Duygusal kopuşlar, bir arada yaşama becerisi ve sosyal medya

Duygusal kopuşlar, derin çelişkiler ve derin tatminsizlikler sonucu ortaya çıktığı için duygusal kopuşları tamir etmek güçtür. Sosyal medyanın büyüsü nedeniyle duygusal kopuşlarda süreç çoğu zaman derinden ve görünmez olarak ilerlediği için, çiftler bu görünmezlik içerisinde ortak yaşamlarını sürdürebilme becerisini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalıyorlar.

SOSYAL medyanın ortaya çıkışı tüm ilişki ve iletişim biçimlerini derinden etkiledi. Çiftler de bu derinden etkiye maruz kalan grupların başında geliyor.

Sosyal medya, özellikle genç çiftler ile sosyal medya içeriklerini yoğunlukla takip eden çiftler arasındaki iletişim, ilişki ve ortak yaşama yönelik algı ve hissiyatı önemli oranda belirliyor. Sosyal medyanın çiftler üzerinde ortaya çıkardığı kıskançlık duygusunun tetiklenmesi, gerçekçi olmayan beklentiler, aldatılma endişesi gibi etkilere önceki yazılarda değinmiştim. Bu yazımda ise sosyal medyanın neden olduğu duygusal kopuş ve sosyal medyanın çiftlerin ortak hayatına dair yaşam kalitesine yönelik etkilerini ele almaya çalışacağım.

Sosyal medya çiftlerine dikkat!

Özellikle son dönemde bazı çiftler yaşamlarını sosyal medya aracılığıyla başkalarının beğenisine sunuyor. Abartılı ve kurgusal bir tonda sunulan bu yaşam kesitlerini her gün milyonlarca kişi ve çift seyrediyor. Bu hesapların takipçi sayıları milyonları aşıyor. Bunun yanında sosyal medyayı takip etmeyi alışkanlık hâline getiren insanlar, en yoğun işlerinin olduğu zaman dilimlerinde bile sosyal medyaya göz atmaktan kendilerini alamıyor. Hatta azımsanmayacak sayıda kişi, elinde telefonla uyuyakalıyor. Çok sayıda kişi ise uyurken bile telefonunu yanından ayırmıyor ve uyanır uyanmaz sosyal medyaya göz atıyor.

Yine azımsanmayacak sayıda insan, “Bir bakıp çıkayım” düşüncesiyle sosyal medyaya yöneliyor ve farkında olmadan dakikalar, hatta saatlerce sosyal medyada takılı kalıyor.

Duygusal kopuşları tamir etmek güçtür

Bir tür bağımlılık hâli olan bu durum, gerçek yaşamın ihmâl edilmesi sonucunu doğuruyor. İhmâl edilen gerçek yaşam, kalite bakımından düşüyor. Bu durum, bağımlılığın şiddetine bağlı olarak artıyor.

Gerçek yaşamın ihmâl edilmesi ve düşen yaşam kalitesi, çiftlerin yaşamlarını bir arada sürdürmesini sağlayan duygulardan kopuşa neden olabiliyor.

Duygusal kopuşlar, derin çelişkiler ve derin tatminsizlikler sonucu ortaya çıktığı için duygusal kopuşları tamir etmek güçtür. Sosyal medyanın büyüsü nedeniyle duygusal kopuşlarda süreç çoğu zaman derinden ve görünmez olarak ilerlediği için, çiftler bu görünmezlik içerisinde ortak yaşamlarını sürdürebilme becerisini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalıyorlar. Daha doğrusu, bu beceri giderek silikleşmeye başlıyor.

Duygusal kopuşlar empati yetisini de ortadan kaldırdığından, çiftlerin birbirini anlama, birbirine tahammül etme eşiği düşüyor. Bunun sonucunda da iletişim ve ilişki kopma noktasına geliyor.

Çiftler sosyal medya yerine birbirlerine daha fazla zaman ayırmalı

Sözünü ettiğim hususlar, abartılı bir senaryo örneği gibi gelebilir. Fakat sosyal medyanın bu tür etkiler ortaya çıkarabileceğini gösteren çok sayıda olaya hemen her gün medyada şahit oluyoruz. Bu doğrultuda her gün onlarca haber kamuoyunda yer alıyor. Hiç tanımadığı, yüzünü görmediği insanlarla sosyal medyadan ilişki kuran insanlar ve hikâyeleri başlı başına medya programlarının konusu olabiliyor. 

Çiftler bu tür etkilere maruz kalmamak için gerçek yaşamı öne çıkarmalılar. Sosyal medyada harcadıkları zamanı birbirlerine ayırarak yaşam kalitelerinin düşmesinin önüne geçmeliler. Çiftler, ilişki ve iletişimlerini sosyal medya büyüsü ve bu büyü sonucu ortaya çıkan yanılsamalardan korumak için sosyal medya diyaloglarına kulak kabartmak yerine birbirlerinin istekleri, beklentileri ve önceliklerine değer vermeliler. Aksi hâlde duygusal kopuşlar, ilişkiyi ve ortak yaşamı toksitler ve bir zaman sonra ortak yaşam duygusu ve becerisi ortadan kalkar.