl böyle olunca, herkes dinlemek yerine kendi ezberini tekrar etmeyi seçiyor. Bu da hâliyle birbirini anlamayı ve rasyonel bir iletişimi zorlaştırıyor.

YAŞAMIN temeli iletişim olgusuna dayalıdır. İletişim olgusu olmadan bilgilendirmek, denetlemek, yönlendirmek, bilgi ve becerileri iletmek, eğitmek, duyguları dile getirmek, toplumsal ilişki kurmak, sorunlara çözüm bulmak, kaygıları azaltmak, eğlendirmek, uyarmak, roller edinmek, yaşamı idame ettirebilmek, sosyalleşebilmek, kültürlenmek ya da yaşama dair herhangi bir eylemde bulunmak imkânsızdır. Çünkü insan, iletişim olgusundan kopuk olarak hiçbir şey yapamaz. 

Her nedense iletişim insanlara basit bir olguymuş gibi gelir. Fakat iletişim olgusu çok karmaşık bir süreçtir. İletişim olgusu üzerine çalışan sosyal bilimciler bu alana ilişkin çok sayıda kuram geliştirmişlerdir. Siyasal iletişimden kitle iletişimine, kişisel iletişimden bireysel iletişime kadar çok sayıda iletişim alanında geliştirilen bu kuramlar dünyanın en zor kuramları arasında yer alırlar. 

Yazının konusu elbette iletişim kuramları değil. Fakat iletişim olgusunun basit bir olgu olmadığını dile getirmek için bu ayrıntıyı zikrediyorum.

İletişim, kabaca ve en basit anlamıyla “bilgi-mesaj aktarımı” olarak tanımlanır. Fakat bu süreci etkileyen çok sayıda faktör vardır. İletişim gerçekleştirilirken kimi zaman yazılı araçlar, kimi zaman sözlü araçlar, kimi zaman semboller, kimi zaman da beden dili kullanılır. İletişimin başarısı, iletilecek mesajın başarılı bir şekilde kodlanmasına, doğru bir kanalla iletilmesine, mesajın gittiği alıcının mesaja yaklaşımına bağlıdır. 

Göndericinin mâkam ve statüsü, göndericinin anlatım gücü, göndericinin konuya hâkimiyeti, göndericinin duygulara dokunan üslubu, oluşturulan mesajın açık ve anlaşılır olması, okuyucunun anlama, kavrama ve dil gibi becerilerine uygun bir yapıda olması, seçilen kanalın mesaja uygun olması, alıcının mesajı anlama ve anlamlandırma becerisinin olması gibi çok sayıda etmen, iletişimin etkili bir şekilde kurulmasına tesir eder. 

Duymak dinlemek değildir

Bir de iletişimi engelleyen faktörler vardır. Yukarıda dile getirdiğim olguların negatifleri ise iletişimi engelleyen faktörlerdir. Fakat iletişimi engelleyen en önemli faktörlerin başında “dinlememek” olgusu gelir. 

İletişim ister kişinin iç dünyasında, ister bireyler arasında, ister bir grup, ister bir organizasyon, istenirse de diğer alanlarda gerçekleşsin, etkin bir dinleme iletişim sürecine eşlik etmiyorsa, iletişimin başarılı olabilme ihtimâli yoktur.

Etkin dinlemek, karşıdakinin söylediği duymak anlamına gelmez. Etkin dinlemek, önyargılardan sıyrılarak, dikkati anlatıya ve anlatıcıya yönlendirmek demektir. İnsan eğer önyargıları bir kenara bırakmadan sürecin içinde olursa, anlatıyı ve anlatıcıyı anlayamaz. Çünkü önyargılar insanın önüne bir duvar örer. Bunun sonucunda da anlatının bağlamı ve nüanslar önyargıların oluşturduğu filtrelere uygun anlamlar üretir. Etkin dinlemede sadece kelimelere değil, anlatının bütününe odaklanmak gerekir. 

Etkin dinlemeyi kendimize şiar edinirsek, insanı ve dünyayı daha derinlikli anlarız. Unutulmamalıdır ki, iletişimin başarısı anlatıcı ve anlatının gücünden daha çok, etkin bir dinleyiciye bağlıdır. 

Etkin bir dinleme yapmak için önyargılarınızı bir kenara bırakarak anlatıya ve anlatıcıya odaklanmak gerekir. Ayrıca etkin bir dinleme olabilmesi için otokontrolün tam anlamıyla sağlanması gerekir. Aksi taktirde insan sakinliğini koruyamayabilir. Duygusal tepkiler verebilir ve sağduyulu düşünce üretemeyebilir. 

Kendi ezberimizi tekrar etmek için sıra bekliyoruz

Etkin dinleme aynı zamanda etkin bir not alma sürecidir. Notları illâ bir kâğıda yazmak zorunda değildir. Zihninize de not alabilirsiniz. Etkin dinlemenin vazgeçilmez bir diğer kuralı da soru sormaktır. Anlatıyı ve anlatıcıyı iyi anlayabilmek için sorular sormak gerekir. Bu hem kişinin konuyu anlamasını sağlar, hem de anlatıcıyı daha etkin bir anlatı için yönlendirir. 

Etkin dinlemede bir diğer önemli husus da empatidir. Anlatıya ve anlatıcıya odaklanmanın yanında kişinin kendini anlatıcının yerine koyması gerekir. Bu durum iletişim ortamını olabildiğince pozitif kılacağı gibi iletişimin sürecini de etkin hâle getirir. 

Tüm bunlar başarılı bir iletişim için önemli parametreler olsa da günlük yaşam pratikleri içerisinde bunları çok sağlıklı kullandığımız söylenemez. Çevrenize baktığınızda azımsanmayacak sayıda insanın duyduğunu, konuştuğunu ama dinlemediğini görürsünüz. Hâl böyle olunca, herkes dinlemek yerine kendi ezberini tekrar etmeyi seçiyor. Bu da hâliyle birbirini anlamayı ve rasyonel bir iletişimi zorlaştırıyor.