Düşmanı denize dökmek

AK Parti MKYK üyesi Şamil Tayyar, Soyer’i Atina Belediye Başkanı ilân ederken, “O gün kalabalığa karışıp kalanların tohumu” benzetmesinde bulundu. Soyer’in Osmanlı’yı sevmesi beklenmemekle birlikte, Cumhuriyet’in kök hücresi konumunda bulunan Osmanlı’yı kötülemesi, işgal kuvvetlerinden ve Yunanlardan tek kelime bahsetmemesi son derece düşündürücü...

HABİL ile Kabil arasında yaşanan rekabetten sıçrayan düşmanlık, kendilerinden sonraki nesillerin birbirleriyle olan ilişkilerini belirlemede etken oldu. Bu gerçekten yola çıkarak, kanla ıslanan topraklarda barışın hakîm olması ne yazık ki bir temenniden öteye geçmedi, geçmeyecektir de.

Derbi karşılaşmalarında geçen “ezelî rekabet, ebedî dostluk” kavramı, Türk ve Müslüman coğrafyalarındaki hasımlar tarafından “ezelî ve ebedî düşmanlık” olarak yorumlanmaktadır.

Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Karabağ Savaşı’nın ateşkes ile sonuçlanmasının akabinde, sene başından beri Rusya’nın Ukrayna topraklarını işgal etmesiyle baş gösteren savaş psikolojisi, bugünlerde başka topraklara sıçrayan bir ateş güdümünde.

Bundan tam bir asır önce Ege Denizi’ne dökülen Yunanlar, bugünlerde saldırgan bir tutum sergilemektedirler. Hatırlanacağı üzere geçen hafta Bozcaada’nın güneybatısında, uluslararası sularda seyir hâlindeki Komorlar bayraklı “Anatolian” isimli Ro-Ro gemisine Yunanistan Sahil Güvenlik unsurları tarafından taciz ateşi açılmıştı.
Teyakkuz hâlindeki Deniz ve Hava Kuvvetlerimiz provokasyon kokan bu iğrenç saldırıya anında refleks gösterirken, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere, Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu en sert ültimatomu verdiler.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun katılımıyla devam eden “Altılı Masa” ittifakı, bir yandan çatı adayı arayışlarını sürdürürken, diğer yandan 2023 Seçimlerinde “anahtar” hükmünde olan Kürt oylarını devşirmek için bazı çakıl taşları, HDP’ye bakanlık bahşetmekle meşgul...

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun 100’üncü yıldönümü münasebetiyle düzenlenen etkinlikte, Osmanlı Devleti’ne yönelik nefrete varan açıklamalarda bulunmuş, Osmanlı padişahlarının gaflet, dalalet ve hıyanet içinde olduğunu ifade ederek, “İnsanlık onurumuzu, bağımsızlık tutkumuzu ve yaşam hakkımızı ayaklar altına aldılar” hezeyanına kapılmıştı.

Konuşmaya tepkiler çığ gibi büyüdü. AK Parti MKYK üyesi Şamil Tayyar, Soyer’i Atina Belediye Başkanı ilân ederken, “O gün kalabalığa karışıp kalanların tohumu” benzetmesinde bulundu.

Soyer’in Osmanlı’yı sevmesi beklenmemekle birlikte, Cumhuriyet’in kök hücresi konumunda bulunan Osmanlı’yı kötülemesi, işgal kuvvetlerinden ve Yunanlardan tek kelime bahsetmemesi son derece düşündürücü...

Türk’ün atasına sövmek kimsenin haddine değil!

Soyer’in açıklamalarına tepki gösterenlerden biri de “Sen kimsin ulan! Sen nasıl Türk milletine, Osmanlı’ya dil uzatırsın? Üstelik Türk’ün en büyük zafer gününde… Yazıklar olsun sana!” diyen, uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın’dı.

Soyer’in açıklamalarına arka çıkanlar da vardı. Örneğin CHP koltuğuna sulanan Gürsel Tekin, “Tunç Soyer haklı. 100 yıl önce bu ülkeyi yönetenler saltanatları dışında bir şey düşünmediler; gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içindeydiler. 9 Eylül’de İzmir kurtuldu, 21 Eylül’de Damat Ferit, 17 Kasım’da Vahdettin Avrupa’ya kaçtı. AKP niye alınıyor, neden rahatsız oluyor?” deme cesareti gösterdi.

Diğer isim, deneyimli gazeteci Ertuğrul Özkök’tü ki verdiği destekle sınırları zorlamıştı: “Devlet madalyası vermediler ama dün gece millet madalyasını taktı” diyerek Soyer’i, “Büyüklüğünü sadeliği, aile sevgisi ve tevazuu ile devleştiren, gerçek bir rol modeli hâline getiren sanatçımız” iltifatının yanı sıra “Geççek” şarkısıyla gündem olan Tarkan’ı övdü ve teşekkür etti.

