Düşmanımın düşmanı dostuma düşman olmaz mı?

Görünen o ki, bu ibretâmiz notları görmezden gelenler yahut görülmesini engelleyenler, Ergenekon ile FETÖ’nün saha çatışmasının devamını ya da bu iki yapılanmanın yeni yazılımlarının hâkimiyet savaşlarının Türkiye’de sürerek millî iradenin bu çatışmalar sırasında ezilmesini arzuluyorlar.

AK Parti iktidarlarıyla başlanan süreçte, özellikle 1990’lı yıllardan daha geriye dönerek sığ devletin sırlarının dökülmeye başlandığı demokratik ve özgür bir düşünen ülke olma yoluna girdiğimiz fikrine kapılmıştık. Bu fikrin oluşumunda bugün “FETÖ” adını verdiğimiz terör örgütü de etkindi.

O günlerde yapılandırdığı kuruluşları, sivil toplum organizasyonları ve özellikle de medyasıyla FETÖ, kendi deyimiyle “derin devlet” namlı mekanizmaya karşı ancak AK Parti’nin mücadele edeceğini söylüyordu. Bu serüvendeki arzusu, söz konusu mücadelede dümenin kendisinde olmasıydı. Fakat Recep Tayyip Erdoğan buna engel olmuştu.

Doğrusu FETÖ’nün “derin devlet” diyerek nitelediği ve Türkiye’nin önüne engel olarak gösterdiği tabloda yer alanlar birbirlerinden ayrı yapılar olsa da, o, bu yapıları daha kolay algılanması açısından tek bir çatıda toplayarak isminin “Ergenekon” olduğunu söyledi. FETÖ’nün Türkiye’ye engel olduğunu söylediği bu yapılarsa, kendilerine düşman olarak FETÖ’yü görüyor ve kendilerine göre iktidarı yönlendiren o olduğu için iktidarı da düşmanının dostu olarak lânse ediyordu.

Yani Türkiye bu dilimde, bu ülkede “derin devlet” diye nitelenen iki yapılanmanın saha çatışmaları hâline getirilmişti. Söz konusu çatışmanın ilk kazananı, Ergenekon’u cezaevlerine tıktıran FETÖ olmuştu. Ve FETÖ, dümenini eline aldığını düşündüğü gemiyi kendi limanına yanaştırma vaktinin geldiğini düşünerek yapacağını yaptı. Bunun karşısında yine Recep Tayyip Erdoğan ve konunun aslında ne olduğunu anlayanlar durdular. İlk yarının kazananı FETÖ, kendi kalesine gol atmış, hattâ kırmızı kart görmüştü böylece. Bundan istifâde etmek isteyen Ergenekon, tıpkı FETÖ’nün “Bu Ergenekon’a karşı ancak AK Parti mücadele edebilir” sözünü kullanır gibi dedi ki, “Bu FETÖ’ye karşı ancak AK Parti mücadele edebilir”.

Çatışma sahasının iki tarafı da kendilerine karşı ancak AK Parti’nin mücadele edebileceğini görmüş, fakat gerçeği anlamamıştı. AK Parti’yi iktidara taşıyan şey, millî irade yani milletti! Ve gücünü daima dışarıdan alan söz konusu iki yapı, “millet” kavramına o kadar yabancıydı ki AK Parti’yi ve Recep Tayyip Erdoğan’ı yine kökü dışarıda olan bir yapı olarak etiketlemişti. Yani şunu anlayamadılar: Hangi algı, hangi kampanya, hangi rant furyası dönerse dönsün, dünyanın hiçbir yerinde, millet istemedikçe hiç kimse milleti yönetemez!

Erol Mütercimler, FETÖ’nün Türkiye’ye tanıttığı Ergenekon duruşmalarıyla yargılanmış ve etiketlenmiş bir isim olarak yazıp söyledikleriyle iki tarafın da istediği korku ve kaos iklimini yaşatmak üzere yaşayan biri oldu. Ergenekon’la anıldığı dönemde Mütercimler, FETÖ için bir düşmandı; en son imam-hatip okulu mezunlarına yaptığı hakaretin ardındansa eski bir FETÖ kuryesi olarak kaydedildi. Peki, Erol Mütercimler gerçekte kimdi? Doğrusu şu ki, FETÖ de, Ergenekon da imam-hatip okullarının tehlikeli olduğunu söylemiyor muydu?

Ya da sadece Erol Mütercimler’e mi bakmalıydı? Ergenekon’a yardım eden örgütler arasında da Illuminati vardı, FETÖ’nün üst kadrosunda da… Ergenekon da CIA’yla iş tutuyordu, FETÖ de… MOSSAD için Ergenekon çok iyi bir araçtı, FETÖ de… Almanlar Ergenekon’u destekliyorlardı, FETÖ’yü de… ABD vardı Ergenekon’un her işinin arkasında, ama FETÖ’nün de…

Anlaşılan o ki, onlar millî iradenin ne demek olduğunu anlayamadılar, ancak millî irade de onların ne olduğunu anlayamadı. Ergenekon’la yargılanan Tuncay Özkan, Ergenekon’un en başat düşmanı FETÖ’nün yönlendirdiğine inanılan siyâsî partiye genel başkan yardımcısı oldu. Sırf şu manzara dahi düşman olarak nitelenen tarafa karşı mücadele verilirken düşmanın düşmanından medet umulmayacağını öğretmeye yetmez mi?

Ancak görünen o ki, bu ibretâmiz notları görmezden gelenler yahut görülmesini engelleyenler, Ergenekon ile FETÖ’nün saha çatışmasının devamını ya da bu iki yapılanmanın yeni yazılımlarının hâkimiyet savaşlarının Türkiye’de sürerek millî iradenin bu çatışmalar sırasında ezilmesini arzuluyorlar.

Böyle bir hengâmeden fitne dışında hiçbir şey çıkmaz. En bildiğimiz kimse bile bir bakmışsınız ki Ergenekoncu, bir de bakmışsınız ki FETÖ’cü olmuş ve hangisinden kaçacağımızı şaşırır hâle gelirken bütün meydanı tekrar bu egemenlik sevdâlısı mandacılara bırakıvermişiz…

Anlamak üzere, her şeyi en baştan okuyalım mı?