Fatih Altaylı ise, “Siz insan gibi yaşama talebini muhalefet olarak görüyorsanız o Tarkan’ın kabahati değil, sizin kendi eksikliğiniz” diyerek destek verenler arasına katıldı.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Osmanlı’ya yönelik tepki çeken sözleriyle ilgili eleştirilere, “Hafızayı kaybederseniz gerçek dışı bilgilere, inançlara sarılırsınız. Osmanlı ile niye meselemiz olsun, onlar bizim atalarımız” diyerek yanıt verip kısmî bir geri adım atsa da ok yaydan çıktı. E kolay değil 2 milyona seslenmek! İnsan heyecana geliyor…

Asırlık topraklarımıza göz koyan İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, Yunanlar ve Ruslar, işgal ettikleri Türk yurdundan sınır dışı edildikten sonra mağlubiyetin acısını, vaktinde bir cihan imparatorluğu kurmuş, 3 kıtada 600 yıl hüküm süren Osmanlı’yı tarihten silerek, hanedan üyelerinin de bu topraklardan sürgüne gönderilmesi için zemin hazırlayarak çıkardılar. Sürgüne gönderilen Sultan Vahideddin ve son Halife Abdulmecid ile soy ağacında yer alan bireyler, bu ülkenin çakıl taşına dahi el sürmemişlerdi.

Şimdi o topraklar üzerinde saltanat sürenler, Osmanlı’ya dil uzatarak, işgalci ruhaniyete adeta hoşamedi yapıyorlar.

Değişen siyâsî iklim

Geçen hafta dünya siyasetine yön verecek iki hâdiseye şahit olduk. İkisi de İngiltere’de yaşandı. İlki, 7 Temmuz’da iktidardaki Muhafazakâr Parti liderliğinden ve Başbakanlıktan istifa eden Boris Johnson’dan boşalan koltuğa oturan Liz Truss’un İngiltere’nin üçüncü kadın başbakanı olmasıydı. İkincisi ise, seçimden birkaç gün sonra İngiltere Kraliçesi İkinci Elizabeth’in İskoçya’daki Balmoral Kalesi’nde 96 yaşında hayata gözlerini yummasıydı.

Almanya ile başlayan değişim, İngiltere ile devam ediyor. Bu da yakın zamanda Avrupa’da, Orta Asya’da, Orta Doğu’da, Balkanlar ve Amerika’da yeni kuşak liderlerin siyasetine şahit olacağız demektir.

Birbirlerine mecbur eden bir coğrafyada yer alan iki ülke

“Arap Baharı” sonrasındaki sancılı süreçten tüm Orta Doğu gibi ülkemiz de etkilendi. Özellikle değişen siyâsî iklimle Türkiye-Suriye ilişkileri… Elimizde çözülmeyi bekleyen bir “mülteci” sorunu varken, küresel anlamda tüm dünyayı etkileyen bu krizden Türkiye’nin en az hasarla çıkması için 11 yıldır mücadele veriliyor. Bu mücadele, hem askerî ve siyâsî, hem de insanî ve ticarî başlıklardan oluşuyor.

70’lerde Türkiye’nin İhvan’a verdiği desteğe Suriye 90’larda PKK ve lideri Abdullah Öcalan’a verdiği destekle refleks göstermişti. 2000’li yıllara ulaşana kadar zaman zaman savaşın eşiğine geldiğimiz Suriye ile 2011 yılına dek hâkim olan barış havası, iç savaşla birlikte kopmuştu. Bugün, özelde Suriye olmak üzere Arap coğrafyası ile yeniden sıcak ilişki kurma çabası içindeyiz.

Bunun “zor” olduğunu öngörenlere karşı gazeteci Musa Özuğurlu güzel bir tespitte bulunuyor: “İki ülkenin halklarını birbirlerine mecbur eden bir coğrafyada ve küresel anlamda yeni gelişmelerin arefesindeyiz. İki ülkede de yaşanacak siyasal gelişmeler gelecek açısından da belirleyici olacak.”

Suların bir türlü durulmadığı coğrafyamızdan bir haber geçen ajanslar, Ermenistan Silahlı Kuvvetlerinin hafta sonu devlet sınırında gerçekleştirdiği provokasyonlar sonucu çıkan çatışmalarda 50 civarında Azerbaycan askerinin şehit olduğunu anons ettiler.

Bu gelişmeler üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevkidaşı Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’i arayarak kardeş Türkiye’nin her zaman Azerbaycan’ın yanında olduğunu söyledi.

Evet, Türkiye stratejik öneme sahip bir coğrafyada yer aldığından olacak ki, hem savaşların merkezinde yer aldı, hem de barış görüşmelerinin.
Bunu teyit eden sayısız gelişme var. Gerek Azerbaycan-Ermenistan arasındaki ateşkes görüşmelerinde, gerekse Rusya-Ukrayna arasında cereyan eden savaşın sonlandırılması ve tahıl sevkiyatının yapılması sırasında...

Son olarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin’in 15-16 Eylül’de düzenlenecek olan Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) Zirvesi için Özbekistan’ın Semerkant şehrinde bir araya gelecek olmaları önemli.

Garantör devlet konumunda bulunan iki ülkenin liderleri, bu zirvede Ukrayna’dan Suriye’ye, Ermenistan ile Yunanistan’ın kışkırtıcı eylemlerine varana dek birçok konuyu ele alacaklar.

***

Böylece haftanın panoraması eşliğinde, ben de içimizdeki ve dışımızdaki düşmanları denize dökmek istedim…